Güncelleme Tarihi:
İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı duruşmada beşinci gün. Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle konferans salonunda görülüyor. İşte dakika dakika yaşananlar...
İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı duruşmanın beşinci günü tamamlandı. Duruşma, yarın saat 10.00’da 6. oturumu ile devam edecek. Yarın görülecek olan oturumda örgüt lideri Fırat Sarı’nın savunma yapacağı öğrenildi.
Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle konferans salonunda görülüyor. Duruşmaya, Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık, 14 tutuksuz sanık ve taraf avukatları hazır bulundu. Bazı tutuksuz sanıklar ise, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Duruşmanın beşinci gününde Doktor İlker Gönen savunmasını yaptı.
'DOĞUMHANE DOLU, SEVK BEKLEYEN BİR SÜRÜ BEBEK VAR'
Savunma yapan doktor İlker Gönen, “Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 2017 yılında çalışırken, Melih Çetinkaya hocam odasına çağırdı. Gittiğimde Fırat Sarı da oradaydı. Esenyurt Devlet Hastanesi'nde Fırat Sarı ile çalıştığını söyledi. O gün orada tanıştık kendisiyle ancak daha sonra kendisiyle bir görüşmem olmadı. 2022 yılının temmuz ayında Fırat Sarı beni aradı. Medisense isimli bir firma kurduğunu ve danışman ihtiyacı olduğunu söyledi. Özel hastanelerin yenidoğan ünitelerinde doktor ve hemşire çalıştırmakta zorlandıklarını, hasta bulmak için aracılık ettiklerini anlattı. Telefonu kapattım ve bir süre düşündüm. Daha sonra kamu hastanelerine, özel hastanelere göz attım. Neredeyse tüm hastaneler dış firmalardan hizmet aldığını gördüm. Daha sonra Medisense'de danışman hekim olarak çalışmaya başladım. 2023 Kasım ayının sonunda kendi isteğimle devlet hastanesinde çalışmak istediğim için ayrıldım ve devlet hastanesinde çalışmaya başladım. Gıyasettin Mert ile de Fırat Sarı aracılığıyla tanıştım. 112 personeli olduğunu sonradan öğrendim. Tapelerde bir doktorun beni aradığı konuşma var. Çam Sakura Şehir Hastanesi'nde yenidoğan ünitesinde nöbetçi olarak çalışıyordu, sonra İngiltere'ye yerleşti. Beni arayıp çok kötü bir hasta olduğunu, 112'ye bildirdiğini ama yer bulunmadığını söyledi. Bende bunun üzerine 'Başka hasta var mı?' diye sordum. 'Doğumhane dolu, sevk bekleyen bir sürü bebek var' dedi" ifadelerini kullandı.
'KAMU DA YER DOLU İSE ÖZEL HASTANEDE YER ARANIR'
Doktor Gönen, "Ben 2010'dan beri yenidoğan ve çocuk hastalara bakıyorum. İddianame bir tespit, belgeye, bilgiye veya otopsiye dayanıyorsa doğrudur, duyuma bağlıysa, ben bir gerçek göremedim. İstanbul Avrupa yakasında 26 tane doğum yapılan kamu hastanesi var. Avrupa yakasında yakaladık 9 bin iken, devlet hastanelerinde kuvöz oranı bin 500'dür. Bebek doğduğunda sağlık problemi varsa takip edilmeye başlanır. 1-2 saat takıp sonra iyileşince anneye verilir, iyileşmediğinde yenidoğan doktoru ile görüşülür. Yer varsa yatış olur yoksa eğer sevk işlemi başlar. Sonra 112'ye mail atılır. Hasta hakkında, hasta bilgisi, nasıl taşınacağı, doktorun nasıl bir merkez istediği soru sorulur. 112 komuta merkezi kamu hastanelerinde yer arattırır. Yüzde 99 yeri doludur. Çam Sakura bebek sayısı 188'dir. Sevk işlemi devam ederken 112 hastaya yer arar. Kamu da yer dolu ise özel hastanede yer aranır. Bebek, anne rahminden gideceği yere kadar, yaklaşık 5-6 saat yolculuk sürer. Kanuni Sultan Süleyman da çalıştığım sürede doğumhanede beklerken vefat eden bir sürü hasta gördüm. Bir tane bile erişkin hasta ile görüşmem yoktur. Ben Ümit'i ve Şerif'i hiç bilmem konuşmam yoktur. 2005 yılından beri çalışıyorum. Belgeleri, bilgileri alıp doktor hemşire çağırılıp anlat bakalım denir epikrizlere bakılır. Utanç verici şekilde suçlandığım 5 hasta ile ilgili konuşmak istiyorum" dedi.
