Güncelleme Tarihi:
İşte tam da bu noktada, “hayat boyu öğrenme” kavramı ön plana çıkıyor. UNESCO’nun ifadesiyle, “Öğrenmek artık bir lokomotif değil, hayatın kendisi.” Peki bu süreç nasıl işliyor?
SADECE MESLEK DEĞİL, YAŞAM BECERİSİ
yetişkin eğitimi denince zihnimize yalnızca sertifika programları veya kurslar gelmemeli. Aslında bu kavram, bireylerin sosyal becerilerini, eleştirel düşünme yeteneklerini, dijital okuryazarlıklarını ve hatta duygusal zekâlarını geliştirmelerini de kapsıyor. Örneğin: bir anne, çocuğunun ödevine yardım edebilmek için temel kodlama öğreniyor; bir emekli, yalnızlık hissini yenmek için yeni bir dil öğrenip uluslararası arkadaşlıklar kuruyor; bir çalışan, iş yerinde yükselmek için liderlik ve iletişim becerilerini geliştiriyor ya da yılların tecrübeli bir öğretmeni, uzaktan eğitim platformlarıyla ders vermeyi öğrenmek durumunda kalabiliyor. Bu dönüşüm, öğrenmenin yaşı olmadığı gerçeğini her gün yüzümüze çarpıyor. Bu örnekler gösteriyor ki yetişkin eğitimi yalnızca “iş” odaklı değil, aynı zamanda “yaşam kalitesini artırma” odaklı.
YETKİNLİK ÇAĞI
21’inci yüzyılın bireylerinden beklenen sadece bilgi sahibi olmaları değil; bu bilgiyi kullanma, yorumlama ve birlikte üretme yetkinliğine sahip olmaları. Eleştirel düşünme, yaratıcılık, iletişim becerileri, dijital okuryazarlık ve duygusal zeka artık her meslekte aranan temel beceriler arasında.
Bir örnek verelim: Bir banka çalışanı, sadece muhasebe bilmekle yetinemiyor; aynı zamanda veri analizi yapabiliyor, dijital güvenlik konusunda bilgili ve müşteriyle etkili iletişim kurabiliyor olmalı. Tüm bu beceri ve yetkinlikler, bireyin yalnızca örgün eğitim aldığı okul yıllarında değil, aynı zamanda iş hayatı içinde, hayat boyu öğrenme anlayışıyla kazanılıyor.
HAYAT BOYU ÖĞRENME İLE GÜÇLENEN TOPLUM, DÖNÜŞEN GELECEK
Türkiye’de Millî Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ve üniversitelerin sürekli eğitim merkezleri, bu alanda önemli adımlar atıyor. Ancak hâlâ: “öğrenme sadece gençlikte olur” anlayışı, erişimde eşitsizlikler ve motivasyon eksikliği gibi engeller var.
Örgün eğitimin dışında, bireylerin yaygın eğitim kapsamında dahil olabilecekleri zengin öğrenme ortamlarının çeşitliliği ve niteliği büyük önem arz etmektedir. Halk Eğitim merkezlerinin ve belediyelerin açtığı kurslar, üniversitelerin sürekli eğitim merkezleri, çevrimiçi eğitim platformları, hatta YouTube gibi dijital mecralar bireylerin yeni beceriler kazanmasını mümkün kılabilmektedir. Örneğin, emeklilik sonrası resim yapmaya başlayan bir birey, bir açık öğretim programı ya da halk eğitim merkezlerinde açılan bir kurs ya da eğitim ile kendini geliştirebiliyor. Ya da ev hanımı bir kadın, çevrim içi girişimcilik eğitimi alarak kendi işini kurabiliyor. Bu açılardan bakıldığında; hayat boyu öğrenmenin bireysel kazanımlarının yanında toplumsal etkileri de büyük ve anlamlıdır. Özellikle kadınların iş gücüne katılımında, genç işsizliğin azaltılmasında ve aktif yaşlanma süreçlerinde yetişkin eğitiminin çok etkili olduğu açıktır. Kırsal bir bölgede açılan bilgisayar kursuna katılan kadınların, sosyal medya üzerinden el emeği ürünlerini satmaya başlaması sadece onların ekonomik özgürlüğünü değil, çevrelerindeki diğer kadınlara da rol model olmalarını sağlayabilmektedir. Ayrıca, iş dünyası ile kamu kurumları arasında iş birliği güçlendirilmelidir. Örneğin; Finlandiya’da çalışan bireyler, devlet destekli yeniden eğitim programları sayesinde kariyer değişikliği yapabiliyor. Bu sistem, bireylerin hem üretkenliğini hem de mutluluğunu artırıyor.
SON SÖZ YERİNE...
Bugün öğrendiğimiz şeyler, sadece bizi değil; çocuklarımızı, toplumu ve geleceğimizi etkiliyor. Hayat boyu öğrenen bireyler, sadece mesleki değil; sosyal, kültürel ve duygusal yönden de daha donanımlı hale geliyor. Çünkü öğrenme, sadece bilgi edinme değil, hayata karşı daha güçlü durabilme yeteneğidir. Günümüzde, bilgiye ulaşmak kolay; asıl mesele, neyin doğru bilgi olduğunu ayırt edebilmek, bilgiyi anlamlandırmak ve bu bilgiyle hayata değer katabilmek. Bu da ancak öğrenmeye açık bir zihinle ve hayat boyu süren bir öğrenme kültürüyle mümkün olur. Unutmayalım: “öğrenmek, hayata açılan bir penceredir. Ne kadar çok pencere, o kadar geniş ufuk demektir.”
DOÇ. DR. MURAT İNCE KİMDİR?
Doç. Dr. Murat İnce, ilk, orta ve lise öğrenimini Denizli’de tamamladı. 2005 yılında Kocaeli Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. 2011 yılında Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nde Eğitim Programları ve Öğretim alanında yüksek lisans, 2016 yılında ise Ankara Üniversitesi’nde Eğitimde Program Geliştirme alanında doktora eğitimini tamamladı. Akademik çalışmaları kapsamında, ulusal ve uluslararası hakemli dergilerde yayımlanmış çok sayıda makalesi; çeşitli kongrelerde sunulmuş bildirileri ve kitap bölümleri bulunmaktadır. 2006–2025 yılları arasında Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nde görev yapmış; bu süre zarfında Eğitim Bilimleri Bölüm Başkanlığı, Dış İlişkiler Genel Koordinatörlüğü ve Üniversite Senato Üyeliği gibi çeşitli idari görevler üstlendi. Doç. Dr. Murat İnce, Mart 2025’ten bu yana Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümünde öğretim üyesi olarak görevine devam ediyor.