Güncelleme Tarihi:
Okuduğunu anlama, okumanın gerçek gücünü ortaya çıkaran, bireyin edindiği bilgiyi zihinsel olarak işleyip anlamlandırmasını sağlayan temel bir yaşam becerisidir. Yazılı metindeki bilgiyi zihinde işleyerek doğru anlamlandırma sürecidir. Bireyin metindeki bilgiyi kavramasını, onu sahip olduğu düşüncelerle ilişkilendirmesini ve bazı kararlara ulaşmasını içerir. Bu nedenle okuma eylemi, bilgi edinmek için yeterli değildir; okuduğunu anlama becerisi gelişmemişse okuma, yüzeysel bir etkinlik olarak kalacaktır. Araştırmalar okumanın, bireyin iç dünyasını zenginleştirdiğini, kendine olan güvenini artırdığını ve bireyde başarı duygusu yarattığını belirtiyor.
OKUMAK SORUNLARI ÇÖZMEYİ KOLAYLAŞTIRIR
Okuma, bilgi edinmenin, derinlemesine düşünmenin ve yaşamı güzelleştirmenin en temel yollarından biridir. Bir metni anlamak, yorumlamak ve yaşamla ilişkilendirmek okumanın gerçek gücüdür. Bu beceri, yalnızca akademik başarı için değil, günlük yaşamda karşılaşılan doğal ve toplumsal olayları anlamak, akademik ve toplumsal yaşamda karşılaşılan zorlukları kolaylıkla aşmak, sorunları zarar verici bir noktaya gelmeden çözmek ve eleştirel düşünebilmek için kaçınılmazdır.
Çağdaş eğitim sistemlerinin amacı, öğrencilerin bilgiyi çözümleyebilen, sorunlara ilişkisel bakabilen, eleştirel düşünerek karar verebilen öğrenmeye açık bireyler haline gelmelerini sağlamak. Bu hedeflere ulaşmada okuduğunu anlama bireylerin yaşam boyu öğrenme becerilerinin gelişmesinde vazgeçilmez bir rol oynar. Okuma becerileri yüksek bireyler, yalnızca kendi gelişimlerini değil, içinde bulundukları toplumu da olumlu yönde etkilerler. Teknolojinin hızla geliştiği çağımızda, bireylerin okuma alışkanlıkları da dönüşüyor. Ancak bu dönüşüm, okuma becerilerinin önemini azaltmak yerine, onların daha da geliştirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Çünkü dijital metinleri anlamak, geleneksel metinlere göre daha fazla odaklanmayı gerektiriyor. Bunun yanında yapay zekâ tabanlı araçlar, bireylerin okuma becerilerini çözümler ve eksik noktaların geliştirilmesi için onlara etkin geribildirimler verebilir. Bu beceri üzerine çalışan uzmanlar, okuduğunu anlama becerisinin gelişimi için öğrencilerin; her gün düzenli olarak farklı türde metinler okumalarını, okuduğunu anlamada stratejiler geliştirmelerini, metinleri eleştirel gözle değerlendirmelerini ve çevrimiçi okuma platformları ile yapay zekâ destekli uygulamalardan yararlanmalarını oldukça önemli bulmaktadır. Bu süreçte ailenin ve okulun desteği ise tartışılmazdır. Bu anlamda; düzenli okuma alışkanlıklarının özendirilerek okuma kültürünün oluşturulması, okunanlar hakkında sohbet edilmesi, çocuklara farklı türde okuma materyallerinin sunulması, evde ve sınıfta düzenli okumalar yaparak çocuklara örnek olunması gerekir.
OKUMANIN SINAV BAŞARISIYLA İLİŞKİSİ
Okuma başarıları yüksek olan öğrencilerin, ders sınavlarındaki soruları daha iyi anladıkları ve yanıtladıkları biliniyor. Sözel anlatımlara dayalı derslerin yanında, matematik ve fen bilimleri gibi sayılara, sembollere, tablo ve grafiklere dayanan derslerde de sorulan sorunun doğru anlaşılması sorunun çözümüne ulaşmada kritik rol oynuyor. Okuduğunu anlama becerisi yüksek olan bir öğrenci, soruları hızlı okuma, sorunun sormak istediği ayrıntıları fark etme ve soruyu doğru biçimde çözümleyerek yanıtlama yeteneğine sahiptir. Hem okul derslerinin sınavlarında hem de ortaöğretime ve yükseköğretime geçiş sınavlarında “zaman” önemli bir değişkendir. Zamanı etkili kullanmada öğrencinin okuduğunu anlama gücü ve okuma hızı kritik bir öneme sahiptir. Testler bu iki beceriyi ölçmek istemese de bu iki beceri test puanları üzerinde etkili olurlar.
