Güncelleme Tarihi:
İlk olarak 2019'un son günlerinde Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkan koronavirüs (Kovid-19) gezegenimizin bir numaralı ortak gündemi olmaya devam ediyor. Dünya genelinde 3.5 milyondan fazla insanın hayatına mal olan virüs 170 milyondan fazla kişiye bulaştı.
'Dünya'nın çatısı' olarak bilinen Everest'te bile görülen virüse karşı aşılama çalışmaları son sürat devam ederken şu sorunun cevabına tam olarak ulaşabilmiş değiliz; virüs nasıl hayatımıza girdi?
Son günlerde ise virüsün doğal yollarla değil laboratuvarda geliştirildiği iddiası yeniden sıkça dile getirilir oldu.
Bir dönem Trump'un dilinden düşmeyen bu iddia artık yavaş yavaş komplo teorisinden çıkıp bir olasılık haline gelmeye başladı. Zira peş peşe sızan ABD raporları ve bilim dünyasından gelen açıklamalar 'laboratuvar teorisi'nin bir kez daha masaya yatırılmasına neden oldu.
Trump'ın başkanlığı döneminde tartışmaların odağında olan ancak Biden yönetiminde görevine devam eden ABD Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü Direktörü Dr. Anthony Fauci, Kovid-19'un doğal olarak geliştiğine 'ikna olmadığını' açıklaması ile yeniden alevlenen konu Biden'ın çok önemli bir adım atması ile sonuçlandı.
ABD Başkanı Biden Kovid-19'un kökenine ilişkin istihbarattan 90 gün içinde rapor istedi. Herkesin aklındaki soru ise şu; 'Rapor Çin ile virüs ilişkisini doğrularsa ne olacak?'
Başka bir deyişle virüsün Wuhan'daki laboratuvardan sızdığı ABD araştırması ile kanıtlanırsa nasıl bir geleceğe uyanacağız?
Çin'in Biden'ın bu kararına verdiği sert tepki araştırmanın cevabının 'evet virüs Wuhan'dan çıktı' şeklinde çıkması durumunda iki ülke arasındaki ilişkilerin hiç olmadığı kadar gerileceğine işaret ediyor.
Çin'in suçlu olduğu kanıtlanırsa, Pekin'in bu konuda şeffaf davranmadığı resmiyet kazanacak ve milyonlarca insanın ölümünde rol oynadığı gerekçesiyle uluslararası arenada oldukça zor bir durumda kalacak.
Pek çok siyaset bilimci bu senaryonun Çin'i dışlanmış bir devlet haline getirebileceğine işaret ediyor. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nden kapsamlı yaptırımlar için uluslararası topluma çağrılar ve baskılar yapılacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Avrupa Birliği ve ABD’nin yaptırım listesine Çin Komünist Partisi’nden önde gelen isimleri alabileceği de sıkça dile getirilen iddialar arasında. En kötü senaryo olarak ise ilişkilerin kopma noktasına gelerek yeni bir ‘Soğuk Savaş’ın başlaması gösteriliyor.
Ancak ABD dahil pek çok ülkenin Çin ile olan ekonomik ve ticari bağı olası yaptırımların boyutunun düşük olacağı beklentisini de beraberinde getiriyor.
Bu teorinin kanıtlanmasından sonrası 'Bu bir kaza mıydı?' sorusu da sıkça sorulacak. Ancak uzmanlara göre, bu soruya evet veya hayır şeklinde cevap vermek bir hayli güç.
Zira bilim insanları laboratuvardan sızma iddiasının kanıtlanması durumunda bile Çin'in bunu bilerek yapıp yapmadığının kanıtlanamayacağı görüşünde. Hatta bazılarına göre, Çin hükümetinin bile ne olduğunu gerçekten bilmemesi mümkün.
Kesin olan tek bir şey var Kovid yıkımının büyüklüğü netleştikten sonra hiçbir şey normale dönmeyecek. Elbette dünyanın geri kalanı, Çin liderliği iktidarda kaldığı sürece onunla yaşamak zorunda kalacak. Ancak Çin de kendisine karşı daha sert bir dünya ile karşı karşıya kalacak.
Dünya bir yandan virüsün insan yapımı olup olmadığını tartışırken bir yandan da bilim kurgu filmlerini aratmayan UFO açıklamalarına kilitlenmiş durumda. ABD'den peş peşe gelen itiraf gibi UFO açıklamaları bir dönemin komplo teorisini 'yeni normal' haline getirebilir.
