Elvin-Erdal Beşikçioğlu çiftinin oyuncu kızları Derin Beşikçioğlu: “İnsan yurtdışında ‘dönüş’ kelimesine bağlı yaşıyor”

Güncelleme Tarihi:

Elvin-Erdal Beşikçioğlu çiftinin oyuncu kızları Derin Beşikçioğlu: “İnsan yurtdışında ‘dönüş’ kelimesine bağlı yaşıyor”
Oluşturulma Tarihi: Ocak 11, 2025 07:00

Bitmeyen savaşlar, dünyayı etkisi altına göçler ve Batılılaşma... Doğu Ekspresi’ne ithafla kaleme alınan ‘Batı Ekspresi’ oyununda anne-kız Elvin ve Derin Beşikçioğlu takdire şayan bir iş çıkarıyor. Göç edenleri bekleyen boş evler ve dönüş kelimesine bağlı yaşayan göçmenler oyunun en çarpıcı söylemleri...

Haberin Devamı

Rumen asıllı Fransız yazar Matéi Visniec’in kaleme aldığı çarpıcı bir tiyatro oyunu ‘Batı Ekspresi’. Temposu yüksek, mesajları sert, dekor, kostüm ve oyunculuklarsa oldukça etkileyici. Oyunun sürpriziyse yönetmen koltuğunda oturan Elvin Beşikçioğlu ve sahnede oyunculuğuyla büyüyen, henüz 23 yaşındaki kızı Derin Beşikçioğlu. Anne-kızla onları bir araya getiren oyunu, sanatın her alanına yer açtıkları yaşamlarını ve şimdilerde Ankara, Etimesgut Belediye Başkanlığı yapan oyuncu Erdal Beşikçioğlu’nu konuştuk.

Temposu yüksek, göçü, savaşları anlatan ve medeniyet adına Batı’ya olan tutkumuzu sorgulatan, ciddi mesajlar veren bir oyun... ‘Batı Ekspresi’ni sahneye koyma sebebiniz neydi?

Elvin Beşikçioğlu: Oyunun yazarıyla pandemi döneminde dost olduk, uzun uzun yazışmalarımız var. Son yazdığı bu oyunun ilk 10 sayfasını okuyunca “Erdal, bu tekste kimse sahip çıkmadan biz alalım” dedim. Çünkü çok gerçekçi ve doğru bir noktadan anlatıyor Matei. Elbette konuya kendi ülkesinin sınırlarından bakmış ama ben bunu evrenselleştirmek istedim. Çünkü hem Türkiye
hem de dünya göç altında... Dolayısıyla yazarın korkuları bizimle aynı düzlemde gidiyor.

Haberin Devamı

Derin Hanım, siz Fransa’da konservatuvarda okudunuz. Öğrenci olsanız da gurbeti hissetmişsinizdir. Oyunda vurgu yapılan dönüş kelimesi sizin için ne ifade ediyor?

Derin Beşikçioğlu: Hem de o kadar çok hissettim ki... Dört yıl için bile olsa buradan uzak bir yerde yaşayamayacağımı anladım. Dönüş benim için özlem duyduğun, alıştığın insanların yanına, aile kavramına dönmek, özüne gelmek. İnsan yurtdışında ‘dönüş’ kelimesine bağlı yaşıyor.

Oyunda bir de ‘boş evler’ kelimesine yapılan vurgu seyirciyi çok etkiledi...

Elvin Beşikçioğlu: Beni de metinde etkileyen şeylerden biriydi. 60’lardan bu yana çok fazla göç vermiş bir ülkeyiz. Neredeyse hepsi bütün bir seneyi bir ay memleketine gelmek için sayarak geçiriyor. Para kazanıp burada evler yaptırıyorlar ve o evler 11 ay boyunca boş bir şekilde sahiplerinin gelmesini bekliyor.

Anne-kız birlikte çalışmanın zorlukları da olmuştur. Hiç yönetmen azarı işittiniz mi?

Haberin Devamı

Derin Beşikçioğlu: Ohooo, hem de nasıl (gülüyor).

Elvin Beşikçioğlu: Zorum ben, kabul ediyorum. Herkese tahammülüm var, Derin’e yok. Onun yapması lazım, o yapmak zorunda çünkü altyapısı bunu gerektiriyor.

Derin Beşikçioğlu: Evet, ama ben de karşılık olarak “Ben de insanım” diyorum.

Mükemmeliyetçi misiniz?

Elvin Beşikçioğlu: Evet, çok törpülemeye çalışıyorum bu yönümü. Ama bazen fire veriyorum. Tiyatroda vermiyorum ama eve dönünce veriyorum, dayanamayıp eleştiriyorum.

Derin Beşikçioğlu: Bana eleştirmen gözüyle yaklaşıyor. Yani güzel deyip geçmez. Bu elbette bir yandan iyi bir şey ama eleştirilerin zamanı şaşınca ben de “Şu an eğlenmemiz gerekiyor, sonra konuşalım” diyorum.