Okuduğunu anlama becerisi konusunda güçlük yaşayan öğrencilerin sınavlarda farklı sorunlar yaşadıkları biliniyor. Bu öğrenciler kök ifadesi uzun olan soruları anlamakta zorlandıkları, tekrarlı okumalar yaparak zaman kaybettikleri, zamanı etkili yönetemedikleri için daha az sayıda soruyu doğru yanıtlayabiliyorlar. Bununla birlikte bu öğrenciler özellikle, birden fazla düşünceyi içeren, yorum ve ilişkilendirme gerektiren, akıl yürütmeye dayalı karmaşık yapıdaki sorularda zorlanıyorlar. Bu öğrenciler sınavlarda düşük performans göstermekte; güdü, özyeterlik ve özgüven kaybı yaşıyorlar Bu olumsuz durum genel öğrenme kapasitelerini de olumsuz yönde etkiliyor. Örneğin, geçiş sınavlarına giren öğrenciler, matematik sorularını okuduğunu anlamadan bağımsız, işlem gerektiren sorular olarak görmekte ve okuma başarısındaki artışın matematik başarısını da artıracağı konusunu ne yazık ki atlanıyor. Matematik, yalnızca sayılar ve sembollerle ilgili bir alan olarak düşünülse de büyük ölçüde dil becerilerine dayanır. Matematik sorularını anlamak, çözmek ve doğru sonuçlara ulaşmak için güçlü bir okuduğunu anlama becerisine sahip olmak gerekir. Matematik problemlerinde; soruda verilen gerekli-gereksiz bilgileri ayırt etme, sorunun tam olarak ne istediğini anlama, matematiksel anlatımlar arasında ilişki kurma, kavramları doğru yorumlama, yönergelere uygun hareket etme ve problem çözme adımlarını oluşturarak, zamanı doğru yönetme büyük ölçüde okuma becerisi gerektirir.
Bu durum benzer biçimde Türkçe, fen bilimleri ve sosyal bilgiler soruları için de böyle. Türkçe ve sosyal bilimler testleri, sözel anlatım gerektiren alanlardır ve uzun metinlerden oluşuyor. Bu iki alanda yer alan sorular öğrencinin öncelikle okuma ve anlama yeteneklerini ölçüyor, okuduğunu anlama bu iki alanda başat boyut olarak karşımıza çıkıyor.
OKUMA BECERİSİ YÜKSEK OLAN FENDE DE BAŞARILI OLUR
Fen bilimleri, doğayı ve evreni anlamaya yönelik bir bilim dalıdır. Matematiksel çözümlemelerin yanında, deneylerden, gözlemlerden ve doğal olaylarla ilgili açıklamalardan oluşur. Bu nedenle okuduğunu anlama, bu alanın temelini oluşturan metinlerin anlaşılmasında ve problemlerin çözümünde vazgeçilmezdir. Fen bilimleri sorularında öğrencilere, genellikle metin tabanlı doğa sorunları, deney senaryoları ya da günlük yaşamla ilişkili bilimsel olaylar sunulur. Öğrencilerden verilenleri anlamaları, çözümlemeleri ve parçaları bir araya getirerek bir düşünceye ulaşmaları beklenir. Bu alanda öğrencilerin fen bilimleri kavramlarını anlamaları, kavramlar arasında ilişki kurmaları, bir deneyin amacını anlamaları, neden-sonuç ilişkisi kurmaları, tablo ve grafikleri yorumlamaları da okuduğunu anlama becerisi gerektirir.
Araştırmalar, okuma becerileri ile akademik başarı arasındaki güçlü bağlantılar ortaya koyuyor. Örneğin Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) sonuçları, okuma becerileri testi puanları yüksek olan öğrencilerin, matematik ve bilim (fen) okuryazarlığı testlerinde daha başarılı olduğunu göstermiştir. Eğitim Reformu Girişim (ERG), Türk Eğitim Derneği’nin araştırma kuruluşu olan TEDMEM’in çalışmaları, okuma becerisinin sınav başarısı üzerine olan etkisini açıkça ortaya koyar
OKUDUĞUNU ANLAMA GELİŞİRSE SINAV BAŞARISI DA GELİŞİR
Öğrencilerin okuma becerilerini ve dolaylı olarak sınav başarılarını artırmak başta okullar olmak üzere ailelerin bilinçli ve planlı bazı teknikler kullanmasını gerektirir. Bunların başında öğrencilerin ders kitapları dışında her gün düzenli olarak roman, şiir, deneme gibi kitapları, araştırmaya, incelemeye, bilime dayalı makale, dergi ve benzeri materyalleri okumaları gerekir. Öğrencilerin okumak için okumaktan çok ya da dersin bir gereğini yerine getirmek için okumaktan çok anlama odaklanmaları ve anlamak için okuma yapmaları daha değerli olacaktır. Bunun için öğrencinin okuduklarını farklı sözcüklerle anlatması, özetlemesi, günlük yaşamdaki olaylarla ilişkilendirmesi, okuduklarından sonuç çıkarması, yazarın düşüncesini ve metin içeriğinin doğruluğunu ya da yanlışlığını eleştirmesi okuduğunu anlama konusunda daha fazla derinleşmeyi sağlar.
