Güncelleme Tarihi:
Çin'in kuzeybatısında, çöllerle kaplı bir bölge. Burada bulunan toprağa gömülmüş tekneler ve içlerindeki mükemmel halde korunmuş yüzlerce mumya.
İlk günden beri arkeologları şaşırtıp ihtilafa düşüren bu mumyalara dair elde edilen yeni bulgular, bilim insanlarını bir kez daha şaşırttı.
Çin'in Şincan bölgesinde Tarım Havzası'ndaki kazılarda ortaya çıkan mumyaların çoğu 90'lı yıllarda bulundu. 4000 yaşında olmalarına karşın mumyaların vücutları ve giysileri bugün hala neredeyse ilk günkü haliyle duruyor.
Çöl ikliminin kuru havası sayesinde doğal yollarla mumyalanmış olan bu insanların yüz hatları ve saç renkleri de çok net bir biçimde görülebiliyor.
ANADOLU'DAN GELMİŞ ÇOBANLAR OLDUKLARI DÜŞÜNÜLÜYORDU
Üzerlerindeki keçeden ve yünden yapılma örgü giysiler ve yanlarında bulunan peynir, buğday ve akdarı kalıntıları nedeniyle, bilim insanları uzun yıllardır bu insanların Çin topraklarına batıdan geldiğini düşünüyordu.
Bu bağlamda iki ihtimal öne çıkıyordu: Söz konusu kişiler ya Türkiye, Arap Yarımadası ve İran'ı kapsayan Batı Asya bölgesinin steplerinden yola çıkmış çobanlardı ya da Orta Asya'nın dağlarından ve vahalarından göç etmekte olan çiftçilerdi.
Ancak bu mumyalardan 13'ü üzerinde yapılan ve sonuçları 27 Ekim'de Nature dergisinde yayımlanan bir araştırma bu ihtimallerin ikisini de boşa çıkardı.
MEĞER BÖLGENİN YERLİLERİYMİŞ
Çinli, Avrupalı ve ABD'li bilim insanlarının iş birliği ile DNA'ları sekanslanan mumyaların bölgeye başka bir yerden gelmediği, Buzul Çağı'nda orada yaşamış bir Asyalı topluluğun mirasçıları olduğu anlaşıldı.
Harvard Üniversitesi'nde görev yapan antropoloji profesörü Christina Warinner, CNN International'a yaptığı açıklamada, "Bu mumyalar uzun zamandır hem bilim insanlarını hem de kamuoyunu büyülüyor. Olağanüstü derecede korunmuş olmalarının yanı sıra, bulundukları sıra dışı bağlam da önemli. Çok çeşitli ve birbirinden uzak coğrafyaların kültürel unsurlarını sergiliyorlar" dedi.
Aynı zamanda Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü'nde mikrobiyom bilimleri grup lideri ve Nature'daki makalenin yazarlarından biri olan Warinner, "Genetik anlamda izole olmuş yerel bir topluluğu temsil ettiklerine dair güçlü kanıtlar elde ettik" ifadelerini kullandı.
Warinner şöyle devam etti: "Genetik anlamda izole olmalarına karşın, çoban ve çiftçi komşularına ait fikirlere ve teknolojilere oldukça açık olduklarını aynı zamanda başka gruplarda rastlamadığımız benzersiz kültürel unsurlar da geliştirdiklerini görüyoruz."
KOMŞU BÖLGEDE BULUNAN MUMYALARLA KIYASLANDI
Araştırmacılar 3700 ila 4100 yıllık oldukları tahmin edilen en eski Tarım Havzası mumyalarının genetik kodlarını, Şincan Uygur Özerk Bölgesi'nin daha da kuzeyine denk gelen Çungarya Havzası'nda bulunan ve 4800-5000 yıllık geçmişleriyle bölgenin en eskisi kabul edilen beş insan kalıntısının sekanslanmış genomlarıyla karşılaştırdı.
Bunun sonucunda Tarım Havzası mumyalarının, aynı dönemde yaşamış başka gruplarla karışmadığı yani başka bir topluluğun üyeleriyle çocuk yapmadığı anlaşıldı. Mumyaların Buzul Çağı sırasında oldukça kalabalık olan ancak Buzul Çağı'nın 10 bin yıl kadar önce bitişiyle ortadan kaybolan bir kavmin mirasçıları olduğu da ortaya çıktı.
AKRABALARI AMERİKA KITASININ YERLİLERİ
Antik Kuzey Avrasyalılar olarak adlandırılan bu avcı-toplayıcı nüfusun izleri, günümüz insanlarının genomlarında oldukça sınırlı bir biçimde bulunabiliyor. Bilinen en yakın akrabaları Sibirya'nın ve Amerika kıtasının yerli halkları. Dolayısıyla bu insanların Tarım Havzası'nda hem de 4000 yıl önce yaşamış olmaları bilim insanları için şaşırtıcı oldu.