Haberin Devamı

Elvin Beşikçioğlu: Derin muazzam yetenekli bir çocuk, düşündüğüm zaman böyle ağlayasım falan geliyor, o kadar gurur duyuyorum. Bir kere azimlidir. Bütün notları hep A’ydı. Devamlı çalıştı, devamlı üretti. Hep çok azimli, hedefleri çok belli bir çocuktu. Bir de kuliste büyüdü Derin. Anneannesine bırakmaya götürürdüm, “Lütfen bırakma” derdi, yoldan döner, beraber tiyatroya giderdik.

Bu kadar kulislerde büyüdüğünüz bir çocukluk sonrası başka bir meslek seçme şansınız yokmuş gibi görünüyor...

Derin Beşikçioğlu: Lisedeyken üniversite gezdiğimizde “Ya kampüs hayatı ne güzel bir şey, Bilkent olsa mı acaba” diye çok düşündüm. Ama üç saat blok ders falan hiç bana göre değildi. Fransa’da da önce üniversiteye girmiştim. Sonra dedim ki; ben bunu yapamayacağım, benim sahneye çıkmam lazım.

Haberin Devamı

Elvin Beşikçioğlu: Önemli olan istediği mesleği yapıp dilediği gibi yaşayabilmesi ama para kazanarak yaşayabilmesi.

Tiyatroyla mümkün mü bu?

Elvin Beşikçioğlu: Maalesef hâlâ değil. Biz yıllarca cebimizden para vererek tiyatro yaptık. Yoksa Erdal’ın dizilerinden kazandıklarıyla bizim yaşantımız çok daha farklı olabilirdi. Diğer bir sürü oyuncu gibi yurtdışında yatırımlar yapabilirdik. Erdal kazandı, tiyatro yedi. Erdal tiyatroyu hep başında taşıdı. Erdal’ın azmi olmasaydı Tatbikat Sahnesi şu anda buralara gelemezdi.

Derin Beşikçioğlu: Tatbikat, benim üçüncü kardeşim gibi oldu.

Elvin Beşikçioğlu: Derin tabii o zaman küçüktü, gezilere gitmek isterdi. “Neden biz de yapamıyoruz” diye sorardı. “Yapamıyoruz çünkü bizim tiyatromuz var ve biz tiyatro yapıyoruz” derdik. Bundan hiçbir zaman pişman olmadık. Evim var, yetecek arabam var. Çocuklarımızı sağlıklı okutabildik. Ve şahane bir tiyatrom var. Bu yüzden çok gururluyum. Tatbikat’ın oluşturduğu kitleyi belki Derinler görür. Bizim onlara mirasımız tiyatromuz.

Haberin Devamı

Elvin-Erdal Beşikçioğlu çiftinin oyuncu kızları Derin Beşikçioğlu: “İnsan yurtdışında ‘dönüş’ kelimesine bağlı yaşıyor”

 

‘HAYATIMIZ GÖÇEBE GEÇTİ, ALIŞKINIZ’

Oyunculuk, yönetmenlik, annelik, eş gibi rollerin yanına bir de dolaylı olarak siyaset eklendi şimdi, nasıl durumlar?

Elvin Beşikçioğlu: Erdal hep sürprizli birisidir. Bu belediye başkanlığı işi bir anda çıktı. Bundan beş yıl önce, Derin Fransa’ya gidince evde bir boşluk oldu. Erdal zaten çoğunlukla İstanbul’daydı, ben de oğlum Ömer’i (13 yaşında) aldım, geldim, İstanbul’a yerleştim. Tam düzen oturttuk derken Erdal başkan oldu. Ben bayağı bir sendeledim, kabul etmekte de zorlandım. Çok saygı duydum Erdal’a, orası ayrı, her şekilde yaptığının arkasındayım. Ama bir şart koydum. Hemen tekrardan Ankara’ya taşınamayız. Derin daha yeni dönmüştü İstanbul’a, onun da yapacağı tüm işler burada. Yani şimdi Erdal geliyor, biz gidiyoruz. Ama zaten hayatımız göçebe geçti, o yüzden alışkınız.

Çok mu ayrı kaldınız?

Elvin Beşikçioğlu: Biz Ankara’da yaşıyorduk ama Erdal, Ankara’ya tiyatro için geliyordu. Çocuklar göremezdi, ben görürdüm Erdal’ı. Çocuklara “Babanızın selamı var ama akşam gitmek zorunda kaldı” dediğim çok zaman oldu.

Erdal Bey’i oyunda göremedim, Ankara’da izledi sanırım. Yorumu ne oldu?

Derin Beşikçioğlu: Çok beğendi, “Güzel” dedi, öptü, bolca sarıldı. Gözüyle konuşur aslında babam. Söyleyeceğini gözleriyle söyler, öper, çiçeğini verir.

Elvin Beşikçioğlu: Erdal genelde Derin’i izlerken ağlar. Sahnede izlerken ağlamıştır. Okul sahnesinde ağlamıştır. Erdal’ın kızına karşı gözü hep yaşlıdır yani.

Meslekte bu kadar tanınan, başarılı bir ebeveynin çocuğu olarak bu işi yaparken ne kadar baskı altında hissediyorsunuz?

Derin Beşikçioğlu: Çok. O baskıyı ben yaratıyorum aslında. Bir seviye var önümde, inanılmaz bir yere gelmiş ve onun altında kalmama isteği, onu bir miras gibi görüp, alıp daha da yukarıya taşıma isteği olduğu için baskı yapıyor.

BAKMADAN GEÇME!