Güncelleme Tarihi:
Son dönemin yeni ve yaratıcı seslerinden Selût. Bir süredir ismi sık sık karşımıza çıkıyordu. İlk albümü ‘Değerlim’in Hikâyesi’ dün dijital platformlarda yayımlanınca biz de genç müzisyenle bir araya geldik. İllüstrasyon ve müziği bir araya getiren Selût, albümüyle dinleyiciyi kişisel bir yolculuğa çıkarıyor. Hem melodik hem de görsel bir hikâye anlatımı sunan albüm, bağımsız müzik sahnesinde, endüstriyi ve ezberleri reddederek kendine özel bir yer açıyor.
- Şarkı söylemek sana ne hissettiriyor?
Çığlık atmak gibi... Ama bana üretimin her alanı böyle hissettiriyor zaten. Çizime de o yüzden başladım. Sözel olarak kendimi ifade etmekte çok iyi bir insan değildim. Müzik de lisede çok sinirli olduğumda okul gruplarına katılayım, bağırayım, çağırayım diye başladı.
- Albüm nasıl bir hikâye anlatıyor?
Çok dalgalı aslında… Hüzne, mutluluğa, korkuya, utanmaya ya da utanmamaya dair tüm duyguları ‘değerlim’ gibi, yani değerli bir kişiymiş gibi düşündüm. O yüzden ‘Değerlim’ orada özel bir isim gibi. Onun görsel dünyasında biraz da yılan başlı bir geyik var; bütün o hisleri yansıtıyor. Albümde aşka ve aidiyete dair çok fazla şey var.
- ’Evdekiler’ şarkısı nasıl ortaya çıktı?
Aileme yazıldı. Şu an iyi bir dönemdeyim ama geçmişte sıkıntılı zamanlarım oldu. Şarkı, sadece bir anıya değil, alıştığım düzene de yazılmış bir şey. Türk aile yapısı duyuluyor orada. Bir rol içerisine giriyorsun, karşındaki insanı mutlu etmek için bir şeyler yapıyorsun ve insanları memnun etme hastalığına kapılıyorsun. Ben biraz bundan mustariptim. Hiçbir zaman erişemeyeceğim bir onaylanma arzusuyla sürekli zamanımı geçiriyordum. “Sizler uyurken, ben yaşadım” kısmı biraz bunu anlatıyor. Gerçekten sizler uyurken ben gece 4’te, 5’te Taksim’den dönüyordum. Yaşıyordum ve bundan kimsenin haberi yoktu.
- Şarkılarında ‘Artık Yeter’ diyen, senin tabirinle çığlık atan bir kadın var...
Ben normal hayatımda çok sakin bir insanım. İşimde disiplinliyim, gün içerisinde saatimi nelere ayırdığım konusunda katıyım. Ama Selût olmak benim bu hayatta hesap vermediğim tek şey. Minibüsün ortasında çığlık çığlığa bağırmıyorum belki ama Selût olarak sahnedeyken oradaki 200-300 insana bağırabiliyorum, onlar da bana bağırıyor. Selût, gittikçe daha yırtıcı bir insan olmaya başladı. Daha ‘brutal’ (çığlığa benzeyen vokal) olduğumda, kendimi daha büyük hissediyorum.
- Alternatif bir sanatçı olarak müzik piyasasında var olmaya çalışmak zor mu?
Tabii ki zor. Dinleme sayıları, istatistikler… O rakamları karşında gördüğün zaman demoralize olmamak elde değil. Zaten her cuma milyon tane şarkı yayımlanıyor, sen denize taş atıyorsun. Bari attığın taş bir şey söylesin, hatta birinin kafasına gelsin. Ben öyle yapıyorum. Gerçekten söylediğim şarkının çok arkasında durmaya çalışıyorum. Ama sonra normal hayatıma dönmem gerekiyor. Maaşımı kazanıyorum, işime gidiyorum. Dinlenmiş, dinlenmemiş… Sonuçta beni gerçekten dinleyen insan bana ulaşıyor ve konserime geliyor. O bana yetiyor.
‘BİRLİK OLMADIĞI SÜRECE KİMSEYE YER AÇILMIYOR’
- Müzik sektöründe kadın dayanışması nasıl? Kimlerle ortak üretimler yapıyorsun?
Son birkaç yıldır herkes birbirinin ne yaptığından daha haberdar hale geldi. Özellikle kadınlar birbirine daha açık olmaya çalışıyor, her konu hakkında konuşuyor. Çünkü aksi halde tekelleşmeyi ve sahnelerde bize alan açılmadığını gördük. Birlik olmadığı sürece kimseye yer açılmıyor. Bu açıklığa güvenerek Tuğçe Şenoğul, Seda Erciyes, Nilipek, Deniz Tekin, Kalben gibi sanatçılarla dostluk kurdum. Lise yıllarımda hayranlıkla takip ettiğim sanatçılarla şimdi aynı projelerde çalışıyorum. Mesela Seda Erciyes ve Tuğçe Şenoğul ile 17 Temmuz’da İstanbul Caz Festivali’nde sahne alacağız, bu benim için çok gurur verici.
- Kadın müzisyenlerle çalışmaya özen gösteriyor musun?
Evet, orkestra arkadaşlarımın hepsi kadın. Erkek müzisyenlerle çalışırken disiplinsizlikten yorulmuştum ve “Kadın müzisyen kimler var” diye bir araştırmaya girdim. Saliha Turan (keman), İpek Ektaş (gitar), Deniz Tekin (basgitar), Danae Palaka (davul) ile yollarımız kesişti. Genellikle solistlerin isimleri bilinir ama enstrüman çalan kadın müzisyenlerin adları duyulmaz. Bunu aşmak için de onlarla çalışmak istedim.