Güncelleme Tarihi:
◊ “Hep Yek” serisinin ardından “Ayakçı” filminde bir araya geldiniz. Yeniden birlikte kamera karşısına geçme süreciniz nasıl gelişti?
- İnan Ulaş Torun: Biz “Hep Yek”te üç film çektik Gökhan’la. Ondan sonra Gökhan kendi iradesiyle devam etmek istemedi. Ben devam etme kararı aldım. Bizim hiçbir zaman bir sıkıntımız olmadı. “Hep Yek” serisi benim için de bittikten belli bir zaman sonra tesadüfen karşılaştık. Gökhan zaten senaryo yazmıştı. Bir filme başlayacaktı. Bu tesadüfün ardından beni aradı, “Acaba bu filmi biraz daha ikili filmine doğru evirsem, ne düşünürsün?” diye sordu. Ben de zaten Gökhan’la çalışmayı çok sevdiğim için mutlu olacağımı söyledim. Senaryo Gökhan ve Taha’ya (İkbal) ait. Sonra Gökhan senaryoyu revize etti, bu şekilde dahil oldum.
- Gökhan Yıkılkan: Hikâye tam olarak Ulaş’ın anlattığı şekilde. Filmin hikâyesi benim. Eski ev arkadaşım Taha ile birlikte üzerinde çalıştık. Ben “Hep Yek”ten ayrıldıktan sonra kendi işlerimi yapmaya başladım. Kendi filmimi yazdım, kendi filmimi çektim, kendi filmimin yapımcısı oldum. Böyle saçma bir maceraya atılmak zorunda kaldım. Ve bu hoşuma gitti. Ondan sonra bir tane daha senaryo yazdım. Aslında başka türlü ilerleyen bir hikâyeydi ama sonra bir tesadüf üstüne Ulaş’la yine denk gelince bu yöne evrildi. Yani her şey olması gerektiği anda oldu.
◊ Siz aradaki o süre boyunca görüşmediniz mi?
- İnan Ulaş Torun: Fiziksel olarak görüşme olmadı. Ama bir problem olduğu için değil. İstanbul’da bile insanlar artık birbiriyle görüşmüyorlar. Gökhan o sırada çok sevgili oğlu, benim de artık yeğenim Can’la ilgileniyordu. Bir de Bodrum’a taşındı. Benim de kendi işlerim vardı. Ama telefon ya da internetten bağımızı kesmedik.
“AYAKÇI” SERİ OLABİLİR
◊ Tesadüfen karşılaşma hikâyeniz nasıldı?
- Gökhan Yıkılkan: Ben İstanbul’a geldim...
- İnan Ulaş Torun: Denize düştü vapurdan, ben kurtardım! (Gülüyor)
- Gökhan Yıkılkan: Vapura bineceğim sırada beni görmüş. “Aaa burada mısın” filan derken, sonrasında her şey çok hızlı gelişti. O günden beri de hayatımıza hiç ayrılmamış gibi devam ediyoruz.
◊ “Ayakçı” filmi de “Hep Yek” gibi seri olur mu?
- Gökhan Yıkılkan: Tasarımı öyle, olacak gibi duruyor.
◊ Bu senaryoyu yazarken gerçek bir olaydan mı esinlendiniz?
- Gökhan Yıkılkan: Tabii. Ben bu gerçek işleri seviyorum. Bu kargoyla ilgili başımıza gelen işler var ya, birazcık ondan esinlendim. Bir kargocunun hikâyesi nasıl olur fikrinden yola çıktım. Bu adamın başka dertleri olsa nasıl olur falan diye tartışırken, bu adamın sarsaklığı ve başka insanların hayatına etkisi üzerine bu senaryo çıktı. Filmde de göreceğiniz üzere eğlenceli bir hikâyeye evrildi.
◊ 1 milyoncu açma hayaliyle yola çıkan Hayri ve üniversite mezunu Serkan’ın hikayesi... Hayri ve Serkan’ı anlatır mısınız bize biraz?
- İnan Ulaş Torun: Serkan üniversite mezunu bir mühendis. Anne-baba yok. Hayatında büyük bir aşkı var. Sadece aşk demek aslında biraz köpük gibi kalır. Çünkü onu anne-babasının yerine koyduğu, gerçek sevgi temelli bir duygu yaşıyor. Aşkı küçümsemek adına söylemiyorum ama daha temelleri sağlam. Hayatta onsuz yapamayacağı aşkıyla evlenmek isteyen bir adam Serkan. “Hep Yek”te arkadaş olan bu ikili, “Ayakçı”da filmin içinde tesadüfen karşılaşıyor. Az önce esprisini yaptığım, bizim Gökhan’la karşılaşma hikâyemizde “vapurdan düştü” dedim ya, neredeyse ona benzer bir espriyle yolları kesişiyor ve birbirlerine mecbur kalıyorlar. Daha doğrusu Serkan’ın Gökhan’ın oynadığı karaktere mecbur kalması sonucu başlayan bir birliktelik diyebiliriz.
