Güncelleme Tarihi:
Batuhan’la ilk karşılaşmamız. Zaten bu onun ilk röportajı. Ama adını ileride çok daha sık duymaya hazır olun. Söyleşiye en yakın arkadaşıyla geliyor. Ünlenince geçmişi unutanlardan değil. Ekranda canlandırdığı Firaz karakteri gibi Batuhan da neşeli ve esprili. Biraz hiperaktif ve heyecanı yüksek. Başlıyoruz sohbete...
◊ Buraya gelirken seni araştırdım ama röportajını bulamadım...
Çok eski yazılı olarak yaptığım bir röportajım vardı. Bu benim ilk röportajım diyebiliriz.
◊ Heyecanlı mısın?
Biraz. Keyifliyim aynı zamanda, senin moderatörlüğünü de gördüğüm için biraz daha rahat olmaya çalışıyorum. Korkmuyorum ama heyecan kısmı beni diri tutuyor.
◊ Canın çok acımadan bitecek, söz...
Şansına inanıyorum. Bu röportajla başlıyor olmanın bence ilahi bir mesajı var.
◊ Teşekkür ederim. Şansa ihtiyacın yok, iyi bir oyuncusun zaten. Hadi başlayalım... Batuhan’ı mı yoksa Bozkurt’u mu kullanıyorsun?
Aslında üç ismim var. Ama üçüncüyü söylemek istemiyorum, iyice karışıyor, sonra kulağına söylerim (gülüyor). Batuhan benim için okey’dir ama istersen Bozkurt’u da kullanabilirsin.
‘Gülmeyi seviyorum’
◊ “İnsanlar adı-soyadıyla yaşar” derler. Soyadın gibi güleç misin?
Kendime veya hayata karşı gülmeyi seviyorum, insanlarla beraber eğlenmeyi daha çok seviyorum, bir başkasının güldüğünü görmeyi ekstra seviyorum... O sebeple soyadıma uyuyorum.
◊ Elin kolun yerinde durmuyor, kıpır kıpırsın, ekrandaki gibi... Hiperaktif misin biraz?
Evet, hiperaktif bir tarafım var. Kendime onu biraz durdurmayı öğretiyorum.
◊ Peki, hikâyen nerede başlıyor?
Van’da doğdum, İstanbul’da büyüdüm, doğum tarihim net değil.
◊ Nasıl yani?
Sene net, 1995. Ama ay ve gün olarak net değiliz. Annem sağlık açısından çok sıkıntılı bir döneminde beni evde doğuruyor. Babam da o sırada şehir dışında ve aylar sonra gelebiliyor. Babamın kafasında net bir gün var ama halam başka, annem başka bir tarih diyor, tutturamıyorlar. Kimliğe 01.01.1995 diye yazdırıyorlar.
◊ Annen doğum yaptığı günü nasıl bilemiyor?
Sıkıntılı süreci siz tahmin edin, bir de zor bir hamilelik... Ben anneme “Sen benim ne zaman doğduğumu nasıl bilmezsin” dediğimde “Oğlum ben seni ne şartlarda doğurdum biliyor musun” diye bir cevap alıyorum. Gerçi bu durum hoşuma da gidiyor, tam burç konuşmaya başlanacak, ben konuşamıyorum.
◊ Oysa hayatını burçlara göre yaşayanlar bile var...
Bende o tarz şeyler olmuyor, bazen bu durum sıkıntı çıkarabiliyor, “Seni nereye koyacağız, hangi bölgedesin” gibi şeyler diyorlar, ben burçsuzlar bölgesindeyim.
◊ Kaç yaşına kadar Van’da yaşadın?
Ben doğduktan 5-6 ay sonra İstanbul’a taşınmışız. Bir ablam var. Babam kaportacı, yeni emekli oldu. Annem ev hanımıydı, hâlâ ev hanımı. Şu an evde bana dua ediyor muhtemelen.
◊ Ailende oyuncu yok. Sen nasıl bu meslekten etkilendin?