Peki UFO iddiaları kanıtlanır ve evrende yalnız olmadığımız resmiyet kazanırsa hayatlarımızda neler değişecek?
İngiliz yazar H.G. Wells'in 1898 yılında kaleme aldığı ve Marslı bir medeniyetin gezegenimizi işgalini konu alan 'Dünyalar Savaşı' 1938 yılında ABD'nin CBS Radyosu tarafından radyo tiyatrosu olarak yayınlanmıştı.
O tarihte bunu radyolarından dinleyen binlerce ABD'li büyük panik yaşamış, bunun bir radyo tiyatrosu olduğunun anlaşılması oldukça uzun sürmüştü.
Anında bilgiye ulaşabilmemize imkan tanıyan günümüz iletişim teknolojileri ile 1930'ları kıyaslamak hayli gülünç. Ancak bu panik havası ilk temasın kamuoyuna açıklanma anının çok hassas bir iş olduğunu gözler önüne seriyor.
Tabi pek çok yönetim şekline sahip, onlarca oyun kurucuya ev sahipliği yapan gezegenimizi 'ilk temas' durumunda kimin temsil edeceği hangi aktörün yaklaşık 8 milyar insana ev sahipliği yapan Dünya adına bu adımı atacağı büyük olasılık ile o günlerin en hararetli uluslararası ilişkiler sorunu olacak.
2018'de hayatını kaybeden ünlü İngiliz fizikçi Stephen Hawking’e göre, matematiksel olarak dünya dışı varlıkların var olduğunu kabul etmek oldukça olası bir teori.
Farklı platformlarda defalarca bu varlıkların göçebe bir kültüre sahip olma olasılıklarının altını çizen Hawking, bu canlıların kendi gezegenlerindeki kaynakları tüketmiş ve yaşama uygun başka gezegen arayışı içinde olma olasılıklarının bulunduğunu da iddia etmişti.
Bu durumun son derece tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini belirten İngiliz fizikçi, söz konusu arayışın gezegenimizin işgali ile sonuçlanabileceği olasılığının mevcut olduğunun altını çizmişti.
Bilim çevrelerinde sıkça dile getirilen bu uyarı olası bir 'ilk temas'ta gezegenimizin bir numaralı gündemi olmaya aday.
Pentagon'un internette viral olan UFO görüntülerini kabul etmesi sonrası önce eski ABD Başkanı Obama daha sonra Beyaz Saray'dan çok konuşulacak açıklamalar gelmişti.
Bir muhabirin son dönemde ABD hava sahasında UFO görüldüğüne ilişkin hazırlanan istihbarat raporuna işaret etmesi üzerine Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki 'Tanımlanan ya da tanımlanamayan hava araçları tarafından hava sahamıza yönelik ihlalleri ciddiye alıyoruz.' ifadelerini kullanmıştı. Psaki, söz konusu istihbarat raporunu da ciddiye aldıklarını ve raporu beklediklerini kaydetmişti.
Eski Başkan Obama da konu ile ilgili çok konuşulacak açıklamalara imza atmıştı. Obama, hükümetin açıklayamayacağı UFO gözlemleri olduğunu doğrulamış ve 'Tam olarak ne olduklarını bilmiyoruz' demişti.
Obama'ya 51'inci Bölge ve orada uzaylı varlıklarının saklandığı yönündeki iddialar da sorulmuş eski başkan uzaylıların ve uzay gemilerinin gizli bir deposu olduğuna dair uzun süredir devam eden söylentileri şaka yollu bir şekilde reddetmişti.
Obama konu ile ilgili yaptığı açıklamalarda 'İşin doğrusu şu; gökyüzünde nesnelerin görüntüleri ve kayıtları var ve biz onların tam olarak ne olduklarını bilmiyoruz.' ifadesini kullanmıştı.
Geçtiğimiz aylarda ise eski Ulusal İstihbarat Direktörü John Ratcliffe'den UFO tartışmalarını yeniden alevlendirecek açıklamalar yapmıştı. Ratcliffe, ABD'nin ses hızını kolaylıkla geçen objelere dair elinde kanıtlar olduğunu öne sürmüştü.
Pentagon, geçtiğimiz dönemde UFO görüntülerini araştıracak yeni bir gözlem birimi kurmuştu. Konu ile ilgili açıklamalarda bulunan Pentagon Sözcüsü ekibin resmi adının Tanımlanamayan Hava Fenomenleri Çalışma Grubu olduğu açıklamıştı.
Dünya Kovid-19 ve UFO'lar ile ilgili peş peşe gelen iki iddiayı konuşuyor...