‘İnsanlar kötü karakterleri canlandırdığım için önyargıyla yaklaşıyor’

Güncelleme Tarihi:

‘İnsanlar kötü karakterleri canlandırdığım için önyargıyla yaklaşıyor’
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 24, 2025 07:00

21 senede 50’nin üzerinde projede rol üstlendi. Son dönemde dikkatleri üzerine daha çok çekmeye başladı. “Benim ikinci yarım daha güzel olacak diyor ve buna inanıyordum, sanırım öyle oldu” diyor. Şimdi Kanal D’de yayımlanan ‘Uzak Şehir’de karşımızda. Ferit Kaya ile buluşuyoruz. Diyarbakır’dan İstanbul’a uzanan hayatını, oyunculuğu ve evliliğini konuşuyoruz: “Tanıştıktan 21 gün sonra evlenmeye karar verdik.”

Haberin Devamı

Mardin, Midyat’ta ‘Uzak Şehir’in çekimleri devam ederken röportaj için bir günlüğüne İstanbul’a geliyor. Ekranda canlandırdığı kötü karakterler sebebiyle başta karşımda daha soğuk birini göreceğimi zannediyorum. Ama tam aksine, komik biri, ayrıca çok da kibar. Röportajda bize eşi de eşlik ediyor. O kadar âşıklar ki neredeyse birbirlerinden gözlerini alamıyorlar... Birer kahve koyup başlıyoruz sohbete...

‘İnsanlar kötü karakterleri canlandırdığım için önyargıyla yaklaşıyor’

Kanal D’de yayımlanan ‘Uzak Şehir’de kötü bir karakteri canlandırıyorsun...

Kötü ama seyirci seviyor, sanırım oradan yırtıyorum. Sempatik bir tarafı da var, bazen komik olabiliyor, bazen de tam tersi.

Haberin Devamı

‘Uzak Şehir’den önce de mütemadiyen kötü karakter oynamışsın. Senin seçimin mi yoksa hep öyle karakterler mi geliyor sana?

Sanırım biraz tipolojiden dolayı yapımcı ve yönetmenler ona daha uygun görüyor. Ama beni dışarıda gören insanların hepsinden aldığım tepki şu: “Sen çok iyi bir insanmışsın, neden bu kadar kötü karakterleri oynuyorsun?” Şu da var; kötüyü oynamak oyuncaklı bir şey, daha keyifli ve beni cezbediyor. Karakterin haklı bir tarafı da varsa tadından yenmiyor. Ama eğer saf kötülük yapıyorsa, altmetni bomboşsa, o zaman işler değişebiliyor tabii.

Peki, kötülük sence nedir?

Kendinde çözemediğin ve kompleks yaptığın bir şeyin acısını başkasından çıkarma duygusu.

Bu tip karakterleri canlandırırken kendi karanlığınla hiç yüzleştin mi?

Sütten çıkma ak kaşık değilim. Mutlaka istemeden de olsa birinin canını sıkmışımdır, birine kötü davranmışımdır. Bu da aslında baktığın zaman kötülüğe giriyor.

‘İnsanlar kötü karakterleri canlandırdığım için önyargıyla yaklaşıyor’

Karakterin özellikle ilk zamanlar nefret edeni çoktu. Nelerle karşılaştın ve karşılaşıyorsun?

Hakaret dolu mesajlar oluyor. Beni gerçekten Demir zannedip “Bırak Zerrin’i”, “O Kaya’nın bebeği, alma ellerinden” yazanlar var. Bir de “Ferit Abi, Demir’e söyle, lütfen Zerrin’i bıraksın” diyenler oluyor, canlandırdığım Demir karakteri benim arkadaşım ve yanımda sanıyorlar. Sokakta “Yapma yavrum” diyen teyzeler var.

Haberin Devamı

Demir intikam duygusuyla yola çıkıyor. Senin intikamla aran nasıldır?

Bende intikam duygusu hiç
yoktur. Saman alevi gibi parlayıp, 10 dakika sonra pişman olup sönerim. “Eyvah, kalbini mi kırdım acaba” diyerek telefon açıp özür dilerim. Bu biraz da Balık burcu olmamdan kaynaklanıyor sanırım. Balık burçları biraz duygusal ve empati gücü yüksek insanlar. Ben tam bir Balık burcuyum, yükselenim de Yengeç.

Çok duygusalsındır. Biraz da sulugöz müsün?