Çocukluğumdan beri hayalini kurup istediğim mesleği yapıyorum. Her şey küçükken yan komşumuz Melahat Abla’nın ve bakkalımızın taklitlerini yaparak başladı. İnsanların gülmesine vesile olmak çok hoşuma gidiyordu, “Tiyatrocu olacağım” diyordum. O zamanlar top da oynuyordum. Klasik ‘çapraz bağım attı, futbolu bıraktım’ hikâyesi vardır ama benimki öyle değildi. Tiyatro mu futbol mu konusunda tiyatroyu tercih ettim. Sonra da hayat beni buna doğru yönlendirdi, ben de
adımlarımı doğru atmaya çalıştım.
◊ Konservatuvara gittin mi?
Mimar Sinan Devlet Konservatuvarı’nı bitirdim. 2018 yılında mezun oldum. Ardından birçok arkadaşım gibi ‘Tiyatro nereye gidiyor’ diye buhranlı dönemlerim başladı. 2019 ortalarına kadar bir şey yapmadım. Sonra çok sevdiğim Erkan Kolçak Köstendil’in
‘12 Numaralı Adam’ oyununda ses, ışık, dekor işleri ve asistanlık yaptım. O dönem pandemi oldu. ‘Baraj’ diye bir diziye girmiştim. Pandemide açılmalar, kapanmalar derken 39 bölüm çektik. Sonra askere gittim. Dönünce ‘Kuruluş Osman’a başladım. ‘Atatürk’ filminde rol aldım. ‘Kızıl Goncalar’ geldi, şimdi de ‘Kızılcık Şerbeti’ ile devam ediyor.
◊ Sen kendi hikâyende hiç kan kusup kızılcık şerbeti içtin mi?
Hiç oralara gelmedim, keyifli bir hayatım vardı. Muhakkak zorluklar olmuştur ama o derece bir şey hissetmedim, Allah da yaşatmasın.
◊ Oyunculuktan ne umdun, ne buldun?
Seyrine bırakıyorum. Bu meslek sürprizler yapıyor, onunla beraber eğleniyorum, onunla beraber üzülüyorum.
◊ Rol seçimlerinde uzun boylu, kaslı olacaksın gibi kriterler önüne çıktı mı?
Bu talep ediliyor olabilir ama bu parametrelere ben hâkim değilim, olmak da istemiyorum. Ben işimi yapıyorum, bununla varım. Bana gelen böyle bir talep oldu mu, hiç haberim yok. Ama bana gelip üç ay sonra 120 kilo olman lazım deseler, eğer senaryo ve yönetmenle aynı hayalleri kuruyorsam üç ayda kilo alır, istedikleri kıvama ulaşırım.
‘Genelde çok düzümdür’
◊ Kırılma noktan nedir?
Sakin kalmaya karar vermek bir kırılma noktası olabilir.
◊ Hayatta kendine verdiğin en büyük söz ne?
Yalan söyleme de ne yapıyorsan yap!
◊ Bunu başarıyor musun ?
Çok şükür.
◊ Kendinde en rahatsız edici özellik nedir?
Tez canlıyım. Bir şey hemen olsun isterim.
◊ Hayat motton var mı?
“Hayatımı şöyle şeylerle yaşamalıyım” gibi konu başlıklarıyla ilerlemiyorum, yapmaya çalıştığım belki biraz teslimiyettir. Öğrenmeye çalıştığım şey şu, her şey olacağına varır, ben hiçbir şey için geç kalmıyorum, hiçbir şey de benden kaçmıyor, sakin olalım.
◊ Oyunculuk dışında hayatında yapmaktan keyif aldığın şeyler neler?
Benimki biraz mesleki deformasyon gibi bir şey. Mesela resim çizmeye başlasam üçüncü dakikasında ileride bir ressamı oynayacak olsam diye düşünüyorum. Kitap okurken karakterin yolculuğu başlıyor, altıncı sayfada ‘Ben bunu nasıl oynardım’ diyorum.
◊ Âşık olduğunda da ‘Nasıl bir âşığı oynarım’ falan diye mi düşünürsün?