'BEBEK YAKLAŞIK 18 SAAT SEVK BEKLİYOR'
Gönen, "Bebek Karakoç, 'uzman görüşünde 5'inci sıradaki hasta olarak geçiyor. Benim suçlanmam bebeğe vitamin ve minarel vermeyip 'bebeğin ciğerine mama kaçıp ölüyor' bununla suçlandım. Ultrason yapılarak 'bebeğin bağırsağında bir şey var, doğurtmamız lazım' deniliyor. Çınarcık Devlet Hastanesi, Yalova Hastanesi'ne belirtiyor. Boş yatak bulunamıyor. Bebek yaklaşık 18 saat sevk bekliyor. Bağcılar Medilife hastanesine gelip ameliyat ediliyor. 64 gün yatıyor. Dursun Eryılmaz bilgilendiriliyor ve 64 gün sonra ölüyor. Uzman görüşünde 'bebek zayıflayıp, boğazına mama kaçarak öldü' deniliyor. Danışman ekip olarak beni suçlayıp, 64 gün yatan hastanede, yenidoğan yoğun bakım hekimi neden suçlamıyorsun. Hemşire hanımın 'mama kaçtı herhalde' dediği tapeyi alarak savcının önüne koyuyor. Savcı 'bebeğe vitamin verilmemiş' herhalde diyerek dosya başka boyuta alınıyor. Her şeyde gizlilik kararı alınırken nasıl oluyor da sosyal medyada, uzman görüşü, tapeler çarşaf çarşaf olurken benim avukatım ulaşamıyor" dedi.
'TÜRKİYE'DE İLK KEZ ÖTENAZİ YAPTIRMAK İLE SUÇLANIYORUM'
Doktor Gönen savunmasının devamında, "İkinci hasta benim için çok önemli Mehmet Muhammet bebek, kalp masajı yaptırmama Türkiye'de ilk kez ötenazi yaptırmak ile suçlanıyorum. İlker, kalp masajı yapma dediği için ben kalp masajı yapmamışım ötenazi ile suçlanıyorum. Oksijensiz olarak doğuyor. Çocuğa başındaki Doktor Zeki Bey ve Serana hanım 2 saat uğraşıyor ve sonra beni arıyor 'dönmüyor bıraktık' diyorlar. Bende 'dosya da 20 dakika daha göster' uzman görüşü hazırlayan kişi; İlker Gönen, '20 dakika göster' dediyse de yaptırtmadı. Kalp masajı diyoruz, epikrize kalp masajı 1 saat görünüyor. Nerede ötenazi, nerede kalp masajı yaptırmama, bu kelimeler savcının önüne koyuluyor. Ve bakın ötenazi yapmış deniliyor, insanların vicdanı ile oynanıyor, hastaneler taşlanıyor, sağlık bakanın önüne bomba konuluyor, benim yüzümden 47 kişi bebek katli ile suçlanıyor" ifadelerini kullandı.
