‘Oğlum annesinin müziğiyle dünyaya geldi’

Güncelleme Tarihi:

‘Oğlum annesinin müziğiyle dünyaya geldi’
Oluşturulma Tarihi: Haziran 28, 2025 07:00

Geçen yaz evlendi, ilkbaharda oğlu Blues’u kollarına aldı. Kısa bir süre önce de ‘Son Defa’ adlı bir şarkı yayımladı. Amsterdam’a yakın bir köye taşınan ve burada bebeğini büyüten Karsu’ya (Dönmez) ulaştık ve onunla çiçeği burnunda anne olmayı konuştuk: “Blues çok sabırsız. Onu benden almış. Çok cici, o da babasından...”

Haberin Devamı

Dokuz ay boyunca eşine “Bahçedeki elma çiçekleri açmaya başladığında oğlumuz dünyaya gelecek” diyor Karsu. Ve 11 Nisan günü oğulları Blues Dönmez Schrama’yı kucaklarına alıyorlar. Bir ilkbahar çocuğu Blues. Instagram hesabında “Artık baharlar her zamankinden daha güzel olacak” diyen müzisyen annelikle değişen hayatı ve müzik çalışmalarıyla ilgili sorularımızı yanıtladı. Ve bu arada ocaktaki pilavı ne yazık ki yaktı!

Kısa bir süre önce bebeğinizi kucağınıza aldınız. Öncelikle şunu sormak istiyorum, nasılsınız?

Bayağı güzel geçiyor. Sadece şu sıralar biraz kramp haftalarındayız. Çok ağlıyor ama inanılmaz bir sabrım var. Bunu kendim de bilmiyordum. Anne olunca kendini yavaş yavaş daha çok tanıyorsun. Evliliğe gelince; harika bir eşim (Mike Schrama) var. Onu gerçekten çok seviyorum. Bu yeni hayatımızda, anne ve babalıkta birbirimizi çok destekliyoruz. Çok iyi bir denge kurduk. O çok güzel.

‘Duygularımı döktüm’

Haberin Devamı

Yeni şarkınız çıktığında açıkçası biraz şaşırdık. Ve ardından duyduk ki albüm de geliyor. Şarkı yazacak, besteleyecek zamanı nasıl buldunuz?

Menajerlerime geçen sene ocaktan itibaren çok az konser yapacağımı söyledim. Albümüme, yeni şarkılara odaklanmak istiyordum. Kaç yıldır başka projeler için müzik yazıyordum ve kendi müziğim biraz arka planda kalmıştı. Bir yandan da yemek alanında bir kariyer yaptım. Hollanda’da çoksatan bir yemek kitabı (Karsu’s Kitchen) yazdım. 6 Şubat depremlerinden sonra Karsu Vakfı’yla (Karsu Foundation) ilgili çalışmalarım oldu. Türkiye’de bir müzik evimiz var. Ve sonunda “Hayatıma yeni bir rüzgâr lazım” dedim. Albümle ilgili çalışırken arada evlendim. Evlendikten sonra çocuk nasıl olur derken çocuk geldi. Ama kendimi bayağı fit hissediyordum hamileyken. Zaten “Kendimi fit hissedersem her şeye devam edeceğim” demiştim. Geçen ocakta yaklaşık altı aylık hamileyken 18 konser verdim. Kendimi iyi hissedince de devam ettim, şimdi albüm de yavaş yavaş bitiyor. Hatta bugün stüdyodan geldim. Kendi plak şirketim olduğu için nota nota mix’ten mastering’e, müzisyenlerden aranjmanlara her şeyle ilgileniyorum.

Haberin Devamı

Hiç “Tamam artık, yoruldum” dediğiniz oluyor mu?

Babam her zaman “Annene benziyorsun, hiç yerinde oturamıyorsun” der. Madem bu enerji var, o zaman onu güzel kullanmak istiyorum. Ama tabii ki şimdi bebeğim olduğu için bu enerjiyi bölmem lazım. Dengeyi nasıl bulacağım üzerine düşünüyorum. Daha konserlere başlamadım ama biraz heyecanlıyım, umarım dengeyi bulurum. Başka çalışan annelerden ilham almaya çalışıyorum.

Albümde ağırlıklı olarak hangi duygular ön planda?

Dört senedir çok şey yaşadım. Ailemde hastalıklar oldu, insanlar bilmiyor ama çok acı şeyler yaşadım. Deprem de onun üzerine geldi. Ama aynı zamanda inanılmaz, çok güzel şeyler yaşadım. Eşimle tanıştık, evlendik, çocuğumuz oldu. Bunlardan ilham alarak duygularımı albüme döktüm.

