Güncelleme Tarihi:
Yürüyordum, eve yaklaşmıştım. Biri “İyi akşamlar” dedi. “Teşekkürler, size de” diye yanıtladım. Arada bir duyuyorum bu sesi... Komşularımdan biri herhalde ama isim ya da başka bir bilgi yok, sadece ses benim için.
O da hiç demiyor “Ben şuyum, komşuyuz, adım bu” diye. Ben de “Sen kimsin” diye soramıyorum. Birçok benzer kişi var hayatımda. Ben mi sorayım her selam verene, o mu tanıtsın kendini? “Siz de kimsiniz” demek kabalıkmış gibi geliyor.
Bu arada eve girdim, rutin işleri bitirip oturdum. Derin bir nefes almıştım ki kapı çaldı. Eşim geldi. Çayını aldı, oturdu karşıma ve “Şikâyet var senden” dedi! Ne olmuş yine? Kime ne demişim? Çünkü bazen oluyor, kızıyorum... Kaldırımdan, yoldan geçemeyince söyleniyorum. Yolu kapatan failler de duyuyor ama bana bir şey diyemiyorlar. Sonra da anneme ya da eşime şikâyet ediyorlar; sinirli bir insanmışım, kızıyormuşum her şeye... Ama neye? Neden acaba? Park bulamayan, yaya yoluna park eder. Soba yakan, közü kaldırıma döker. Ben yanarım, kayar düşerim... Kaldırım yok, yoldan yürürüm. Biri camı açar “Birader yoldan yürüyorsun” diye uyarır. “Acaba neden” deyince de bana kızar. Otobüs durağına TIR’ı park eder biz otobüs beklerken sahibi gelir, TIR’ı çalıştırır, motoru ısıtır, en az 10 dakika egzoz dumanını soluruz. Hiç kimse tek laf etmez. TIR gidince herkes isyan eder! Kim şikâyet edecek trafiğe ya da ilgili yere? Hep olayın dışındayız. Rahat değilsek kanunu, kuralı devreye sokmak için girişimde neden bulunmuyoruz? Böyle olunca ilgili kurum nereden bilsin yaşanan sorunu? Yani biz dağa küsmüşüz ama onun haberi yok galiba...
Basit düşünün
Şikâyet konusunda kalmıştım. Sabah işe giderken tanıdık bir ses “Nereye” dedi. “İşe gidiyorum” diye cevapladım. “Yok yani metroya mı? Gel bırakayım” dedi. Teşekkür ettim, havanın güzel olduğunu, yürümek istediğimi söyledim. “Gel gel. Ben de o tarafa gidiyorum” dedi. “Teşekkür ederim gerçekten. Yürümek istiyorum” diye tekrarladım. “Peki” dedi ve gitti arabasıyla kaldırımdan inip. Teklifini reddettim diye eşime şikâyette bulunmuş. “Yanlış mı yaptım” demiş. Ben de “Yanlış bir durum yok ortada. Sadece arabanın park edildiği yer yanlış” dedim. “Ama çok takıyorsun her olana” dedi eşim. “Taktığım bir şey yok canım. O takmış, unutmamış akşama kadar. Seni bulmuş, konuşmuş. Oysa kendini tanıtsaydı, bir konuşsaydık, kırıldım mı yoksa hava almak mı istiyorum bana sorsaydı” dedim. Şunu demek istiyorum: Bu kadar derin düşünmeyin... “Yardım lazım mı?” “Evet, lütfen” - “Hayır, teşekkür ederim”... En doğalı bu, ötesi yok ki. Sohbetse amacın, komşuyuz diye bir dostluk başlatmak istiyorsan tamam, ama basit düşün. “Ben X. Karşınızdaki binada oturuyorum” dersen bu tanıdık sesle ortak neyimiz var bilirim. Hemen yanlış anladı düşüncesi beliriyor. Belki de sen yanlış anladın ya da anlatamadın. Bazen de gördüğünüz kişiyi tanırsınız ama “Neredendi” dersiniz ya bir süre... İşte ben de bunu yaşayabilirim. “Bu ses tanıdıktı ama neredendi” diye bana da azıcık izin verin. Hatırlayayım bu sesi nereden biliyordum diye... Bazen de tam tersi, çok iyi tanıdığım biri gelip “Harun, ben arkadaşının eşiyim” diyor. Çok iyi tanıyorum ama isim lazım ki bir yere koyayım sizi. Daha da komiği, mahallede bir konu oluyor ya da şöyle bir konuşma: “Harun, bakkalın selamı var.” Hangisi? Bizim sokaktaki mi, alttaki mi? “Bizim buradaki” diyor mesela. “Peki, orada üç kişiler. Hangisi?” “Uzun boylu olan var ya, kısa saçlı” diyor. Güleyim mi ağlayayım mı? “Adı ne” diyorum. “Bilmiyorum” diyor. “E ben de herkesi ellemiyorum” diyorum, yine kızıyorlar. “Doğadaki her şeyin bir ismi var yahu! Neden kullanmıyoruz” diye başlıyorum. Sonra da “Tamam, tamam. Başlama yine” diyorlar.
Anlaşamıyor olmamızdan yarı yarıya suçluyuz. Ben anlayamadığım zamanlarda soru sormaktan korkmayacağım. Siz de... Bir de birbirimize zaman ayırmamız ve anlaşana kadar vazgeçmeden konuşmamız gerek. Camı açıp soruyu sorup giderseniz, ikimiz de düşünürüz ‘Acaba yanlış mı anladı’ diye. İkimizde de aynı soru var ama cevap yok. Çünkü aramadık cevabı... İki kişi arasında yaşananı üçüncüye şikâyet etmek yerine daha açıklayıcı olmayı düşünsek çözeceğiz. Sonraki konuşmalarda da daha kolay anlaşacağız.
Bir de sokaktaki kurallara uyarsak ben de sinirli gözükmem dışarıdan bakınca. Tanışır, konuşur, anlaşırız. İletişim daha kolay başlar. Şikâyet etmeye ya da gönderme yapmaya da ihtiyacımız kalmaz. Geçinip gideriz hep birlikte.