Güncelleme Tarihi:
TÜKENMİŞ HİSSEDİYORLAR
Wellbees ile gerçekleştirdiğimiz ve Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi danışmanlığında yürüttüğümüz araştırmaya göre çalışanların tükenmişlik hissi artıyor. Esenlik araştırmasına katılanların yaklaşık yüzde 74’ünü oluşturan Z ve Y kuşaklarının esenliği düşük. Bu sonuç yalnızca Türkiye ile sınırlı değil; McKinsey tarafından yapılan küresel ölçekteki araştırma da benzer bir duruma işaret ediyor. McKinsey’e göre dünya çapında çalışanların yüzd 43’ü bütünsel sağlığının iyi olmadığını belirtiyor.
Araştırmada esenliği azaltan ve tükenmişliği artıran temel etken rol belirsizliği olarak öne çıkıyor. Çalışanlar, görev tanımlarının net olmaması ya da kendilerinden ne beklendiğinin açık şekilde ifade edilmemesi durumunda psikolojik olarak zorlanıyor. Buna karşın, çalışma özerkliği ve güçlü sosyal ilişkiler, tükenmişlik hissini azaltarak çalışanların kendilerini daha iyi hissetmelerine katkı sağlıyor.
Özellikle Z kuşağı, çalıştıkları işin sadece görevlerden ibaret değil, aynı zamanda anlamlı olmasını istiyor. Kendi değerleriyle örtüşen, topluma fayda sağlayan, esnek ve kapsayıcı bir çalışma ortamını önceliklendiriyor. Bu kuşağın beklentileri arasında esneklik, bireysel anlam arayışı ve aidiyet duygusu her geçen gün daha da öne çıkıyor. Bu beklentiler karşılanmadığında, çalışan bağlılığı düşüyor ve tükenmişlik riski artıyor.
PSİKOLOJİK GÜVEN
İşyerinde çalışanların tükenmişlik hissini tetikleyen ve esenliğini zedeleyen temel unsurlardan biri psikolojik güven eksikliği demek mümkün. ‘İş Yerinde Psikolojik Güvenlik Araştırması’ sonuçlarının önemli bir kısmı bu konuya dikkat çekiyor. Çalışanların yüzde 41’i işyerinde psikolojik olarak güvende hissetmediğini belirtiyor. Güvende hissettiğini belirten çalışanların oranı ise sadece yüzde 11 seviyesinde kalıyor.
Araştırmanın katılımcılarına göre işyerinde psikolojik güveni zedeleyen unsurlar sırasıyla; adaletsiz uygulamalar, yönetimin desteğinden yoksun olmak, iletişim eksiklikleri, geri bildirimlerin olumsuz olması ve iş güvencesi şeklinde sıralanıyor. Çalışanlar, açık ve şeffaf iletişimin işyerinde psikolojik güvenliği en çok destekleyen unsur olduğunu düşünüyorlar. Diğer yandan ekip içinde karşılıklı anlayış, hata yapma/hatadan öğrenme kültürü ve takdir edilme gibi durumların psikolojik güvenliği desteklediğini belirtiyorlar.
VERİMLİLİK DÜŞÜYOR
Çalışanların yüzde 89’u işyerinde psikolojik olarak güvende hissetmediği için verimliliğinin düştüğünü ifade ediyor. Diğer yandan araştırmaya katılanların yüzde 72’si güvenin inovasyonu ve yaratıcılığı artırdığını düşünüyor. Bu düşünceleri global araştırma raporlarının desteklediğini de görüyoruz. McKinsey Sağlık Enstitüsü, bütünsel çalışan sağlığına yatırım yapmanın 3.7 trilyon ile 11.7 trilyon dolar arasında küresel ekonomik değer yaratabileceğini tahmin ediyor. Ayrıca bütünsel esenliğe önem veren kuruluşlarda; üretkenlikte belirgin iyileşmeler, daha az devamsızlık, daha düşük sağlık hizmeti maliyetleri ve daha yüksek çalışan bağlılığı görülüyor.
DAHA FAZLASI GEREK
Araştırmamıza katılanların yüzde 80’i, işyerinde psikolojik güvenlik konusunda şirketlerin daha fazla adım atması gerektiğini düşünüyor. Adaylar; iyi planlanmış bir işveren markası stratejisinin, işyerinde psikolojik güven sağlamak adına önemli olduğunu düşünüyor. Bu doğrultuda İK profesyonellerinin, şirketlerinin verimliliğini artırmak adına yalnızca işe alım ve operasyonel süreçlerle sınırlı kalmadan, çalışanların duygusal ihtiyaçlarını da gözeten yaklaşımlar geliştirmesi gerekiyor. Psikolojik güvenliği odağına alan politikalar hem çalışan deneyimini iyileştiriyor hem de şirketin uzun vadeli başarısına doğrudan katkı sağlıyor.
Kariyer.net olarak WeBrand markamızla işveren markası danışmanlığı alanında kurumların bu süreci doğru ve etkili bir şekilde yönetmelerine destek oluyoruz. Psikolojik güvenliğin temel alındığı, esenliği destekleyen ve çalışan potansiyelini ortaya çıkaran işyerleri oluşturmak, geleceğin sürdürülebilir işgücü yapısının da temelini oluşturuyor.