Haberin Devamı

‘Son Defa’ çok güzel bir aşk şarkısı. Sözleri Kalben imzalı. Şarkının ortaya çıkış hikâyesinden bahsedebilir misiniz?

Kalben benim arkadaşım. Onunla o kadar iyi anlaşıyoruz ki. So-
nunda da bu şarkıda beraber çalıştık. Ve öyle güzel sözler yazdı ki... Dinleyicilerim de, onun dinleyicileri de sözleri o kadar çok beğendi ki “It tasted like more” (daha fazlasını tatmak) diyorlar. Bu arada şarkıyı yaparken hiç bir araya gelmedik. Ben Akyaka ya da Amsterdam, o Türkiye ya da dünyanın neresindeyse oradan görüntülü birbirimizi arıyorduk. Sözleri ikimiz de yoğun çalıştığımız için internet üzerinden yazdık. Umarım bir gün beraber söyleriz. Onunla çalışmayı çok seviyorum. Birbirimizi çok iyi anlıyoruz.

Haberin Devamı

Çıkacağınız Türkiye turnesinde Blues size eşlik edecek mi?

Çalışmaya başlamadan önce biraz çocuğumla güzel vakit geçireceğim. Sadece bir kere bebek olacak. Bu yüzden dedim ki; bu yaz hayatın tadını çıkaracağım. Belki bir tatile çıkarım, bilmiyorum daha. Oğlum biraz büyüdüğünde, 7-8 aylık olduğunda turneye başlayacağım. Kasımda Türkiye’ye geleceğim ve biraz heyecanlıyım. Nasıl yapacağım bilmiyorum. Eşim gelecek mi? Blues’u getirecek miyim? Annemle mi bırakacağım? Onu da çözmedim. Belki birkaç meslektaşıma sorarım, siz nasıl yapıyorsunuz diye. Ama benim durumum biraz farklı Hollanda’da yaşadığım için.

Hamilelik süreci nasıl geçti?

Son haftalar, son günler çok heyecanlıydı. Bütün kadınlar gibi ben de nasıl doğum yapacağımı bilmiyordum. Hollanda’da ‘gentle c-section’ (doğal sezaryen) seçeneği var. Kendi müziğini getiriyorsun ve hoparlörle dinleyebiliyorsun doğum sırasında. Ertesi gün sabah 8.00’de ameliyata gireceğimi bir gün önce duydum. Akşama doğruydu. Eve gittim, uyumadan önce sadece birkaç saatim vardı. Hemen piyanonun başına oturdum. Oğlum annesinin müziğiyle dünyaya gelsin diye... Gerçekten de o gün yaptığım müzikle dünyaya geldi. Çok güzeldi. İnanılmaz bir histi.

 

Haberin Devamı

‘İKİMİZİN SOYADINI TAŞIYOR’

İsmine nasıl karar verdiniz?

İsmini eşim buldu. Oturuyorduk, kitap okuyordu. Dedi ki: “Hey, Blues ismi nasıl?” Hemen ağlamaya başladım “Çok güzel” diyerek. Bir hafta sonra bu kez dedim ki: “Ne saçma bir isim. Böyle isim mi olur?” Eşim daha önce de Süleyman ismini çok beğeniyordu (gülüyor). Ben de daha uluslararası isimler arıyordum. Sonra Blues koymaya karar verdik. Ben Türk ismi de olsun istiyordum. Eşim de ikimizin de soyadını kullanmayı teklif etti. Hollanda’da mümkünmüş. Blues ikimizin de soyadını taşıyor. İleride çocukları olunca kendi karar verir hangi soyadını devam ettireceğine.

Nasıl bir bebek? Karakterine dair ipuçları vermeye başladı mı?

Ooo, çok sabırsız. Onu benden almış. Çok cici, o da babasından.

Blues’la günleriniz nasıl geçiyor?

Her akşam ertesi gün yapacaklarımla ilgili liste yaparım. Mesela listeye bakıyorum, yapmam gereken 10 şey var. Gün başlıyor ve ben sadece iki şey yapabiliyorum. Diğer saatler hep Blues’la geçiyor. Bu konuda zorlanıyorum.

Babasıyla ilişkisi nasıl? Eşiniz nasıl bir baba?

