Güncelleme Tarihi:
Ian Simms, 1988 yılında 31 yaşında, evli ve iki çocuk babasıydı ve George and Dragon adında bir pub'ı işletiyordu. Bootle'da yaşayan Helen McCourt ise o tarihte 22 yaşında bir sigorta katibiydi. Bir akşam işten eve dönerken kayboldu ve cesedi hiç bulunamadı.
Helen McCourt'un katili, bar sahibi Ian Simms, genç kadının cesedini nereye sakladığını gizledi.
Katil, 1989’da işlediği cinayet nedeniyle girdiği hapisten çıktıktan iki yıl sonra 65 yaşında öldü. Kızı için yıllarca hukuk mücadele veren annesi Marie McCourt, bu ölüm üzerine tek bir şey söyledi: “Hak ettiğini buldu”
“BÜYÜK BİR RAHATLAMA”
Marie McCourt, hâlâ birinin Helen'in cesedinin nerede olduğunu ortaya çıkarmasını umuyor ve Ian Simms'in serbest bırakıldıktan iki yıl sonra ölmesinin 'büyük bir rahatlama' olduğunu söylüyor.
Simms, mahkûm edildiğinden beri Helen'in kalıntılarıyla ne yaptığını açıklamayı reddetti.
Bir bar sahibi olan Simms, 22 yaşındaki genç kadını öldürdüğünde, sigorta memuru Helen, işten çıkmış ve Merseyside, Billinge'deki evine yürüyordu.
65 yaşındaki katil Simms, geçen hafta 'denetimli' bir konaklama biriminde öldü ve henüz ölüm nedeni açıklanmadı.
CESEDİN YERİNİ HİÇ SÖYLEMEDİ
Ian Simms 1989'da, Helen McCourt'un kaçırılması ve öldürülmesiyle ilgili DNA kanıtları nedeniyle jüri tarafından mahkum edildikten sonra ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. 1989'daki mahkumiyetinden bu yana, Simms pişmanlık göstermedi ve sigorta memurunun kalıntılarıyla ne yaptığını açıklamayı kararlı bir şekilde reddetti.
Helen’in annesi Marie McCourt, Simms'in cuma günü öldüğünü ve haberin dün kendisine gündüz saatlerinde söylendiğini ve bunun daha sonra Adalet Bakanlığı tarafından da doğrulandığını söyledi.
Acılı anne Marie McCourt, Mirror'a şunları söyledi:
"Bu adamın sonunda bu dünyadan silindiğini bilmek büyük bir rahatlama. Hak ettiğini aldı. Şimdi belki hapishanedeki biriyle konuşmuştur ya da belki o hayattayken öne çıkmaya korkan arkadaşlarından ya da ailesinden biri şimdi konuşacaktır diye umuyorum.”
SÖZLERİ YÜREK DAĞLADI
Marie’nin ölen kızı için sarf ettiği şu sözler ise adeta insanın yüreğini dağlayacak kadar acı: “Çocuğunuzu hastalık yüzünden kaybetmek zordur. Birinin onun canını kasten aldığını bilmek ise en zorudur. Bu durum kalbimi kırıyor ama sadece benim değil, sevdikleri ellerinden alınan tüm aileleri de kırıyor.”
Simms serbest bırakıldıktan sonra, mahkeme kararları gereği, Marie’nin yaşadığı yerin yanına bile yaklaşamadı gelemedi ama Bayan McCourt, katilin yaşadığı yere 'gizlice girmesinden' endişe ederek 'uykusuz geceler' geçirdi.
Simms'e en az 16 yıl bir gün hapis yatacağı söylendi. Şubat 2004'te ise serbest bırakılması için değerlendirilmeye hak kazandı.
Şartlı Tahliye Kurulu'nun orijinal kararının özeti, Simms'in 'davranışındaki önemli değişiklik' de dahil olmak üzere çeşitli faktörler nedeniyle serbest bırakılmaya uygun görüldüğünü söyledi.
ŞARTLI TAHLİYE GEREKÇELERİ…
Serbest bırakma kararı, belirlenmiş bir adreste ikamet etmek, nerede olduğunu izlemek için bir elektronik bir cihaz takmak, sokağa çıkma yasağına uymak ve kurbanının ailesiyle herhangi bir temastan kaçınmak gibi bir dizi koşula tabiydi.
Bu arada Simms'e şartlı tahliye duruşması verildi ve yargıçlar serbest kalabileceği konusunda anlaştılar.
Simms'in düşük riskli olduğunu iddia ettiler, ancak Bayan McCourt'un kalıntılarıyla ne yaptığını muhtemelen asla açıklamayacağını kabul etmelerine rağmen, Simms içeride geçirdiği otuz yıl boyunca kendini masum olduğuna ikna etti.
Marie McCourt’un hukuk savaşı ise Simms 2020 yılında hapisten çıkana kadar devam etti. 78 yaşındaki Marie McCourt, kızının cesedini aramaya devam edeceğini söyledi.
HUKUK SİSTEMİNİ DEĞİŞTİRDİ
Öte yandan Helen McCourt'un öldürülmesi ve cinayetin sonrasında annesinin başlattığı hak arayışı İngiltere’de hukuk tarihine geçti ve yasaların değişmesini sağladı.
Marie McCourt, artık ‘Helen Yasası’ olarak anılan ve katillerin şartlı tahliyeden yararlanmalarının önüne geçen bu yasa için yıllarca çalıştı ve kampanyalar yürüttü.
Helen Yasası olarak adlandırılan yasaya göre bir katil serbest bırakılmadan önce kurbanının cesedinin bulunduğu yeri açıklamazsa şartlı tahliye şansı elinden alınacak ya da geciktirilecekti.
Dava aynı zamanda, bir ceset olmadan bir cinayet mahkumiyetinin alındığı nadir bir örnektir ve Birleşik Krallık'ta DNA parmak izini kullanılan ilk vakalardan biridir.
Bayan McCourt'un kızının ölümünün ardından yürüttüğü kampanya, 2021'de Helen Yasası olarak adlandırılan Mahkumlar (Kurbanlar Hakkında Bilgilerin Açıklanması) Yasası'nın yürürlüğe girmesine yol açtı.
BİR SENE FARKLA SERBEST KALMIŞ OLDU
Ancak Helen’in katili 2020’de hapisten çıkmıştı…
Yasa, kurbanları hakkında bilgi vermeye yanaşmayan katillerin ve sübyancıların şartlı tahliye edilmesini zorlaştırıyor.
Öte yandan mevzuat uyarınca, bilgileri ifşa etmeyi reddetseler bile, artık kamu için bir risk teşkil etmiyorsa katiller serbest bırakılabiliyor.
Bayan McCourt'u temsil eden avukatlar ise yaptıkları açıklamada bu kararın 'mantıksız' olduğunu söylediler ve “Helen'in cesedinin yerini biliyor olmalı ve hâlâ da biliyor. Buna rağmen, otuz yılı aşkın bir süredir bunu ifşa etmeyi reddetti” ifadesini kullandılar.
* Haberde, spot ve kapak fotoğraflarında kullanılan görseller cinayet sonrası aile tarafından basına servis edilen fotoğraflardır. Aynı zamanda Twitter, Instagram ve Facebook gibi sosyal medya hesaplarında kullanılan görseller alınmıştır.