Güncelleme Tarihi:
İngiltere Kralı 6. George'un kızı Prenses Elizabeth ile evlenmek uğruna askeri kariyerine veda eden Prens Philip, dünyaya gözlerini 1921 yılının Haziran ayında Yunanistan Prensi olarak açtı. Ama aslına bakılırsa damarlarında Yunan kanı da dolaşmıyordu. Ailesinin kökenleri farklı ülkelerden geliyordu. Prens Philip'in uzun hayatının satır başlarına bir bakalım.
Prens Philip 10 Haziran 1921'de Korfu adasındaki Mon Repos'ta bulunan aile evinde dünyaya geldi. Bir iddiaya göre annesi onu evlerinin mutfağında bulunan yemek masasının üzerinde doğurmuştu. Philip bir yaşına geldiğinde ailesiyle birlikte ülkeden sürüldü.
Babası Prens Andrew, Yunan ordusunda korgeneral rütbesiyle hizmet veriyordu. Türk- Yunan savaşı sırasında ordunun aldığı ağır yenilgiden sonra ihanetle suçlandı ve sonunda da ülkeden kaçmak zorunda kaldı.
Philip o sırada henüz bir yaşındaydı ve sonradan Prens unvanı alacak olan sarışın, mavi gözlü küçük bebek, eski bir meyve kutusundan yapılmış derme çatma bir karyola içinde, bir İngiliz savaş gemisiyle ailesinin yanında sürgüne gitti.
Her ne kadar Yunan Prensi olarak anılsa da ailesinin kökenleri Danimarka, Almanya ve Rusya'ya uzanıyor. Prens Philip, babası Prens Andrew ile annesi Battenberg Prensesi Alice'in tek erkek çocuğuydu. Kendisinden başka dört tane ablası vardı. Aslında Prens Philip, Kraliçe 2. Elizabeth'in de üçüncü dereceden kuzeniydi. Anne tarafından büyük annesi olan Hesse Prensesi Victoria, İngiltere Kraliçesi Victoria'nın da torunuydu.
Prens Philip, ailesiyle birlikte Korfu adasından ayrıldıktan sonra uzun süre dünyanın farklı yerlerinde yaşadı. Bir süre Paris yakınlarında, Danimarka Prensesi olan teyzesinin sağladığı bir evde yaşadılar. Sonra da hep farklı farklı ülkelerde farklı şehirlerde geçti çocukluğu. Yıllar sonra bir röportajda kendisine "Evde hangi dilin konuşulduğu" sorulduğunda buna "Evde mi? Ne demek istiyorsunuz?" diye yanıt verdi.
Philip, sekiz yaşına geldiğinde üç yıllığına İngiltere, Surrey'de bir okula gönderildi. Fakat daha sonra dört kız kardeşinin de evlenip hayat kurduğu Almanya'ya taşındı. Orada da bir süre kaldıktan sonra tekrar İngiltere'ye döndü. İskoçya'da bir okula yerleşti. O dönemde ailesini seyrek olarak gören Philip yine de mutsuz bir çocukluk geçirmedi. Okulunda sportmenliği ile de dikkat çekti. Hokey ve kriket takımlarında yer aldı.
Amcası Lord Mountbatten, İngiltere'nin önde gelen denizcilerinden biriydi. Philip'in de genç yaşta bu konuya ilgi duymasında onun önemli rolü oldu. Philip tam hayatını yoluna koymuş görünürken yine bir trajedinin ortasında buldu kendini. 16 yaşına geldiğinde ablası Cecile ve kocası bir uçak kazasında hayatlarını kaybetti. Ondan kısa bir süre sonra da amcası ve koruyucusu olan George Mountbatten 46 yaşında kanserden öldü.
Philip okuldan ayrıldı ve Britanya Kraliyet Denizcilik Koleji'ne girdi. Sonra da Kraliyet Deniz Kuvvetleri'nde görev yapmayı sürdürdü. Bu alanda da kısa sürede başarılı bir kariyere sahip oldu. 16 Temmuz 1942 tarihinde teğmenliğe yükseldi. Aynı yılın ekim ayında, 21 yaşındayken Kraliyet Donanmasının en genç teğmenlerinden birisi olarak, HMS Wallace gemisinde teğmen oldu.
Sicilya işgali sırasında, Temmuz 1943'te, HMS Wallace gemisinin ikinci komutanı olarak bir gece bombardıman saldırısında gemisini kurtardı. 1944 yılında, 27. Destroyer Flotilla İngiliz Pasifik filosu ile hizmet yapan ve yeni destroyer olan HMS Whelp gemisine geçti. Japonya'nın teslim anlaşması imzalandığı zaman Tokyo Körfezi'nde bulundu. Ocak 1946 yılında Philip, gemisi ile Birleşik Krallık'a döndü ve HMS Kraliyet Arthur, Corsham, Wiltshire Astsubay Okulu'nda okutman olarak çalıştı
Savaştan sonra, Mart 1947'de Philip, bütün sıfatlarından feragat ederek, İngiliz büyükannesi ve büyükbabasının soyadlarını kullandı. Bundan sonra "Teğmen Philip Mountbatten" olarak anılmaya başlandı. Aynı yıl, Prenses Elizabeth Alexandra Mary ile dolayısıyla İngiliz tahtının varisi ile evlendi.
1943 yılının Noel'inde 17 yaşındaki Prenses Elizabeth ile ilk kez karşılaştı. Gidecek başka bir yeri olmadığı için kuzeni David Milford Haven ile birlikte Windsor Şatosu'na gitti. Partilerle ve eğlenceyle geçen o hafta sonu Philip'in hayatı için de bir dönüm noktası oldu.
Aynı yıl yaz sonlarında Kraliçe, onu Balmoral Şatosu'na davet etti. Bazı kaynaklara göre de o dönemde Kraliçe'ye hitaben bir mektup yazdı Philip. "Savaşta bağışlanmak ve zaferi görmek, dinlenmek ve kendimi yeniden toparlamak için bir şans verildi" satırlarına yer verdi mektubunda. Bazı kaynaklara göre o sırada Elizabeth'e aşık olduğunu da itiraf etmişti. Aile bu konuya temkinli yaklaştı ve Elizabeth 21 yaşına gelene kadar beklemeleri tavsiye edildi.
Aslında başlarda Kral 6. George ile eşi Kraliçe Elizabeth'in, kızlarının Philip ile evlenmesiyle ilgili endişeleri vardı. Bu genç adamı eğitimsiz, kaba, kötü huylu ve büyük olasılıkla kızlarına sadık olmayacak biri olarak görüyorlardı. Fakat sonra Kral 6. George, Philip'in samimi tavrını ve mizah sever yanını taktir etti. Prenses Elizabeth ve Prens Philip 1947 yılında evlendiler. Philip o sırada deniz kuvvetlerindeki görevini sürdürüyordu. Fakat Kral 6. George ölüp yerine eşi Kraliçe 2. Elizabeth adıyla geçince onun için de bu göreve veda etme zamanı geldi. Evlilikten sonra Edinburgh Dükü unvanını aldı.
Çiftin evliliği Philip ölünceye kadar sürdü. Zaman zaman kendisiyle ilgili aldatma söylentileri çıksa da bunlar dört duvar arasında halledildi. Çift, ölüm onları ayırıncaya kadar güzel ve zor günleri paylaşmayı sürdürdü.