Güncelleme Tarihi:
İzlediğimiz her oyun bize yeni kapılar açıyor, farklı bakış açıları kazandırıyor ve düşündürüyor. 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’ne yaklaşırken sahnede bizi duygudan duyguya sürükleyen, bambaşka dünyalara götüren isimler tekrar tekrar izleyebilecekleri tiyatro oyunlarını, en çok etkilendikleri tiyatro sanatçılarını, karşılaştıkları güçlükleri ve sahnede olmanın onlara neler öğrettiğini anlattı. “Genç tiyatroculara tek bir cümle söylemenizi istesek ne söylerdiniz” diye de sorduk. Ayrıca “Bu sezon mutlaka izleyin” dedikleri oyunları da öğrendik.
‘Duyguları daha kolay keşfedebilmeyi öğretti’
Haldun Dormen
◊ Tiyatro bana insanları yakından tanımayı, ve duyguları daha kolay keşfedebilmeyi öğretti.
◊ Yıldız Kenter, Marlon Brando, Jessica Tandy, Zerrin Tekindor beni en çok etkileyen sanatçılardan.
◊ Amerika’da izlediğim, Marlon Brando’nun başrol oynadığı, Tenessee Williams’ın eseri ‘Arzu Tramvayı’nı tekrar seyretmek isterdim.
◊ Bu sezondan önerebileceğim iki oyun var: Birincisi mükemmel oyuncuları sayesinde ‘Aşk Listesi’. İkincisi de her zamanki gibi olağanüstü rejisi nedeniyle yönetmen Ali Gökmen Altuğ’un İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahneye koyduğu ‘Gök Kubbe’.
◊ Genç tiyatroculara da söyleyebileceğim tek şey var: Bu işten hiç vazgeçmeyin.
‘Gençler günü ve değişimi yakalamaya çalışsınlar’
Ali Poyrazoğlu
◊ Tiyatroda izlediğin her oyun seninle geliyor, seni değiştiriyor. Aynı kitabı farklı okumalarda da bu böyle. ‘Küçük Prens’i her okuyuşumda farklı yerlerin altını çizdim.
◊ “Hangi oyunu yeniden oynamak isterdiniz” diye sorsan ‘Kobay’, ‘Çılgınlar Kulübü’ ve ‘Tak Tak Takıntı’ derim.
◊ Yıldız Kenter, Müşfik Kenter, Gülriz Sururi, Ulvi Uraz, Bülent Kayabaş beni en çok etkileyen isimler.
◊ Tiyatrocu olarak karşılaştığım en büyük zorluk; kendini yenileyemeyen, yeniden öğrenmesini beceremeyen bazı meslektaşlarım... Sansür... Oyunlarımıza açılan davalar, uğradığımız saldırılar...
◊ Sahnede olmak bana sevdiğin işi yapmanın mutluluğun temel kaynağı olduğunu ve iki günü aynı olan insanın bir gününün kayıp olduğunu öğretti. Ama tabii sadece bunlar değil; bu soruya en az 20 sayfalık cevap lazım.
◊ Genç oyunculara doğruyu söylemek isterim: Her projeden sonra iş arayacakları bir meslek seçtiklerini akıllarında tutsunlar, bunun gereklerini yerine getirip günü ve değişimi yakalamaya çalışsınlar.
‘Coşkuyla anlatmaya çalışmak...’
Gülçin Kültür Şahin
◊ Üniversitede öğrenciyken Ankara Devlet Tiyatrosu’ndan Durukan Ordu’nun başrolünde oynadığı, Erhan Gökgücü’nün ‘Giordano Bruno’ oyununu izlemiştim ve nefesim kesilmişti.
◊ Işıl Kasapoğlu, Durukan Ordu, Gülhan Kadim, Özlem Zeynep Dinsel, Güray Dinçol beni etkileyen isimler.
◊ Tiyatro bana hiçbir işimi şansa bırakmamam gerektiğini öğretti. Ters gidecek bir şey varsa yine gider ama ben her zaman hazırlıklı olmalıyım.
◊ Bu sezon Sahne Pasaport’tan ‘BenDeniz’, 2383yapım’dan ‘Tebdil’, Karşı Atölye’den ‘Eve Dönüşler’ isimli oyunlar önerilerim arasında.
‘Çırak olmayı tercih edin’
Cem Davran
◊ Beni en çok etkileyen sanatçılar arasında Muhsin Ertuğrul, Cüneyt Gökçer, Müşfik Kenter, Suna Pekuysal, Metin Serezli, Alev Gürzap, Fuat İşhan, Feridun Karakaya ve Darülbedayi’nin yüzlerce oyuncusu var.
◊ Tiyatroda hiçbir zorlukla karşılaşmadım, ta ki özel tiyatro alanına girinceye kadar...
