Güncelleme Tarihi:
Denize Capezza geçmişindeki bale eğitimi sebebiyle çok disiplinli. Saatinden önce stüdyoya gelmiş ve röportaj için hazırlanmış. Türkçeyi bayağı çözmüş, aralarda takıldığında çevresinden ya da cep telefonundan yardım alıyor. Aksanı ona daha tatlı bir hava katıyor. Başlıyor anlatmaya...
◊ Bir anda gümbür gümbür hayatımıza girdin. Seni merak ediyoruz. Kimsin sen?
Kaotik, duygusal, içgüdüsel, tutkuluyum. Güney İtalya’nın en büyüleyici şehirlerinden biri olan Napoli’de doğdum. Şehrin asi ve vahşi ruhunda kendimi buluyorum. Sadece kadınlardan oluşan bir ailede büyüdüm.
◊ Baban neredeydi?
Ben çok küçükken ayrıldılar.
Biz güneyde yaşıyorduk, babam işi için daha kuzeye gitti. O yüzden çok sık görüşemedik.
◊ Annen çalışıyor muydu?
Evet, bir okulda sekreterdi. Tabii hayatımızda maddi zorluklar vardı. Ama annem sanatı çok severdi, ablamı ve beni de küçük yaşta sanatla tanıştırdı, bu da bana zorluklarla mücadele etme konusunda çok fayda sağladı. 4 yaşımda dans eğitimine başladım. 18 yaşıma kadar da klasik baleye devam ettim. Bale bana sınırlarımın farkına varmayı, yenilgiyi, disiplini ve sanata olan sevgiyi öğretti.
◊ Babasız büyümek hayatına nasıl yansıdı?
“Hiçbir şey fark etmez” diyorlar ama fark ediyor. Her zaman eksik hissediyorsun. Bunun yine de beni güçlendirdiğini düşünüyorum.
◊ Napoli’de hayat nasıldı?
Napoli, İstanbul’un küçük versiyonu gibi. Hem zorlukları hem ışıltılı tarafları var. Hem dingin hem kaotik. Sihirli bir kombinasyon, değişik bir enerjisi var. Biraz toksik ilişkilere benziyor. Ayrılınca özlüyorsun, orada olunca bir süre sonra fazla gelebiliyor.
◊ Ailende hiç Türk var mı?
Hayır, herkes İtalyan.
◊ Türkiye merakın nereden geldi?
Türkiye’deki maceram biraz tesadüfen başladı ya da belki de kaderimdi. Çocukluğumu ve gençliğimin tamamını dansın içinde geçirdim, ta ki bir diz sakatlığı beni başka bir yola yönlendirene kadar. Napoli’de oyunculuk eğitimi almaya başladım. Sonra 20 yaşımda, bu dünyada kendime bir yer edinmek için Roma’ya gittim. Birkaç ay sonra bir teklif geldi ve bir Türk dizisi için seçmelere katılmam istendi. Hayatımın ilk seçmelerinden biriydi, dolayısıyla tamamen tecrübesizdim. İstanbul’a gelip İngilizce olarak seçmelere katıldım ve sonuç olumluydu. Ama yine de Türkçe oynamam gerekiyordu ve kısa sürede dili öğrenebileceğime dair şüpheleri vardı. Bu fırsatı kaçırmak istemiyordum, bu yüzden kendi tercihimle ve bir Türk arkadaşımın yardımıyla aynı sahneleri Türkçe olarak kaydedip bir ‘selftape’ (deneme çekimi) hazırladım. O karaktere kendimi çok yakın hissetmiştim ve rolü ne pahasına olursa olsun istiyordum. Sonunda başardım ve ‘Uçurum’ dizisinde Felicia Matei karakteri için seçildim, her şey böyle başladı.
◊ Bilmediğin bir ülke ve dil. Korkmadın mı?
Hayatımı değiştirmek istiyordum, çok gençtim ve her şeyden sıkılmıştım. Yeni bir yaşama başlamak istiyordum, o yüzden Roma’ya gitmiştim zaten. O iş gelince de hemen kabul ettim. Bu deneyimin kısa süreceğini düşünmüştüm ama İstanbul hayatımın önemli bir parçası haline geldi. Hayal ettiğimden çok daha uzun süre burada yaşadım ve çalıştım. Fakat bir noktada İtalya’ya dönme ve kendi ülkemde de bir şeyler inşa etme ihtiyacı hissettim.
