Güncelleme Tarihi:
Dünya Amerikan Wall Street Journal gazetesinin zehirlenme haberini konuşuyor. İddialara göre, Rus oligark Roman Abramoviç ile Ukraynalı müzakereciler 3 Mart'ta Kiev'de yapılan barış görüşmelerin ardından zehirlenme belirtileri sergilemeye başladı.
Bu belirtilerin yanında Abramoviç'in birkaç saatliğine görme duyusunu kaybettiği ve daha sonra yemek yemekte zorlandığı da öne sürüldü. Abramoviç ve iki kişinin semptomlar ortaya çıkmadan önce sadece çikolata ve su tükettiği vurgulandı.
Kaynaklar, delegelerin Rusya tarafından görüşmeleri sabote etmek amacıyla zehirlendiğini öne sürdü. Zehirlenmeyi soruşturan araştırmacı gazetecilik grubu Bellingcat'in üyelerinden Christo Grozev ise Wall Street Journal'a yaptığı açıklamada, "Amaç öldürmek değildi, bu sadece bir uyarıydı" dedi.
Böyle bir zehirleme iddiası, normalde casus romanlarına yakışır bir kurgu gibi görülebilir. Ancak söz konusu Kremlin olduğunda iddiaların gerçeklik payına dair beklenti yükseliyor. Zira arşivlerde "Rusya" ve "zehirlenme" kelimelerinin yan yana geldiği yüzlerce haber var.
'KAMERA'DA GELİŞTİRİLEN ZEHİRLERİN BİR ORTAK ÖZELLİĞİ VARDI
Rusya'nın çeşitli zehirleri bir silah olarak kullanmaya başlaması, Vladimir Lenin'in 1921'de Moskova'da hayata geçirdiği zehir laboratuvarı sayesinde oldu.
Sovyetler Birliği güvenlik ajanlarının kısaca "Kamera" yani "oda" olarak andığı bu laboratuvarda, on yıllar boyunca tespit edilmesi zor zehirler geliştirmeye odaklanıldı. Sovyetler'i terk edip Batı ülkelerine kaçan kaynakların aktardığına göre, Josef Stalin döneminde Kamera'da geliştirilen zehirler gulag'lardaki (cezai çalışma kampları) mahkûmlar üzerinde deneniyordu.
Geçmişte Sovyet askeri istihbaratı GRU'da subay olarak görev yapmış olan Boris Voldarski, KGB'in zehir programı üzerine yazdığı kitapta, laboratuvarda geliştirilen tüm zehirlerin bir ortak özelliği olduğunu belirtiyordu. Voldarski, 2005'e Wall Street Journal için kaleme aldığı bir makalede şu ifadeleri kullanıyordu: "Bu zehirler kurbanların ölümünün ya da hastalığını doğal görünmesini sağlamalıydı ya da en azından doktorları ve adli tıp müfettişlerini şaşırtacak semptomlara yol açmalıydı. Bu amaçla Kamera kendi uzmanlığını geliştirdi: Bilinen zehirleri yeni ve izi sürülemeyen zehir formlarıyla birleştirmek."
1957'DE TALYUMLU KAHVE, 1979'DA RİSİNLİ ŞEMSİYE
Zehirlenme olayları Soğuk Savaş döneminde başladı. 1957 yılında taraf değiştiren bir KGB ajanı olan Nikolay Hohlov, Almanya'nın Frankfurt şehrinde yapılan bir komünizm karşıtı toplantı sırasında daha önce görülmemiş bir tür talyumla zehirlenmiş kahvesini içince ölümün eğişinden döndü.
Hohlov'un zehirlenmesi ve acı verici iyileşme süreci, Sovyetler Birliği'nin Sputnik uydusunu uzaya gönderdiği günlere denk gelmişti. Hohlov anılarında bu noktaya dikkat çekerek, "Ben de Sovyetlerin bilimdeki ilerleyişinin bir göstergesi olmuştum" diyordu. Tüm saçları dökülen, vücudunda oluşan yaralar ve benler nedeniyle tanınmaz hale gelen Hohlov, hayatta kalmış olmasını ise "Sovyet biliminin, öldürme biliminin, her şeye kadir olmadığının canlı örneği" olarak nitelendiriyordu.