'KİMSE DE OTOPSİYE GÖTÜREYİM DEMİYOR'
Bir başka bebeğin ölümüne değinen İlker Gönen, "Bebek Kadan, 'Kimse annesinden çıktığı gibi toprağa girmez' diye bir cümlem var. Sucum olabilir ama bebek katili değilim. İleri düzey ultrason istiyor doktor, aile kabul etmiyor. 45 dakika müdahale ediyor bebeğe, Cansu'ya 'film çok kötü bir şey anlaşılmıyor' diyorum sonra bebek vefat ediyor. Beni arayarak, 'İlker filmi gördüm, akciğer patlaması olabilir mi?' diyor bende 'Nasıl olabilir, bir gün geçmiş' diyorum. Uzman görüşü akciğer patlaması olduğunu gördüğünü ve söylemediğimi söylüyor. Filmin radyoloji raporunda sol akciğer normal, sağ akciğer seçilemiyor diyor. Raporda da akciğer patlaması var denilmiyor ben ise akciğer patlaması var ama söylemediğim diyetle suçlanıyorum. Uzman görüşü alınır dosyası, hemşiresi doktoruna sorulur. Ben uzman görüşünü yapanı tanımam ben niye böyle suçlanıyorum. Medyaya bu kadar vermenin amacı nedir. Akciğere mama kaçtı fark etmediler, 'ötenazi yaptılar' dediler kimse evrak istemedi. Ben burada çocuk katili, bebek katili olarak suçlandım. Kimse bebek katli ile mi suçlanıyorsun diye soramadı. Uzman görüşünde 3 hastayı sundum. Kimse de durun bakayım, otopsiye götüreyim demiyor. Bebek helvacı, bebeğin katil ruhla adrenalin yaptırmamakla suçlanıyorum. Bebek vefat ettikten sonra temizleniyor, defin için hazırlandığı için bebek katili olmakla suçlandım. 2 aydır ne cezaevinde ne başka yerde yatabiliyorum. Adli Tıp Kurumu evrakı incelememi diyecek" dedi.
'ANLIMIZA BEBEK KATİLİ YAZIP GÖNDERDİLER'
Karaduman bebeğin ölümüyle ilgili savunma yapan Gönen, "Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi'nde akraba evliliğiyle, metabolik hastalıkla dünyaya geliyor. Epikrizde yazıyor kanı alınmış sadece amonyak sonucu bir gün sonra çıktığından suçlanıyorum. Birinci hastada tıbbı hata ile suçlandım. Diğer hastalarda tıbbı hata ile değil katli ile suçlandım. Tapelere bakarak onlara yorumlayarak, tıbbı evraka bakılmadan suçlandım. Yenidoğan yoğun bakımda doktor yetersiz olduğunu biliyorum. Uzman görüşü sonuç kısımda iki kere tüzüğün değiştirilmesi gerektiği söyleniyor. Yenidoğan yoğun bakım. Uzmanın olmadığı yerde ölümlerin şu kadar artar, ben 5 hastanın suçlandığımda şunları gördüm. Adli Tıp raporu 9 tane uzman oy birliği ile onaylanmış. Ben akciğer patlaması görmüş söylememişim, ötenazi yapmışım diyerek suçlandım. Alnımıza Bebek katili yazıp gönderdiler. 2 aydır tek bir kelime anlatamadık kimseye. Yayınlarda akşam oturumlarda tıbbı görüşün nasıl hazırlandığını bilmeden bunları yaptılar. Biz bir kere yafta yedik, bir kere alnımıza bebek katili yazısı yedik" dedi.
'NE ÖRGÜT YÖNETİCİSİYİM NE ÖRGÜT İÇİNDE BULUNDUM'
İlker Gönen savunmasının devamında, "Sayın savcımız suçlamasında üç ayak ile anlatmış birinci hasta yatırma ile yapmış. Ben hiç hasta yatırmadım. Hastaları geç taburcu etme, yapmadım. Bu da zordur, aileler sürekli sorar. Evrakta sahtecilik. Bir de burada epikriz, hemşire görüşü, epikrizi elektronik imzasız olmadan kimse yazamaz. Epikrizi Devlet Hastanesi'nde asistanlar yazar. Sonra beni çağırır, elektronik imzamı takar öyle sisteme atarım. Evrakta sahtecilikte hiç evrak imzalamadım. Savcımızda genel kanaat sonuç kısımda, tıbbı olarak suçlamada büyük puntolarla ötenazi, adrenalin vermediler kelimeleri kullanılarak bebek dosyası hazırlandı. Kimse örgüt suçlaması ile tutuklanmadı. Ana yer olan uzman görüşü, iddianamenin omurgası çürükse beli kırıktır. Nedeni olduğunu bilmediğim ama amacın karanlık olduğunu düşündüm bir şey, TPN nedir görmedim. SGK evrak gönderme, verme işini oranın sorumlusu yapar. Ben kendi isteğimle ayrıldım. 10 aydır polis takibinin neredeyse 5 ayında yokum, Mert'in de 4-5 ay iletişim yok, örgüt yönetici yazılmış, çizilmiş nasıl oldu bilemem. Ben 2007 yılında askeriyeden Fetö baskısı ile ayrılmak zorunda kaldım. Emir alınıyorsa başhemşire, baş doktordan alınır. Hiyerarşi olarak ben, Mert bu kadar kolay ayrılacağız. Kim iş harici diğeri ile konuşmuş. Ben burada 2 aydır zülüm çekiyorum. 47 kişiden çoğu medya tarafından karar verildiği için suçlanıyor diye düşünüyorum. Ne örgüt yöneticisiyim ne örgüt içinde bulundum.