◊ Sahnede olmak benim için bir var olma, yaşama biçimi. İyi insan olabilme yolculuğunun toz adımları, her sabah yeniden başlayabilmemin sebebi.
◊ Genç oyunculara şunu söylemek isterim: “Asıl usta sizsiniz ama şimdilerde, yıllar geçtikçe çırak olmayı tercih edin.”
‘Bana verebileceğiniz tavsiye var mı?’
Erkan Kolçak Köstendil
◊ Oyun Atölyesi’nin Işıl Kasapoğlu rejisiyle sahnelediği ‘Ermişler ya da Günahkârlar’ oyununun ötesi benim için hâlâ gelmedi.
◊ Etkilendiğim sayısız usta isim var ama Müşfik Kenter, Zeliha Berksoy, Tuncay Özinel, Halil Akçatepe, Ercan Yazgan, Ayşen Gruda’yı sayabilirim.
◊ En etkilendiğim iki performanssa; ‘Çayhane’ oyununda Bülent Emin Yarar’a ve ‘Sessizlik’ oyununda Funda Eryiğit’e ait.
◊ Tiyatro bana her daim canlı kalmayı öğretti ve genç oyunculara da “Bana verebileceğiniz bir tavsiye var mı” diye sorabilirim.
‘En zoru, dert edindiğine ortak bulamamak’
Tilbe Saran
◊ Oyun bitiminde eğer tiyatroya girdiğimden daha farklı yürüyor ve farklı düşünüyorsam o iş ruhuma bir mühür vurmuş demektir.
◊ Her oyunun kendine has zorlukları olur: Bazen metni anlamak, bazen anladığını anlatmak ya da nasıl aktaracağını bilememek... Ama en zoru, senin dert edindiğine ortak bulamamak. Çünkü oyun oynamak birlikte düş görmeye gönüllü olmakla başlar.
◊ Sahnede olmak bana dayanışmayı, direnmeyi, geçiciliği öğretti ve genç tiyatroculara da şunu söyleyebilirim: “Her şeyi deli gibi merak etmiyorsan bu işe bulaşma.”
‘Öncelikle eğlenin’
Taner Ölmez
◊ Genco Erkal, Yıldız Kenter, Müşfik Kenter, Mehmet Birkiye, Serkan Keskin beni en çok etkileyen sanatçılar.
◊ Ben öğrendiğim her şeyi tiyatroda, sahnede öğrendim. Oynadığım ya da dekorunu, ışığını yaptığım, izlediğim oyunlardan beslendim.
◊ Genç tiyatroculara “Öncelikle eğlenin” derim.
‘Seyirciye güvenmeye devam edin’
Alp Ünsal
◊ 2007’de izlediğim ‘Amadeus’ muhteşemdi.
◊ Tilbe Saran, Haluk Bilginer, Tolga İskit en etkilendiğim isimler.
◊ Rekabet esaslı bir meslekte, dayanışmaya inanmakta ısrar etmek karşılaştığım en büyük zorluk. Paylaşmayı, insan olmayı ve iletişimi sahnede öğrendim.
◊ Genç oyunculara tavsiyem de: “Kendinize ve seyirciye güvenmeye devam edin, çok çalışın.”
‘Tiyatrocu olmak ya da tiyatro insanı olmak...’
Murat Daltaban
◊ Tiyatro bana hiçbir zaman kendimden emin olamayacağımı; emin olmamam gerektiğini öğretti.
◊ Bu sezon ‘Gurur ve Önyargı (*gibi bir şey)’ oyununu tavsiye ederim.
◊ Genç oyunculara “Tiyatrocu olmak ve tiyatro insanı olmak arasında saç kılı kalınlığında bir mesafe vardır” diyebilirim.
‘Kendinizi hep bir şeylerle doldurun’
Canan Ergüder
◊ Bende en çok tekrar tekrar izleme hissi uyandıran ‘The Lion King’ müzikali olmuştu.
◊ Hakan Emre Ünal, Yiğit Sertdemir, Özlem Öçalmaz, Haluk Bilginer, Mark Rylance etkilendiğim isimlerden.
◊ Beni en zorlayan, saygı duymakta zorlandığım, sorun çıkaranlarla oynamak.
◊ Bu sezon çok oyun izleyemedim ama ‘Kel Diva’, izlerken katıla katıla güldüren, gözümden yaş getiren ve düşündüren bir oyundu.
◊ Genç tiyatroculara şunu söylemek isterim: “Bu aşkla yapılacak bir iş. Kendi büyümenizle beraber aşkınız da büyüsün, değişsin. Kendinizi hep bir şeylerle doldurun ki gelişim atıl kalmasın.”