Taraf değiştirdiğini açıklayan Bulgar Georgi Markov ise 1979 yılında bir şemsiyenin ucuna sürülmüş risin zehriyle öldürüldü. Londra'da yaşayan Markov, kalabalık bir köprüde otobüs beklerken bacağına batan şemsiyeden şüphelenmemişti. Ancak şemsiyenin ucundaki iğneden vücuduna enjekte edilen minik risin topu nedeniyle dört gün içinde hayatını kaybetti.
2020'DE NAVALNİ'NİN ZEHİRLENMESİ BÜYÜK SES GETİRDİ
Aradan geçen bir yıllarda devletlerin isimleri, yöneticileri ve hatta ideolojileri değişti ancak Rusya'nın zehirle olan ilişkisi sürdü. Özellikle son yıllarda Vladimir Putin rejimine karşı çok sayıda zehirleme suçlaması gündeme geldi. İddialara göre Kremlin, Putin muhaliflerini susturmak için "noviçok" (Rusça "yeni gelen") olarak bilinen ve Sovyetler döneminde geliştirilen sinir gazı dahil çok sayıda zehre başvurdu.
Rusya istihbarat kurumu FSB son olarak Ağustos 2020'de muhalif lider Aleksey Navalni'yi zehirlemekle suçlandı. Navalni bir uluslararası uçuşta yere yığıldı ve Almanya'daki uzmanların yoğun tedavileri sonucunda hayatta kalabildi. Bir FSB ajanı daha sonra Navalni'ye zehrin pantolonunun iç dikişlerine uygulanmış olduğunu itiraf etti.
Navalni, uğradığı saldırıdan doğrudan Putin'i sorumlu tuttu. ABD hükümeti de Navalni'nin zehirlenmesini "kimyasal silahların kullanımına karşı belirlenmiş uluslararası normların şoke edici ihlali" olarak nitelendirerek Rus yetkililere bazı yaptırımlar uygulanacağını duyurdu.
Bu Navalni'nin karşı karşıya kaldığı ilk zehir saldırısı değildi. 2017'de sokakta yürürken yüzüne zehirli bir yeşil boya atılan Navalni bu nedenle bir gözünde görme kaybı yaşıyor.
Bu Navalni'nin karşı karşıya kaldığı ilk zehir saldırısı değildi. 2017'de sokakta yürürken yüzüne zehirli bir yeşil boya atılan Navalni bu nedenle bir gözünde görme kaybı yaşıyor.
NOVİÇOK DAHA ÖNCE DE KULLANILMIŞTI
2018 yılında da askeri istihbarat kurumu GRU'ya bağlı iki ajan olan Anatoli Çepiga ve Aleksandr Mişkin, İngiltere'nin Salisbury şehrinde benzer bir saldırı gerçekleştirdi. İkilinin bir parfüm şişesine doldurdukları noviçok maddesini, eski bir GRU ajanı olan ancak İngiltere için de çalıştığı ortaya çıkan Sergey Skripal'in evinin kapı koluna püskürttükleri belirlendi.
Skripal ve kızı Yulya, GRU ajanlarının ziyaretinden birkaç saat sonra bir parkta ağızları köpürmüş halde bulundu. Bilinçleri de gidip geliyordu. Skripal'ler hayatta kalacak kadar şanslıydı. Ancak İngiliz Dawn Sturgess, Skripal'ler kadar talihli değildi. Sturgess'ın eşi, ajanların çöpe attığı parfüm şişesini bulmuş ve eve getirip eşine hediye etmişti. Temmuz 2018'de noviçoku parfüm niyetine bileklerine sıkan Sturgess, 15 dakika içinde hastalandı ve birkaç gün içinde hayatını kaybetti.
Günümüzde Skripal'lerin yeni isimler alıp Yeni Zelanda'ya yerleştikleri söyleniyor. Çepiga ve Mişkin'in ise saldırıdan önce Rusya'nın en üst seviye onur madalyasıyla ödüllendirildiği ortaya çıktı.