Garip yerlerde ağlayabilirim.

En son neye ağladın?

En son bizim diziyi izlerken oldu. Kuzey’in derede kaybolduğu ve onu aradıkları sahnede Alya ile Sadakat’in sarıldığı yerde, Sadakat’in “Kızım” dediği an. Kendimi tutamayıp gerçekten gözyaşı döktüm.

Haberin Devamı

‘Jön olmak bana riskli geliyor’

Bu meslekte umduğunu buldun mu?

Çok güzel roller oynadım. Bazısı tuttu, bazısı tutmadı. Bazen rol çok güzel oldu, iş çok iyi değildi. Bazen iş güzeldi, rol sallantıdaydı. Hep “Benim ikinci yarım daha güzel olacak” diyor ve buna inanıyordum, sanırım öyle oldu. Kariyerimin ikinci dönemi daha iyi. Çünkü daha iyi kariyer planlamam var. Eskiden her gelen işe “Evet” diyebiliyordum. Menajerin görevi biraz da bazı işlere “Hayır” dedirtip bazı işlere  “Evet” dedirtmek. Menajerim Ahmet (Koraltürk) bu konuda çok yardımcı oluyor.

Jön olmak ister miydin?

Jön olmak bana riskli geliyor.

Neden?

O noktaya çıktıktan sonra altına inmek gibi şeyler farklı psikolojik durumlar yaratabiliyor. Karakter oyuncusu olmak da çok keyifli. Derinlikli ve daha karakteristik roller oynamak istiyorum.

Haberin Devamı

Bu işe başlarken aklında ne kadar şöhret, ne kadar para, ne kadar gerçekten oyunculuk yapmak vardı?

Oyunculuğa tiyatro aşkımla başladım. Oyuncu olmaya karar verdiğimde 11 yaşımdaydım. Abimin kız arkadaşı beni Shakespeare’in ‘On İkinci Gece’ oyununa götürdü. Büyülendim. Sonra kitaplar okumaya başladım, Devlet Tiyatrosu’na gidip oyunculara zamk gibi yapışıyor, “Beni çalıştırın, konservatuvara gireceğim” diyordum. Bu hedefim küçük yaşta başladı. Şöhret değil, tamamen oyunculuk ve tiyatro aşkıydı.

 Meslekte en yanlış anlaşıldığın şey neydi?

İnsanlar kötü karakterleri canlandırdığım için önyargıyla yaklaşıyor. Benim öyle biri olmadığımı sohbet ettikçe anlıyorlar ve şok oluyorlar. “Diksiyonun böyle mi? Kötü bir adam değil miydin” diye düşünüyorlar.

Haberin Devamı

Senin şiven de varmış sanırım ama şu an yok...

Şive ve diksiyonu düzeltmek için çok çalıştım. Şunu da söyleyeyim; insanlar bazen “Sen aslını mı inkâr ediyorsun, utanıyor musun” gibi şeyler yazıyor. Öyle bir şey yok. Ben anne-babamla Zazaca konuşuyorum. Ama şivemi düzeltmek zorundaydım, sahnede Shakespeare de, Çehov da oynayacağım. Bu tamamen mesleki bir kaygı, kimlik meselesi değil.

‘İnsanlar kötü karakterleri canlandırdığım için önyargıyla yaklaşıyor’

‘İlk buluşmada 11 saat muhabbet ettik’

Kısa süre önce evlendin...

Sekiz ay oldu. Evlilik sürecimiz çok ilginçti. ‘Titus Kompleks’ oyununda oynuyordum. Yasemin seyirci olarak gelmişti. Oyun bitti; oyuncuları, yönetmeni, etiketleyip story attı.

Sen oradan mı yürüdün yoksa?

Evet, o story’den yürüdüm (gülüyor).

Ne yazdın?

Tiyatro oyunları sonrası paylaşımlara bakıyorum, insanlar oraya kadar gelmiş, izlemiş, çok hoşuma gidiyor. Teşekkür ediyorum ama o kadar. Yasemin’in de paylaşımını gördüm ve teşekkür edip bıraktım. Ertesi gün evde oturuyordum. Taner Ölmez yakın arkadaşımdır, evlerimiz de yakın. Bana geldi.  Mesajlarıma bakıyordum, Yasemin “Elinize sağlık” yazmış. “Ne güzel kızmış” dedim. Taner de “Mesaj at” diye beni gaza getirdi.

Ne attın?