'ÖZENLİ BİLGİ VERMEK'
İlker Gönen, “Fırat Sarı ile bir ortaklaşma yoktur. Şirketi benden 4-5 yıl önce kurmuştu. Kimse benden ilaç aldı, ilaç verdi diyemez. Mahkeme Başkanın 'Ağzınız bir olsun' ifadesi çok geçiyor. Neden?' Sorusuna cevap veren Gönen, "Ağzımız bir olsun mantığı tamamen özenli ve doğru bilgi vermek için" dedi.
'HATIRLAMIYORUM'
Sanık Gönen, “Fırat Sarı'yı çok hastanenin aradığını biliyorum. 'Doktor da hemşire de bulamıyoruz' derlerdi. Fırat Sarı'nın çevresi geniş olduğu için, 'Bu hastane hemşire arıyor, şu hastane doktor arıyor, git görüş istersen' derdi. Hakimin Çağla Durmuş ile aranızda geçen diyalogda 'Kötüleşip entübe olmuş gibi göstereyim' Bu ne anlama geliyor? Sorusuna cevap veren sanık, “Tapeden okuyunca gizli gibi duruyor. Ama olan, bir önceki gün normal olduğu, son gün kötüleşerek entübe edildiği durumu. Hakimin, 'Hasta sayısına göre aldığınız ücrette bir değişiklik oluyor muydu' sorusuna ise, Gönen Emniyette de söyledim, emniyet hesapladı, her ay aldığım para belli. Çoğu hastanenin yönetimini bilmem, Fırat Sarı ile hastanelere sözleşme yapılırken gittim ama konuşulurken yanında bulunmadım. 'Karakoç bebeğin yaşaması imkansızdı' konuşmam da bebek anne karnında çok büyük travmalara maruz kalmış, o yüzden öyle söyledim. Mert ile denetimi konuşurken 'whatsapp'a gecelim' konuşmamızın sebebi telefonun çekmemesidir interneti kullanmamızdır. Çekmemesinin sebebini hatırlamıyorum, bir yere girmişimdir. Mahkeme başkanın, 'Epikrizler hastanın durumuna göre hazırlanmıyor amacı SGK'dan fazla para almak, Fırat'a 'dosyaları değiştirelim' sorusuna sanık, dosyalar eksiktir, eksikleri gidermektir ekibin içinde olmadığım için bilmiyorum. Savcının, 'Benim aylarca uğraşıp kurduğum sistem' gibi bir cümle geçiyor. Ne diyorsunuz? Sorusuna sanık, “Benim kurduğum değil de emek verdiğim. Çünkü ben çalışıyorum hastalar için, gece gidiyorum. Savcı, 'Çağla'ya bir ses kaydı atıyorsun, sonra hemen sil diyorsun. Bu nedir? Sorusuna ise Gönen, Hatırlamıyorum" dedi.
'SEÇİLEN KELİMELER SİNİR UÇLARINA DOKUNUR'
Sanık avukatının 'Bebek ölümleriyle ilgili raporları görünce ne düşündünüz?' sorusuna cevap veren Gönen, “Uzman görüşünü elime aldığımda inanamadım. Raporda kullanılan kelimeler, insanların sinir uçlarına dokunacak şekilde seçilmişti. Serenay Şenkalaycı ile diyaliz sıvısı alımları hakkında bir tane hastaya diyaliz sıvısı lazım olduğunu söyledi bana sonra kendi eczanelerinden temin etti. Serenay Şenkalaycı, çoğu hemşire gibi vefakardır, ihtiyaç olduğunda gece yenidoğan yoğun bakıma gelirdi. Algoritmaya müdahale konusunda, bir hastanın başka hastaneye gitmesi mümkünse, sevki gerçekleşme işlemleri yapıldıysa hiçbir şekilde müdahale edilemez. Sanık Renans Kılıç'ın, 'Beni herhangi bir şekilde ilaçla ilgili ya da hasta ile ilgili yönlendirmemi gördünüz mü' sorusuna cevap veren Gönen, 'hayır görmedim' şeklinde konuştu.