- Gökhan Yıkılkan: Hayri hayali uğruna her şeyi yerle bir eden, “Bu olsun da ne olursa olsun” diyen ve şans eseri bir yerden para bulup daha da fazlasının peşine düşen bir adam. Tabii bu sırada başka birinin hayatını da mahvediyor...
YUSUF GÜNEY’E BENZETMEK GİBİ OLMASIN AMA...
◊ Siz de hayallerinizin peşinden körü körüne gider misiniz, yoksa daha kontrollü müsünüz?
- Gökhan Yıkılkan: Ben çok fevriyim. Hayalim Mars ise giderim yani. İlk filmimi çekerken de böyle oldu. “Film çekeceğim” dedim. Yazdım ve yola çıktım, “Ben çekmeye gidiyorum” diye. “Nereye?” dediler, para bulmam gerekiyordu filan. Yola çıktığımın 6’ncı günü filmin parasını buldum. 1 ay sonra çekmeye başladım. Çok kez duvara da çarptım tabii. Ama hiç aklım başıma gelmiyor.
- İnan Ulaş Torun: Ben hayallerini daha kafasının içinde yaşayan bir insanım. Daha çok hayalden hayale seke seke, sanki roman okuyormuş gibi, bir tane hayalimi alıp onu evine çevire, başka saçmalıklara... Sonra başıma bir şeyler getirmeler, getirmemeler, o durumdan sıyırmalar... Bende hayal kurmak, içe doğru yolculuk yapmak gibi bir şey. Bir hedef gerçekleştirmeden ziyade kendimi zamanda yolculuk yapar gibi abuk sabuk yerlerin içine sokup oradan çıkarmayı, şizofren gibi kendi kendime eğlenmeyi seviyorum. Hayal kurarken Yusuf Güney’e benzetmek gibi olmasın, Allah korusun ama astral yolculukta gibi oluyorum. (Gülüyor)
SEDA SAYAN BENİ KORUDU: ‘AY BEN BU ÇOCUĞA ÇOK VURDUM!’
◊ Ulaş Bey, Seda Sayan’ın kafanızda şişe kırdığı bir sahne var. Seda Sayan’la film sayesinde mi tanıştınız?
- İnan Ulaş Torun: Evet, ilk kez tanıştım ve gerildim aslında. Tanımadığınız biriyle temaslı bir sahne çekmek, insanı tedirgin ediyor. “Rahatsız olur mu bir şeyden” diye düşünüyorsunuz. Ama kendisi beni çok rahatlattı. O kadar candan ve samimi biriymiş ki. Şimdi tüm önyargılarım yıkıldı desem, sanki kötü bir şey söylüyormuş gibi olacak ama sonuçta TV’de gördüğümüz bir figür var. Onun gerçek insanlığını görmek hoşuma gitti. Çok da kibar, sahneyi birkaç defa çekince “Ay ben bu çocuğa çok vurdum” diye sağ olsun beni çok korudu.
‘KOMEDİ OYUNCUSU’ ALGISI BENİ MUTSUZ EDİYOR
◊ Kariyerinize baktığımız zaman daha çok sinema ağırlıklı işler görüyoruz. Kendi tercihiniz mi bu?
- Gökhan Yıkılkan: Çok fazla dizi projem yok.Seyrek de olsa hoşuma giden işlerde yer almayı seviyorum. Bir yandan tiyatroya devam ediyorum. Emin Alper’le “Öteki” adlı oyunumuz var. 2 yıldan beri o oyundayım.
- İnan Ulaş Torun: Ben zamanında çok dizi yaptım. Son 10 yıldır dizilerle iletişimim yok. Ama bu demek değil ki televizyonda yer almayacağım. Tek mutsuz olduğum konu, oynadığım bazı bağımsız filmlerin, halkla buluşamaması. Sadece bir “komedi oyuncusu” algısıyla yaşıyor olmak. Maalesef ülkemizdeki oyuncuların da problemi bu bence. Skalası geniş oyuncular bir şeyi iyi yaptıktan sonra yapımcılar ve piyasa tarafından genelde aynı tarz işlere öneriliyor, risk almak istemiyorlar.
◊ Birlikte çalışmanın kolay ve zor yanları neler sizin için?
- İnan Ulaş Torun: Birbirimizi çok iyi tanıyoruz. İnsan olarak da, oyuncu olarak da. Neye ne tepki vereceğimizi biliyoruz. Birbirimizin beceriksizliklerine ya da çok iyi yaptığı şeylere aynı oranda özgüvenle tahammül ve tebrik gösterebiliyoruz. Bu çok değerli ve normalde iki oyuncu arasında ne kadar birbirlerini sevseler de zor yakalanacak bir uyum.
- Gökhan Yıkılkan: Her şeyden önce biz güzel arkadaş olduk. Yani bir oyun dilinin dışında, hayatlarımızın da çok içindeyiz. Biz mesela oyun için ya da herhangi bir şey için birbirimize küsmeyiz. Benim en çok güldüğüm kişi de Ulaş’tır. Bu filmin çekimlerinde de o kadar eğlendik, o kadar güldük ki, ben birçok sahnede gülmekten oynayamadım.