◊ Sonra Napoli’ye mi döndün?
Evet, İtalya’ya döndüm, 12 yıl boyunca hiç durmadan dizi ve film sektöründe çalıştım. Bu sürede hem İtalya’da hem de başka ülkelerde işler yaptım. Türkiye’de birçok kişi, dijital bir platformda yayımlanan ve benim Natalia karakterini canlandırdığım İtalyan dizisi ‘Baby’ ya da ‘Deceitful Love’ ve ‘Gomorra’ dizilerini takip etti.
‘Yanımda müthiş bir adam var’
◊ Evliymişsin. Kaç yıldır evlisin? Birbirinizden uzaktasınız. Kıskançlık var mı?
Elbette, bir insanı seviyorsan kıskanırsın. Ama hiçbir zaman bu yüzden kavga etmedik. 11 senedir birlikteyiz, 1 senedir evliyiz. O da İtalyan ve oyuncu.
◊ Ün kazandıkça “Evlilik için acele ettim” dediğin oluyor mu?
Çok şanslı hissediyorum, yanımda müthiş bir adam var. Ona o kadar değer veriyorum ki hayatımdaki en büyük şans. Bazen o hayatımda olmasaydı neler olabileceğini düşünüyorum. Kim bilir belki yurtdışına taşınıp eğitimime ve kariyerime orada devam ederdim. Belki kaybolurdum. Ama hayatında sürekli var olan bir kişi bireysel seçimlerini de bir nebze sınırlıyor. Çünkü aldığın kararların onun hayatını nasıl etkileyeceğini düşünüyorsun. Bu biraz çocuk sahibi olmaya benziyor; ne kadar harika bir şey olsa da bir noktada özgürlüğünü kısıtlıyor. Ama o benim için o kadar önemli ki özgürlüğümün bir kısmından vazgeçmeye hazırım.
‘KAYBETMEYİ ÖĞRENMEK DE KAZANMAYI ÖĞRENMEK KADAR ÖNEMLİ’
◊ Türkiye’deki ve İtalya’daki starlar arasında nasıl farklar var?
Türkiye’de televizyon dizilerinin oyuncuları, eğer proje başarılı olursa hemen yıldız haline geliyor. Ancak İtalya’da büyük bir başarıya rağmen bu kadar kısa sürede yıldız statüsüne ulaşmak çok zor. En popüler oyuncular bile burada olduğu gibi sosyal medyada büyük bir etkileşim yakalayamıyor. Türk izleyiciler televizyon dizilerini büyük bir tutkuyla takip ediyor ve bu da oyuncularla güçlü bir bağ oluşturuyor. Ancak başarı bu kadar hızlı geldiği için aynı hızla kaybetme riski de yüksek.
◊ Sen de bir ayda tanınıp ünlendin, düşmekten korkmuyor musun?
Çocukken dans eğitimi alıyordum ve sınıfımın en iyisiydim. Bu durum yaşıtlarımın kıskançlığını kaçınılmaz hale getiriyor ve samimi arkadaşlıklar kurmamı zorlaştırıyordu. 13 yaşımda Milano’ya, o dönemde büyük ekonomik zorluklar yaşayan babamın yanına taşındım. Dans derslerimin ücretini karşılayamadığı için antrenmanlarım seyrekleşti ve bunun sonucunda teknik yeteneklerim geriledi. Babamla geçirdiğim bir yılın ardından -ki bu birçok açıdan başarısız bir deneyimdi- eve dönmeye karar verdim. Eksiklerim o kadar çoktu ki bir alt seviyeye düşürüldüm. Bu benim için gerçekten travmatik bir deneyimdi. Ancak o süreç bana önemli bir ders verdi: Hayatta hiçbir şey kalıcı değildir ve kaybetmeyi öğrenmek, kazanmayı öğrenmek kadar önemlidir.