'HAYATIMDA TANIDIĞIM EN NAMUSLU, VİCDANLI İNSANI SAVUNUYORUM'
İlker Gönen'in avukatı, "Hayatımda tanıdığım en namuslu, vicdanlı insanı savunuyorum. Bu şerefi bana verdiği için çok teşekkür ediyorum. Hekimlerimiz, hiçbir tıbbi belge olmadan linç ediliyor. İstanbul Barosu'na ve İstanbul Tabip Odası'na bizi yalnız bıraktıkları için teşekkür ediyoruz. Duruşmaya 15 gün kala, müvekkillerimiz İstanbul'dayken bir sabah Türkiye'nin farklı şehirlerine dağıtıldılar. Bunun tek nedeni var, basın. 10 bebek ölümü ile yargılandığınız bebek katili bir tane otopsi raporu ile yargılanıyor. Taksirle ölümlerde dahi bir tane otopsi olmasa gülerler. Bu tarihsel bir yargılama. Tutuklu sanıklar kimsenin yemediği hatta yemeyeceği kumanyalarla burada bekliyorlar. Bir reçel ve ekmekle. Çift talep ettiğimizde ise bu durum iki reçel ve iki ekmek olarak geliyor. Hepsinin adını 'bebek katili' çıkardılar ancak bir otopsi raporunu okumadılar. Basın önüne çıkınca tıklanma için her şey yapılır. Öldürülme korkusuyla tek bir adli tıpçı buraya gelmiyor nedeni de basındır. 10 bebek ölümü ile suçlanan dosya da otopsi yok, hasta dosyası yok, epikriz yok. Tape okuyarak insanların hayatları mahvedildi" dedi.
Fırat Sarı'yla ilgili konuşan Dursun Eryılmaz, “Fırat Sarı'yı çocuk pediatrisi olarak tanıyorum. Ben onun yanında çalışmadım. Benim çalıştığım hastaneyi Fırat Sarı satın aldı. Fırat Sarı ile çalışırken 1 buçuk yıl içerisinde 800 bin lira para aldım. Bebeklerin yoğun bakımlara transfer edileceğini biliyorduk. Ayaz bebeği hastaneden zorla almadım. Ailenin akraba evliliği olduğu söyleniyordu” ifadelerini kullandı.
4 bebeğin ölümünde sorumluluğu olduğu iddianamede belirtilen Dursun Eryılmaz, verilen aranın ardından savunma yaptı.
Yoğun bakım sorumlu doktoru Eryılmaz savunmasında, bir bebeğin ölümü ile ilgili basın tarafından linç edildiğini söylerken, ölümünden sorumlu tutulduğu bir başka bebeği ise hatırlamadı.
ÇALIŞTIĞI ŞİRKETİN SAHİBİNİ BİLMEDİĞİNİ İDDİA ETTİ
Eryılmaz savunmasının devamında, “Benim maaşım şirketten yatıyordu. Şirketin kimin olduğunu bilmiyordum. Tutuklanmadan birkaç ay önce Fırat Sarı’yı gördüm. ‘Ben buranın işletmesini devraldım’ dedi. Ben o şekilde Fırat Sarı’dan maaş aldığımı anladım. Bizde günlük epikriz yazacağız diye bir kural yok. Notlar alıyorduk. Sonrasında da yazabilirdik” ifadelerini kullandı.
Mahkeme başkanı tarafından İlker Gönen ile Çağla Durmuş arasında geçen “Dursun ağabeyle ağzın bir olsun yani” konuşması Eryılmaz’a soruldu. Sanık bu konuşmaya ilişkin “Polis geldiği için o gün tedirgin olduklarından böyle söylemişlerdir” dedi.
Eşinin sigortalı olarak gösterilmesine ilişkin savunma yapan sanık, "Savunmamı tek bir bebek üzerinden yapabilirim. Diğer bebeklerle ilgili bilgim yok.