Gözlerinde kalp olan suratı attım. Ben emoji attım, o attı, ben bir tane daha attım. Sekizinci emojiden sonra Yasemin “Sonsuza kadar birbirimize emoji mi yollayacağız” dedi. Muhabbet etmeye başladık.

İlk buluşma nasıldı?

İlk buluşmamızda tam 11 saat, hiç telefonlara bakmadan muhabbet etmişiz. Öğlen 15.00 gibi buluşmuştuk. Gece yarısı 2’ye kadar muhabbet, sohbet... Kendi kendime ‘Burada bir şeyler oluyor’ dedim. Sonra evlere dağıldık. Yasemin iş için iki gün sonra Dubai’ye gidecekti, “Bir daha buluşamayacak mıyız” dedi. “Dubai’ye gitmeden buluşalım” dedim. Adaya gittik, orada kaldık bir gece. O Dubai’ye gitti, 22 gün kalacaktı. Dayanamayıp arkasından gittim. Tanıştıktan 21 gün sonra da evlenmeye karar verdik ve yedi ay içinde evlendik.

Şimdi aşkı nasıl tanımlarsın?

Aşk benim için kendini kaybetmek, onun için her şeyi yapmak demek. Evlilik hiç aklımda yoktu. Herkes şok oldu.

Yasemin, Makedon göçmeni, sen Diyarbakırlısın... Farklı kültürlerin getirisi ve götürüsü neler oldu?

Doğulular için aile çok değerlidir. Onlar için de aile çok önemli. Kültürün aşkın önünde engel teşkil etmediğini düşünüyorum. Mesela iki abimin eşi de Japon. Sonra yeğenim oraya gitti, o da Japon biriyle evlendi.

Japon gelinlerle dolu bir aileniz var...

Evet, Zaza-Japon karışımı yeğenlerimiz var.

‘Küçükken hep bir baba özlemim vardı’

Nasıl bir ailede büyüdün?

Yedi kardeşiz. Babam Köy Hizmetleri’nde işçiydi, sondajcıydı. Güneydoğu’da; Midyat, Mardin, Cizre, Şırnak... Eve 15 günde bir gelirdi. Haber alırdık, börekler, çörekler hazırlanırdı. Üç gün gelip kalırdı, tekrar giderdi. Küçükken hep bir baba özlemim vardı.

İstanbul’a kaç yaşında geldin?

18 yaşında, liseden mezun oldum, Diyarbakır’da hazırlığımı yaptım, oynayacağım parçaları hazırladım ve İstanbul Üniversitesi’nde sınava girdim ama orayı kazanamadım. Sonra Mimar Sinan Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’ne girdim. 

Zor muydu İstanbul’da hayat?

İlk aylar zor geçmişti. Okula almışlardı ama diksiyon yüzünden zorlandım. İlkokul, ortaokul ve lisede fırlama bir çocuktum ama İstanbul’a gelmek, ailemden uzak olmak beni içedönük biri yaptı. Erkan Avcı’nın Adana’dan bizim okula yatay geçiş yapmasıyla hayata yeniden döndüm. Ertesi sene Erkan Kolçak Köstendil de okulu kazandı. Ercan Reşat Demir diye bir arkadaşımız vardı. Dördümüz sırtımızı birbirimize yasladık. ‘Empati kurmayı becerebilen biriyim’

Kendini yeni tanıştığın birine nasıl anlatırsın?

Sıradan insanlar nasıl yaşıyorsa ben de öyle yaşıyorum. Aileye çok değer veririm.
İlk bakıldığında biraz sert görünebilirim. Ama muhabbet ettikçe öyle olmadığım ortaya çıkıyor. Duygusal, kendi halinde, empati kurmayı becerebilen biriyim.

Kendinde bir şeyi değiştirecek olsan neyi değiştirirdin?

Duygusal yanımı ve erteleme huyumu...

Seninle ilgili tek bir şey hatırlanacak olsa insanlar neyi hatırlasın istersin?

“İyi kalpli bir adamdı” desinler, benim için yeterli herhalde.

Takipçilerin çoğaldı. Sosyal medyadan ahlaksız teklifler geliyor mu?

Geliyor, evlendikten sonra daha çok gelmeye başladı.

Ne diyorlar?

“Kocam” diyorlar niyeyse, ben de anlamıyorum bunu. 

Eşin kıskanmıyor mu?

Yok, çok eğleniyor, o da gülüyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!