‘Hem oyun hem hayat’
Nezaket Erden
◊ Genco Erkal’ın inadı ve yıllarca sürdürdüğü tiyatro tutkusu beni çok etkiliyor. Tilbe Saran’ı sahnede izleyebildiğim için kendimi şanslı hissediyorum.
◊ Bir oyunu üretmek ve sürdürebilmek, özellikle oynayacak mekân bulmak, turne yapabilmek ayrı ayrı zorluklara sahip. Ama beni en çok zorlayan ve yıpratan şey şu: Bu ülkede çok güzel bir enerji var. İnsanlar tiyatro oyunları izlemek, konserlere gitmek istiyor. Ama sahnelerin teknik altyapısı yetersiz. Özellikle açık hava sahnelerimizde sesle ilgili yaşanan teknik problemler çok üzücü.
◊ Genç tiyatroculara şunu söyleyebilirim: “Çok zor olduğunu biliyorum ama direnme gücünüzü lütfen yitirmeyin ki harika tiyatrocular izlemeye devam edelim.”
‘Sakin kalabilme, hızlı karar verebilme...’
Özlem Zeynep Dinsel
◊ En etkileyici oyunu söyleyebilmemin imkânı yok ama aklıma ilk Thomas Ostermeier’ın yönettiği ‘Hamlet’ geliyor.
◊ Tiyatronun sakin kalabilme ve hızlı karar verebilme yeteneğimi geliştirdiğini söyleyebilirim.
◊ Oyun programım sebebiyle çok az oyun izleyebildim. Fakat izlediklerim arasından ‘Ölüyor mu Ne?’, ‘Gurur ve Önyargı (*gibi bir şey)’, ‘Yeter’ ve ‘Khôra’yı önerebilirim. ‘Yıldız’, ‘9/8’lik Kıyamet’ ve ‘Apsolit’i de izlemek istiyorum.
‘Hem oyun hem hayat’
Olcay Yusufoğlu
◊ Son birkaç yılda izlediğim ve çok keyif aldığım, rejilerini çok sevdiğim Oğuz Utku Güneş’in ’39 Buçuk Basamak’ oyunu diyebilirim. Sanıyorum 2006 yılıydı. Tilbe Saran ve Zuhal Olcay’ın beraber oynadıkları ‘Nathalie’ isimli bir oyun vardı. Ankara’ya turneye gelmişlerdi ve Tilbe Saran’ı ilk kez sahnede izlemiştim. Performansından çok etkilenmiştim.
◊ Tiyatro yapısı ve doğası gereği zor bir iş zaten. Bir de zaten zor bir meslek olması yetmezmiş gibi ülke koşulları, tiyatronun devamlılığını ya da sağlıklı bir şekilde devam edebilmesini çok zorluyor.
◊ Kendinize bir alan bulduysanız ve seyircide de karşılığı varsa ne mutlu. Ben bir de oyunculuğun, farklı roller oynamanın, oynadığım karakterlerin zaaflarını ve iyi yanlarını görmenin olaylara ve ilişkilere uzak açı bakabilme yetisi kazandırdığını fark ettim. Buna hem oyun hem hayat diyorum.
‘Bilmediğinizi çat diye sorun, merak edin’
Sevinç Erbulak
◊ Londra Almeida Tiyatro’da seyrettiğim ‘1984’, hâlâ dün gece izlemişim gibi hatırladığım Bülent Emin Yarar’ın oynadığı ‘Cyrano’, Semaver Kumpanya’nın ilk oyunu olan ‘Onikinci Gece’, Thomas
Ostermeier’ın ‘Bir Halk Düşmanı’ ve ‘3. Richard’ hayatımda izlediğim en iyi oyunlardandı.
◊ Beni şekillendiren ve her daim öğretmenim olan oyuncuları saymak isterim: Savaş Dinçel, Tilbe Saran, Sumru Yavrucuk, Ali Poyrazoğlu, Engin Alkan, Yiğit Sertdemir, Bülent Emin Yarar, Tomris İncer, annem ve babam (Füsun Erbulak ve Altan Erbulak), Suna Keskin, Göksel Kortay, Nevra Serezli...
◊ Bir oyunu defalarca oynarken öğrendiklerimi tarif edemem. O ‘an’da, o ‘şimdi’de o kadar çok şey olur ki... Bir oyunu defalarca oynamaya bu yüzden bayılırım çünkü hiçbir oyun bir diğeriyle aynı oynanamaz.
◊ Hira Tekindor’un yönettiği ‘Medea’yı izlemenizi öneririm.
◊ Genç tiyatroculara cümlemse: “Merak edin. ‘Bilmiyorum’ demekten sakın çekinmeyin. Bilmediğiniz her şeyi çat diye sorun.”