Kaya bebek, bebek sevki değil bir gebe sevkidir. Gebeliğin 28.haftasında yüksek riskli gebelik tanısıyla 112 nakil birimine bu hastayı bildirdiler. İstanbul’daki gebe sevkleri özel hastaneye yapılmamaktadır sadece kamu hastanelerine yapılmaktadır.
Kaya bebek 4 saat belki 5 saat boyunca 112 nakil birimine bildirilmiş, hiçbir kamu, şehir eğitim ve araştırma hastanesinde yer bulunamamıştır. Özel hastaneye de bu vaka ile ilgili arama yapılmamıştır.
Saatler geçip yer bulunamadığından dolayı hastane yetkilileri 112’den umudunu keserek hastaya yer bulmaya çalışmışlardır. Bu vakayı kimsenin kabul etmediğini belirtmek de isterim. Medisense'den para karşılığı hasta sevki yaptığımı kabul ediyorum. Normalde yaptığım iş burada bitiyor" ifadelerini kullandı.
İstanbul dışı 112 nakil birimine de değinen sanık, "Bu nakillerin hepsini 112 birimleri biliyordu. Yoğun bakımlarında yer bulunmadığında beni arıyorlardı. İddianame bin 400 sayfa olmasına rağmen hiçbir 112 çalışanının bilgi sahibi olarak ifadesi alınamamıştır.
Diğer il dışı 112 sağlık çalışanlarının da bu konuya ilişkin ifadeleri alınmalıdır. Hiçbir kuvöz ihtiyacı olan bebeğin sevkini ben yapmadım. Ben acil çağrı bölümünde çalışmaktayım. Hastalar GPS ile takip ediliyordu.
Benim hakkımdaki suçlamalar, hem 112'nin diğer çalışanlarını hem de beni zan altında bırakmaktadır. Ben hasta yönlendirmesi yaptığım dönemde, ben sadece Fırat Sarı'nın danışmanlık yaptığı hastanelere değil, diğer başka hastanelere de hasta yönlendirmesi yapıyordum ama her yerde sanki ben sadece Fırat Sarı'nın hastanesine nakil yapıyormuşum gibi bir algı var. Bu suçlamalar artık komiktir" dedi.
Savunmasında her ne kadar 10 bebekle suçlansa da adının sadece Kaya bebekle geçtiğini belirten Sanık Gıyasettin Mert Özdemir, "10 bebeğin ölümünden sorumlu tutuluyorum. Savunmamı sadece Kaya Bebek üzerinden yapabilirim. 28 haftalık gebe birinin sevkiyle başlayan bir süreçti Kaya Bebek, 112 nakil birimine bu hastayı bildirdiler.
Gebe sevki ile ilgili aramalar sadece kamu hastanelerine yapılıyordu ancak o hastanelerde yer olmadığı için 112 kuralı gereği hiçbir özel hastaneye sevki yapılmamıştır. Saatler sonra yer bulunamadığı için hastaya kendi imkanlarla özel hastaneye sevki sağlanmıştır. Esenler Güney Hastanesi Başhekimine söyleyerek sevkini sağladım" diye konuştu.
Mahkeme Başkanı sanığa, "Hiç sevk yapmamış gibi konuşuyorsun ama konuşmalarda sevk yapacağın hastaları 112'ye bildirtmeyeceğini söylüyorsun, ne demek istiyorsun" diye sordu. Sanık ise, "Bildirmeyeceğimden kastım 112'ye bildirdiğimde zaman açısından değişiklik olmayacak, hastanın sevk süresinden bahsediyorum" diye yanıtladı.
Mahkeme Başkanı, "Neden konuşmalarında 112'ye bildirilmesi konusunda panik yaşıyorsun o zaman" diye sordu. Sanık, "Yanlış anlaşılma var. Bir panik olma durumu söz konusu değildir" diye yanıtladı.
Savunmasına devam eden Ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir, "Şafak Hastanesi'nden 67 bin 500 lira ve sonrasında 47 bin lira civarı para aldım hasta naklettiğim için" dedi.