Harika! Bu arada artık Amsterdam’da yaşamıyorum. Amsterdam’ın yakınında küçük bir köydeyiz. Eşim bu köyden geliyor. Dışarıda geziyoruz, tıpkı Türkiye’deki köylerde olduğu gibi herkes birbirini tanıyor. Herkes birbirinin dedikodusunu yapıyor. Bizi gördüklerinde selam veriyorlar, Mike’a “Taşındınız mı, geri mi geldin” diye soruyorlar.
Ve herkes “Mike zaten bir babaydı, sadece şimdi bir çocuğu oldu” diyor. Karakter olarak çok sıcak birisi.

Oğlunuzu hangi değerlerle büyüteceksiniz?

Her zaman “Mutlu büyüsün, sağlıklı büyüsün, anneli-babalı büyüsün” filan derler. Geçen kuzenim Okan “Çok güzel bir şey duydum” dedi, “Çocuk vicdanlı büyüsün”. “Waov” dedim. “Evet!” Çünkü şu anda hangi ülkeye ba-
karsanız bakın, bana sorarsanız vicdansız birçok kişi gücü elinde tutuyor. Tabii ki mutlu olsun, çalışkan olsun, insanlara karşı iyi olsun, güzel insan olsun. Hayatının, sağlı-
ğının değerini bilsin. İnsanlığa iyi bir şey bıraksın. Benim mottom zaten şu; hayatımın sonuna geldiğimde aynada kendime gururla bakmam lazım, pişmanlıkla değil. Keşke şunu yapsaydım, bunu üzdüm veya borcum var değil, net. Umarım bu mottoyu benden alır. Vay be, ben bile duygulandım şimdi düşününce.

 

‘HAYATA BAKIŞIM DEĞİŞTİ’

Anne olmak hangi duyguları getirdi, neleri değiştirdi? Endişeleriniz var mı?

Şu sıralar evdeyiz, çok dışarı çıkmıyoruz daha küçük olduğu için. Ama televizyondaki haberlere bakınca “Aman aman, çocuğumu dışarı bırakmayayım” diyorsun. Kızım olsaydı belki daha çok şey düşünürdüm. Ama biliyorsun ki
anne olarak bütün hayatı boyunca bunu yapamayacaksın. Çocuk düşecek, kendisi kalkması gerekecek.

Kayıplar, yaslar, ardından tarifsiz mutluluklar yaşadınız.  Bu süreç hayata bakışınızı nasıl etkiledi?

Çok etkiledi. Her günü -belki bu çok kötü bir şey ama- son günümüz olabilir diyerek yaşıyorum. Depremden sonra bence bütün ailem hayata farklı bakıyorlar. Bir yönden yaşadıklarından pozitif şeyler çıkarabiliyorsun. Mesela küçük problemleri artık çok ciddiye almıyorsun. “Bu mu problem ya” diyorsun. Hayata bakışım tamamen değişti. Oğlumun bir gülüşü, dışarıda baktığımda gördüğüm kuşlar... Çok acı şeyler yaşadığında o gözünün önündeki bulanıklık gidiyor ve daha net görüyorsun hayatı.

‘Nenem geliyordu, profesörler de geliyor’

◊ Siz öyle bir müzisyensiniz ki; müzikle başaramayacağınız şey yokmuş gibi geliyor sizi dinlediğimizde. Müziğinizin gücünü siz nasıl tarif edersiniz?

Müzik çok enteresan bir şey, sihir gibi. Tabii ki müziğin sözleri var ama melodinin hissi inanılmaz. Hamileyken konserlerde karnımdaki oğlumun verdiği reaksiyon bile çok enteresan geldi bana. Doğduktan sonra da aynı müziğe aynı tepkileri veriyor. Beethoven’ı mesela çok seviyor. Ve ayrıca müzik sınırsız. Yemek de öyle aslında. İnsanları bir araya getiriyor. Konserlerde seyircime baktığımda kapalı kızlar da oluyor, mini etekliler de... Nenem -depremde yaşamını yitirdi- geliyordu, profesörler de geliyor. Müzikle kurduğun diyalog insanları düşündürebildiği için belki kültürümüzde, sanatımızda, insanlığımızda öne bir adım atmış olabiliyorsun.

‘Yeni bir yemek programı yapmamı istiyorlar’

Yemek kitabınız, yemek programınız var. Bu alanda yeni projeler var mı?

Hollanda’da da soruyorlar. “Yeni bir yemek program yap” diyorlar.  Şu anda vaktimi müziğime ayırmak, yılın sonuna kadar konser vermek istiyorum.

Eşinizin en sevdiği Türk yemeği nedir?

Tam şu anda onu yapıyorum. Fırında karnıyarık var. Patlıcanı çok seviyor. Pilav da yaptım ama herhalde onu yaktım sizin yüzünüzden (gülüyor). Bir de çerkestavuğunu seviyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!