Güncelleme Tarihi:
Kariyer.net’in HR Pulse Q4 2024 araştırması sonucuna göre, işverenlerin yüzde 40’ı son 12 ayda çalışan kaybı oranlarının arttığını ifade ediyor. 2024 çalışanların hareketli olduğu bir yıldı diyebiliriz. Sizin 2024 yılı işgücü piyasasında en belirgin gözlemleriniz neler oldu? 2025 yılı için nasıl bir değişim öngörüyorsunuz?
2024 yılı, iş dünyasında çalışanların önceliklerinin yeniden şekillendiği ve organizasyonların bu beklentilere uyum sağlamak zorunda kaldığı bir yıl oldu. Çalışanlar, yalnızca maaş ve yan haklara odaklanmıyor; işin kendisine anlam katmasını, organizasyon kültürünün kendilerini değerli hissettirmesini ve iş-yaşam dengesi sağlayan bir yapının varlığını önemsiyor. Bu beklentilerin yanı sıra, yapay zekâ ve dijitalleşme gibi teknolojilerin iş süreçlerindeki etkisi daha da belirginleşiyor. 2025 yılına baktığımızda, çalışan refahını önceleyen, bireysel ihtiyaçlara ve profesyonel hedeflere odaklanan organizasyonların öne çıkacağını düşünüyoruz. Sürekli öğrenme kültürü, şirketler için vazgeçilmez bir unsur olacak. Teknolojik dönüşüm ise yalnızca operasyonel süreçleri değil, liderlik yaklaşımlarını da etkileyecek. Liderlerin, değişime hızlı uyum sağlama ve ekiplerini bu dönüşüm sürecinde güçlü bir şekilde destekleme becerileri giderek daha önemli hale gelecek.
İNOVASYONA YATIRIM AVANTAJ SAĞLAR
Sektörünüzde işgücü talebi açısından en çok büyüme gösterecek alanlar hangileri?
Moda perakendeciliği, dijitalleşmenin öncülüğünde büyük bir dönüşüm yaşıyor. Bu süreçte, e-ticaret yönetimi, müşteri deneyimi tasarımı, veri analitiği, yapay zekâ destekli çözümler ve sürdürülebilirlik alanlarının hızla büyüyeceğini öngörüyoruz. Veri analitiğini yalnızca sayısal bir başarı metriği olarak değil, müşteriyle anlamlı bir bağ kurmak için bir araç olarak görüyoruz. Müşterimize yalnızca ürün ya da hizmetler değil, anlamlı deneyimler sunmaya odaklanıyor, her müşterimize kendini özel hissettirmeyi hedefliyoruz.
Sürdürülebilirlik de sektörümüzün geleceğini şekillendiren ana unsurlardan biri. Çevresel etkileri azaltmanın ötesine geçerek, inovasyonu teşvik eden bir değer yaratıyoruz. Bu alanlara yatırım yapan şirketlerin, yalnızca teknolojik altyapılarını güçlendirmekle kalmayıp müşteri odaklı, çevik organizasyon yapıları inşa ederek rekabet avantajı elde edeceğine inanıyoruz.
YETENEK KAZANIMINDA 3 TEMEL STRATEJİ
Bu alanlardaki yetenek ihtiyaçlarını karşılamak adına hangi stratejileri uyguluyorsunuz?
Boyner Grup olarak, yetenek kazanımına büyük önem veriyor ve çalışanlarımız için anlamlı bir iş ortamı sunmayı hedefliyoruz. Bu doğrultuda, ‘sürekli öğrenme ve gelişim’, ‘hibrit ve esnek çalışma modelleri’, ‘işveren markası ve kültür’ olmak üzere üç temel strateji üzerine yoğunlaşıyoruz:
Çalışanlarımızın gelişimini desteklemek için “Boyner NextGEN” ve “Perakende MT Programı” gibi girişimlerin yanı sıra, mentor-menti programları, yapay zekâ destekli hackathonlar ve üniversitelerle yaptığımız işbirlikleriyle genç yetenekleri kariyer yolculuklarında destekliyoruz.
Çalışma modelimizi, 3 gün ofis ve 2 gün evden çalışmayı içeren hibrit bir yapıya dönüştürdük. Bu model, çalışanlarımızın esnek çalışma ihtiyacını karşılamanın yanı sıra, ekipler arası etkileşimi artırarak iş birliğimizi güçlendiriyor.
2024 sonunda lansmanını yaptığımız yeni ‘İşveren Değer Önermemiz’, çalışanlarımızın potansiyellerini ortaya koyabileceği bir iş ortamı sunuyor. Çalışanlarımızın işlerinde anlam bulmasını ve kendileri gibi hissedebilecekleri bir kültür yaratmayı önemsiyoruz. Bu stratejiler, yalnızca yetenek kazanımı için değil, aynı zamanda mevcut çalışanlarımızın bağlılığını artırmak adına da önemli bir rol oynuyor.
‘YAPAY ZEKÂ İLE VERİMLİLİK ARTACAK’
Dijitalleşme ve yapay zekâ gibi teknolojiler, işgücü ihtiyaçlarınızı nasıl dönüştürüyor? 2025’te bu dönüşümün nasıl bir etkisi olmasını bekliyorsunuz?
Boyner Grup olarak, dijitalleşmeyi ve yapay zekâyı iş süreçlerimizde etkin bir şekilde kullanıyoruz. Veri Bilimi ekibimizin geliştirdiği Boyner AI platformu ve İnsan Kaynakları chatbot uygulamamız “PeopleChat”, yapay zekâ çözümlerimizin önemli örnekleri arasında yer alıyor. Bu projeler, operasyonel süreçlerimizi optimize ederken çalışan deneyimini de dönüştürüyor.
2025 yılına geldiğimizde ise yapay zekâ kullanımının daha da yaygınlaşmasıyla, insan kaynaklarından lojistiğe kadar tüm alanlarda verimlilik artışı sağlayacağımıza inanıyoruz. McKinsey’in araştırmalarına göre, yapay zekâ destekli sistemler çalışan bağlılığını yüzde 40 oranında artırma potansiyeline sahip. Ancak bu dönüşümde unutmamamız gereken en önemli şey, teknolojinin insani değerlerle birleştiğinde anlam kazandığı. Dijitalleşme sadece süreçleri dönüştürmekle kalmamalı; çalışanlarımızın gelişimini, mutluluğunu ve işin anlamını artıran bir araç olmalı. Ancak böylece hem süreçlerimizin etkinliğini artırabilir hem de kalplerdeki yerimizi koruyabiliriz.