'ÇOK BOŞ VAKTİNİZ VARMIŞ, 112 SİZİ FAZLA ÇALIŞTIRMALI'
Mahkeme Başkanın 'Sen Doktor Ali diye tanıtıyorsun kendini doktorun haberi var mı?' Sorusuna cevap veren sanık, “Var başkanım. 112 çok fazla aradığı için doktorlar muhatap olmak istemiyordu” Mahkeme Başkanı, '112'de çalışıp nasıl yapıyorsun tüm bunları. Ambulans şoförüsün; ama ayrıca TAG sürücüsüyüm diyorsun, telefonlara bakıyorsun. Çok boş vaktiniz var. Demek ki sizi daha fazla çalıştırmak lazım.
Demek ki sizin de normal memur saatleriyle çalışmanız gerekiyor' demesi üzerine sanık, “Ben çalışmayı seviyorum başkanım. İlaç satışı hakkında bir bilgim yok, 112'de işçi statüsünde çalışıyorum, Mart ayının sonunda işten atıldığım gösterildi. Nisan sonunda tutuklandım, disiplin soruşturmasında ifade verdim. Her hastanenin tüm birimlerinde işletme olduğunu biliyorum” dedi.
CNN TÜRK Muhabiri Ümit Uzun duruşmadan şu detayları paylaştı:
Ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in kendisini bazı telefon görüşmelerinde doktor olarak tanıttığını da itiraf etti. Sadece bebekler için değil yetişkin hastalar için de benzer durum olduğunu söylüyor.
Özdemir, 'Bir keresinde 67 bin, bir keresinde de 45-50 bin TL aldım. Buralara hasta getir dolduralım buraları denildi. Hastanede boşluk olduğunda hep beri arıyorlar. Fırat Sarı yoğun bakım dolu olsun isterdi. Çok fazla aranmaya başladım. Hatta işi komple bırakmak istediğimi söyledim. Yorgunluktan dolayı işi bırakmamdan dolayı ayrılık süreci başlamıştır.' ifadelerini kullandı.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir, savcılığın hastane soruşturmasına ilişkin, "Art niyetliydi" dedi. Mahkeme başkanı ise, "Neden art niyetli olsun, bebek ölümlerini soruşturmak, usulsüzlüğü soruşturmak art niyet mi oluyor" diyerek tepki gösterdi.
Sanık ise, "Ben bunu şöyle açıklamak istiyorum, müdürlükten gelen denetim mi art niyetli yoksa savcılıktan gelen mi?" dedi.
MAHKEME BAŞKANI'NDAN TEPKİ
Mahkeme başkanı ise bu kez, "Savcı neden art niyetli olsun. Senin bu dediğin, 'Ya biz bebek öldürecektik, niye geldiniz, çok art niyetlisiniz' demek oluyor. Görevini yapmak art niyet mi? diye sordu. Sanık ise, "Bu benim kendi düşüncem" diye cevapladı.
Ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir, ifadesinde şunları söyledi:
112 ambulans şoförü olduğum için Savcı Yavuz Engin tarafından algı operasyonu yapıldı. Fırat Sarı'nın sahibi olduğu şirketinden hasta yönlendirmesi yapmam karşılığında para aldım ve kazanç sağladım. Anlaşmayı hastane yönetimi ile yapıyordum. Parayı Fırat Sarı'dan alıyordum. Aylık 5-6 hasta yönlendirdim, kendi istedikleri tutarlarda bana para atıyorlardı. Hasta başına şöyle bir ücret gibi bir şey yok. Genel olarak aylık 5 hasta yönlendirdiğimde hastaneler değerlendirir ve ödeme yapar.
Duruşmaya TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti Osmaniye Milletvekili Yanık, Saadet Partisi Ankara Milletvekili Mesut Doğan, MHP Ordu Milletvekili Naci Şanlıtürk, DEM Parti Mardin Milletvekili Kamuran Tanhan, CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, duruşma salonunda bulunurken, sanıklar ve mahkeme heyeti duruşma salonunda yer aldı. Duruşmanın görülmesine sanıkların yoklamasıyla devam ediyor.
Duruşmaya, Fırat Sarı ve İlker Gönenin de aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık, 14 tutuksuz sanık ve taraf avukatları hazır bulundu. Bazı tutuksuz sanıklar ise, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Beşinci günde duruşma saat 10.15 itibariyle ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in savunması ile başladı.