◊ Sosyal medya eleştirileri seni üzüyor mu?
İtalya’da “Hakkında iyi ya da kötü konuşulması önemli değil, önemli olan konuşulmasıdır” diye bir deyimimiz var. Ben karmaşık meydan okumaları severim. Tartışma yaratan bir karakter, başarılı ve gerçekten ilgi çekici bir karakterdir. Zaten canlandırdığım Aniesi karakterinin birçok kişinin nefretini ama aynı zamanda ilgisini çekeceğini biliyordum ve bu benim için kabul edilebilir bir durum.
‘TEKLİF GELİRSE BURADA DEVAM ETMEYİ İSTERİM’
◊ Türk kültüründe seni en zorlayan şey ne oldu?
Her şeyi acele yapıyorsunuz, bu beni çok zorluyor.
◊ İtalya’da öyle değil mi?
İtalya’da birazcık daha vaktimiz var ama aslında dünyadaki şartlar biraz böyle olmaya başladı. Bütün diziler, filmler, sanat işleri... Her şey daha hızlı yapılıyor. Hayat daha hızlı.
◊ İtalya’yla kıyasladığında Türkiye’de oyunculuk yapmayı nasıl anlatırsın?
Burada oyunculuk yapmak sörf tahtasında durmak gibi. Dalgalar geliyor gibi, bazen çok heyecanlı, bazen zor oluyor; hep dengede durman gerekiyor ama o heyecan seni ayakta tutuyor. Mesela bir bölüm çekiyoruz ve hemen haftaya yayına giriyor. Oysa İtalya’da bir dizi çekiyoruz, seneye yayına giriyor. Yaptığın işi unutuyorsun. Burada her şey canlı, hızlı...
◊ Bundan sonra da Türki-
ye’deki projelerde rol almaya devam etmek ister misin?
Benim için en önemli olan sanat ve iyi işler yapmak, güzel karakterler canlandırmak. Bu herhangi bir ülkede olabilir, önemli olan karakteri ve projeyi sevmem. Farklı ülke ve deneyim de seni geliştiriyor. Tabii ki Türkiye’den güzel bir teklif gelirse burada devam etmeyi isterim.
◊ Türkiye’de en çok beğendiğin yönetmen ve oyuncular kimler?
Nuri Bilge Ceylan’ı çok seviyorum, bir de Haluk Bilginer’i. Bizim sette de inanılmaz oyuncular var. Hepsine hayranım.
‘ONU MU İSTİYOR, GİTSİN, UMURUMDA OLMAZ’
◊ Kayınpederiyle yaşadıklarından dolayı dizide canlandırdığın karakteri eleştirenler var. Sen Aniesi’ye hak veriyor musun?
Bir oyuncu karakterini yargılamamalı, yoksa oynayamazsın. Ben yapmam ama ‘Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar’ dizisinde canlandırdığım Aniesi yapıyor. Onun kararı, benim onları anlayıp yargılamadan oynamam lazım. Sadece iyi insanları yansıtırsak hiçbir hikâye anlatamayız.
◊ Şakir Paşa ailesinin hikâyesini okudun mu? Seni en çok ne etkiledi aileye dair?
Okudum, 20’nci yüzyıl Türk sanatı ve kültürünün önde gelen birçok figürünün bu aileden geldiğini öğrenmek beni çok etkiledi. Özellikle skandallar ve mucizelerle dolu, inanılmaz derecede sarsıcı hayatlar yaşamış üç devrimci kadın sanatçı olması dikkat çekici.
◊ Aniesi sevdiği adam için ülkesini terk ediyor. Sen aşkın için mücadele eder misin?
Tabii ben de başka bir ülkeye gidebilirim. Ama ortada başka bir kadın varsa kıskançlık yapıp asla mücadeleye girmem. Onu mu istiyor, gitsin, umurumda olmaz.
◊ Dizideki yıllarda yaşamak ister miydin?
Sanmam çünkü kadın tamamen özgür değildi o dönemde.
◊ Meryem Uzerli’yle aynı projedesiniz. Onunla çalışmak nasıl?
Meryem anlaşması kolay, çok tatlı, çok eğlenceli biri.