Aşk hikâyesinde akıl ve mantık devreden çıkıyor diye biliyorum. Ben öyle tecrübe etmedim ama arkadaşlarım öyle söylüyor.
◊ “Tecrübe etmedim” dedin, hiç âşık olmadın mı?
Bence bir ilişkiden diğerine geçişte aslında daha önce yaşadığım aşk değilmiş, aşk buymuş diyor insan.
◊ Bu şekilde de sonu gelmez...
Eğer birinde sonlanırsa “Buymuş” deniyormuş, çevremdekiler öyle diyor.
◊ Romantik misindir?
Yerine göre ama genelde çok düzümdür.
◊ Hayat içinde de öyle misin?
Öyleyim çünkü bana zaman kazandırıyor. Mesela seninle ilgili hissettiklerimi açıkça söylerim, “Bana göre şunu yanlış yapıyorsun” derim. Eğer ki “Teşekkür ederim, ne güzel beni geliştirecek bir şey söyledin” dersen hikâyemize bir çengel atılmış olur, hızlı ilerlemeye başlarız ya da “Ne alakası var, ne haddine senin böyle bir şey söylemek” dersen ilişkimizi kesip yolumuza devam etmiş oluruz.
◊ Bu sana çok dost kaybettirmiyor mu?
Dostumsa kaybettirmez.
‘ROLLERLE FLÖRT EDİYORUM’
◊ Son iki senede tanındın. Şöhreti sevdin mi?
Ben şöhret oldum mu?
◊ Oldun! Bayağı sosyal medya gündemindesin...
Güzel tepkiler alıyorum. Saçıma sakalıma övgü ya da yergidense dizideki karakterimden yola çıkarak ‘Firaz gibi sevmek’ gibi tabirler çıktı, bunlar daha hoşuma gidiyor. Ama onun dışında zaten kendi semtimde kendi çocukluk arkadaşlarımla yaşıyorum, aşağıdaki pastanede çay içmeye devam.
◊ Firaz karakterinin bu kadar sevileceğini tahmin ediyor muydun?
Yok. Çünkü dizilerde karakterlerin gelişimini bilmiyoruz. Bir sinema filmi olsa söyleyebilirdim. Ama önden peşin satan da olmak istemiyorum yani içeride harmanlanması daha çok hoşuma gidiyor ve geldiği yerden çok mutluyum. Senaryo ekibi Firaz’ı çok güzel ördü.
◊ Tanındıkça kadınların sana karşı ilgisinde değişen şeyler oldu mu?
Muhakkak, görünürlüğün artıyor. Ama beş sene önce de böyleydim.
◊ Flörtöz müsündür?
Rollerle flört ediyorum. Farklı farklı rolleri oynamayı, onlarla flört etmeyi seviyorum.
◊ Canlandırdığın karakterden yola çıkıp sorayım... Firaz aşkı için mücadele ediyor. Ailesini karşısına alıyor. Sen aşkın için aileni karşına almaya cesaret eder miydin?
Duruma, bana ne hissettirdiğine çok bağlı. Âşık olsam annemle babamın karşı çıkacağını da sanmıyorum. Çok da bir şey diyemiyorum. Çünkü söyleyeceğim şey bunu okuyacak bir seyircinin hikâyede izlediği aşk kavramına bakışını çok değiştirebilir. O yüzden ben bu hikâyeyi yaşayıp görme taraftarıyım.
◊ Firaz başlarda itici bir karakterdi. Sonra değişti, sempatikliği ve iyi yanlarıyla daha çekici biri oldu. Sence iyilik, karizmatik ve insanı daha çekici gösteren bir şey mi?
Bunun adı iyilik mi, enerjik olma hali mi, sempatik olma hali mi bilemiyorum. Bu bir bütün gibi. Ama Firaz burada değil, ben onu çok iyi tanıyan Batuhan’ım. Onunla çok zaman geçiriyor, gülüyor, ağlıyorum. Şimdi kuracağım bir cümle sizin aklınızdaki Firaz algısını değiştirebilir. O da bir oyuncu için çok tehlikeli, o yüzden buradan kaçarak cevap veriyorum.