KİTAP ZENGİNLİĞİ OKUMAYI ARTTIRIR
Öğrencilerin okuduğunu anlama başarısında rol oynayan etkenlerin başında okul ve öğretmen donanımı gelir. Okulların, öğrencilerin sınıf ve yaş düzeylerine uygun okuma etkinlikleri düzenlemeleri oldukça önemlidir. Yazar söyleşileri, imza günleri, düzenli kitap okuma etkinlikleri, okumalara dayalı yazma yarışmaları öğrencilerin ilgisini çekecek ve onlarda okuma sevgisi oluşturacaktır. Okullarda edebiyat kulüplerinin kurulması önemli. Bu yolla öğrenciler, dünyadaki ve Türkiye’deki önemli yazarların eserlerini gündemlerine alacak, tartışacak, genç ve idol olmuş yazarların kitaplarını okuyarak onları tanımaya çalışacak, onları konuk olarak okula çağırarak edebiyat üzerine daha derin bilgiler edinir. Ayrıca okulun hem fiziksel hem de elektronik kitaplığını zenginleştirilmesi öğrencileri daha fazla okumaya yönlendirir.
Ailelerin bu konuda önemli bir paydaş olduğu unutulmamalı. Anne ve babaların okuma becerisini destekleyecek tutumlar geliştirmesi önemli. Çocuklarına sessiz, sakin ve dikkat dağıtıcı ögelerden arınmış bir okuma ortamı sağlamaları iyi bir başlangıç olur. Öğrenciler özellikle küçük yaşlardan itibaren aile üyeleriyle yaptıkları ortak okuma etkinliklerinden olumlu etkilenir ve güdülenirler. Akademik Becerilerin İzlenmesi ve Değerlendirilmesi (ABİDE) gibi ulusal ve Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA), Uluslararası Okuma Becerilerinde Gelişim Araştırması (PIRLS) gibi uluslararası öğrenci başarısını belirleme çalışmalarında; ailelerin çocuklarına erken yaşta kitap okuma alışkanlığı kazandırması, evdeki kitap sayısı, ders kitabı dışındaki kitap sayısı, öğrencinin kendine ait kitap sayısı, okumaya ayrılan zaman, öğrencilerin evdeki kitaplara ve eğitim materyallerine erişimi okuduğunu anlama üzerinde rol oynayan en önemli etkenler olarak çıktı.
Türkiye’de okulların uzun yıllardır öğrencilerin özellikle LGS ve YKS gibi geçiş sınavlarına ilişkin başarılarını, çok sayıda sınav sorusu çözmeye bağladığı görülüyor. Bu süreçte öğrenciler neredeyse her gün yüzlerce soru çözmekte ve doğru sayılarına odaklanıyorlar. Soru çözerken öğrenciler, soruyu rutin bir çözme yoluna indirger, benzer yapıdaki soruları benzer bir yolla çözecek stratejiler geliştirirler. Okuduğunu anlama becerisini geliştirememiş öğrenciler bu yolla testlerdeki doğru sayılarını artırmaya çalışırlar. Ancak yapılan araştırmalar öğrencilerin bu yolla testte yer alan doğru soru sayılarını artıramadıklarını gösterir. Bu denemeler, öğrencilerin yalnızca o sınav için elde ettiği başarı hakkında bilgi vermenin ötesine geçmez.
BAŞARI DOĞRUDAN ETKİLENİYOR
ABİDE, PISA ve PIRLS gibi öğrenci başarısını belirleme programları, okuduğunu anlama becerisi üzerinde etkili olan birçok değişken olduğunu ortaya koyuyor. Ailenin sosyoekonomik durumu, okulun bulunduğu yerleşim yeri, öğretmen eğitimi, evdeki kitap sayısı, dijital okuma alışkanlıkları ve bilişsel stratejiler, öğrencilerin okuma başarılarını belirleyen temel etkenler. Okuduğunu anlama sürecinde kullanılan bilişsel stratejiler, öğrencilerin başarılarını doğrudan etkiler. PISA ve PIRLS uygulamalarında kullanılan okuma testlerinin değerlendirme çerçevelerine göre, okuduğunu anlamanın üç temel bilişsel düzeyi bulunuyor. Bilgiyi doğru biçimde yorumlama, bilgiyi çözümleme ve bütünleştirme, bilgiyi problem çözme ya da yeni bir ürün oluşturma amacıyla kullanma. Bu bilişsel düzeylerde, öğrencilerin okuma becerilerini geliştirmek önemli. Bu anlamda eğitim sistemleri, bu bilişsel düzeyleri dikkate almalı ve öğrencilerin okuma becerilerini güçlendirmeye yardımcı olmalı.
DOÇ. DR. ÖZGE ALTINTAŞ KİMİDİR?
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme Anabilim Dalı’nda Doçent olarak görev yapıyor. Doktora eğitimini Ankara Üniversitesi Ölçme ve Değerlendirme bilim alanında tamamladı. Doktora sonrası çalışmalarını TÜBİTAK Yurt Dışı Doktora Sonrası Araştırma Bursu ile Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan Purdue Üniversitesi’nde gerçekleştirdi. Çalışma konuları arasında test geliştirme, örtük sınıf modelleri, okuduğunu anlama becerisinin ölçülmesi öğrenci başarısı, geniş ölçekli testler, üst düzey düşünme becerileri ve bilgisayar ortamında bireye uyarlanmış testler yer alıyor.