Şincan'ın daha kuzeyindeki bölgeden alınan gen örnekleri ise, bu topluluğun diğer Bronz Çağı insanlarıyla karışmış olduğuna işaret etti. Bu durum Tarım havzası mumyalarının genlerinin bu kadar izole olmasını daha da çarpıcı bir hale getiriyor.
KÜLTÜREL AÇIDAN ENTEGRE, GENETİK AÇIDAN İZOLE
Araştırmayı CNN International için değerlendiren antropoloji profesörü Michael Frachetti, "Bugün uzak kalmış olsa da Bronz Çağı'nda bu bölgede inanılmaz kavşaklar bulunuyordu. 5000 yıl önceye uzanan bir doğu-batı-kuzey-güney hareketliliğinden bahsediyoruz" dedi.
Missouri'nin Saint Louis şehrinde bulunan Washington Üniersitesi'nde görev yapan Frachetti, "Bu durum bulguları daha da büyük bir paradoks haline getiriyor. Bahsettiğimiz topluluk kültürel perspektiflerden bakıldığında ciddi anlamda entegre olmuş ama kendi yerel ideolojisinin, kültürünün ve cenaze ritüellerinin çok ikonik ve benzersiz unsurlarını da korumuş. Diğer yandan genetik profilleri en ilkel atalarından itibaren hiç karışmadan gelmiş gibi görünüyor" ifadelerini kullandı.
ÖĞRENMEK İÇİN GENETİK KARIŞMA ŞART DEĞİL
Austin şehrinde bulunan Texas Üniversitesi'nden Vagheesh Narasimhan ise bu tür DNA çalışmaları sayesinde yazılı kayıtların ve diğer ipuçlarının kısıtlı olduğu bir dönemde insanların nereden nereye gittiğine dair güçlü kanıtlar elde edilebileceğini belirtti. Kendisi de geçmişte Orta Asya bölgesinden alınan gen örnekleri üzerine çalışmış olan Narasimhan, araştırmanın bulgularını "heyecan verici" olarak nitelendirdi.
Narasimhan, bir topluluğun genetik açıdan izole, kültürel açıdan kozmopolit olmasının mümkün olduğunu da belirterek, "Genler her zaman kültürel ya da dilsel alışverişle paralel gitmek zorunda değil. İnsanlar her zaman başka gruplardan yeni tarım ya da maden işleme teknikleri öğrenebilir veya cenaze ritüellerini değiştirebilir. Bunun olması için nüfus hareketliliği ya da dönüşümü şart değildir" diye konuştu.
CEVAPLANMAMIŞ SORULAR VAR
DNA analizi mumyalar hakkında oldukça ilginç gerçekleri ortaya koymakla birlikte, bu insanların kökenlerine dair son sözü söylemek için ise henüz erken. Zira araştırma kapsamında sadece Şiaohe gömü yerinde bulunan mumyalar incelendi.
Ancak Tarım Havzası'nda Yingpan Adamı'nın bulunduğu Zaghunluk gömü yeri gibi birçok farklı alanda bulunan mumyalar da var.
Narasimhan, Tarim Havzası'ndaki başka bölgelerde bulunan mumyaların DNA'larının sekanslanmasıyla farklı genetik bağlantılar da bulunabileceğine dikkat çekti.
Frachetti ise bu bölgeden elde edilen antik gen örneklerini halen oldukça nadir olduğunu ve Himalayalar'dan ya da Tibet'ten başka genetik etkilerin de bulunmasının mümkün olduğunu söyledi.
NEDEN TEKNEYLE GÖMÜYORLAR?
Daha önce yapılan araştırmalar, mumyaların, çölde bulunan bir vahanın kıyısında yaşadığını göstermişti. Ancak halen bu insanların neden büyükbaş hayvan postlarıyla kaplı teknelerin içinde başlarında küreklerle gömüldükleri anlaşılabilmiş değil. Bu cenaze ritüeli bölgede başka hiçbir toplulukta görülmüyor ve Vikinglerle bağlantılı olabileceği tahmin ediliyor.
Frachetti, "Ölenleri teknelerin içinde gömüyorlar ve bunu yapan başka hiç kimse yok. Yanı bu geleneğin nereden geldiği, dünyada tekneyle gömme işlemini yapan son topluluk olabilecek bu çöl toplumuna dair en büyük bilmecelerden biri" ifadelerini kullandı.
CNN International'da yayımlanan "DNA reveals unexpected origins of enigmatic mummies buried in a Chinese desert" başlıklı haberden derlenmiştir.