Litvinenko ve Politovskaya
KAHVE VE ÇAY EN YAYGIN YÖNTEMLER
İngiltere'de zehirlenen bir diğer eski FSB ajanı da Aleksandr Litvinenko oldu. Putin hükümetiyle arası ülkedeki yolsuzlukları dile getirmesi nedeniyle bozulan Litvinenko, Rusya'yı terk edip İngiltere'ye sığınmıştı. Litvinenko, çay fincanına hızla bozunan radyoaktif bir metal olan polonyum bulaştırılarak zehirlendi ve haftalarca acıyla ve ölümle boğuştuktan sonra 2006'da Londra'da hayatını kaybetti.
Londra'nın saldırıdan sorumlu olduğunu belirlediği Dmitry Kovtun ve Andrey Lugovoy'un İngiltere'ye iadesini, Putin kabul etmedi. Üstelik Lugovoy birkaç yıl sonra Rusya'da milletvekili seçildi.
2004 yılında tanınmış araştırmacı gazeteci Anna Politkovskaya da bir fincan çay içtikten sonra aniden hastalandı ve bilincini kaybetti. Ne ile zehirlendiği asla anlaşılamayan Politkovskaya hayatta kaldı ancak iki yıl sonra yaşadığı apartmanın asansöründe vurularak öldürüldü.
Putin muhalifi Mihail Hodorkovski'nin fonladığı Açık Rusya grubundan Vladimir Kara-Murza da 2015 ve 2017 yıllarında iki kez ölümden döndü. İki seferde de organları aniden iflas eden Kara-Murza'nın kanında yüksek miktarda ağır metal bulunmuş ama zehrin ne olduğu tespit edilemedi. Benzer bir durum Pussy Riot üyesi Petr Verzilov'un da başına geldi. Aniden durumu ağırlaşan Verzilov günlerce Almanya'da tedavi edildi. Doktorlar onun da zehirlenmiş olduğunu açıkladı.
UKRAYNALI SİYASETÇİLER DE ZEHİRLERDEN NASİPLERİNİ ALDI
Zehirlenme olayları Ukrayna'ya da yabancı değil. Örneğin 2004 yılında devlet başkanlığı seçimlerinde Rusya yanlısı Viktor Yanukoviç'e karşı aday olan Viktor Yuşçenko, seçim kampanyası sırasında aniden hastalandı.
Bilim insanları yüzünün görüntüsü değişmeye başlayan Yuşçenko'nun dioksin maddesiyle zehirlendiğine karar verdi ancak zehrin kimin elinden çıktığı tespit edilemedi. Yuşçenko'nun eski kalemi saldırıdan Rusya'yı sorumlu tutsa da bu iddia da asla kanıtlanamadı. Diğer yandan zehirlenme Yuşçenko'yu durdurmaya yetmedi. Muhalefet lideri sandıktan Yanukoviç'in önünde çıkıp bir dönem devlet başkanlığı yapmayı başardı.
KREMLİN HİÇBİR ZAMAN KABUL ETMEDİ
Politkovskaya'dan Navalni'ye her olayda, bugün de olduğu üzere, Kremlin suçlandı ancak Rusya zehirlenme vakalarıyla ilgisi olduğu iddialarını her zaman reddetti. Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov, 2020'de Navalni'nin zehirlenmesinin ardından yaptığı açıklamada, muhaliflerin zehirlenmesinin bir 'trend'e dönüştüğü yorumuna karşı çıkarak, "Takdir edersiniz ki dünyanın birçok ülkesinde her gün çok sayıda zehirlenme olayı yaşanıyor" demiş ve her olayın ayrı değerlendirilmesi gerektiğini belirtmişti.
Zehirlenme vakaları çoğu zaman Rusya'yla ilişkilendirilse de ABD'nin de zehir silahlarından oluşan geniş bir cephaneliği bulunuyor. Hatta ABD'nin Küba'nın merhum lideri Fidel Castro'yu zehirli purolarla öldürmeye çalıştığı da kayıtlarda yer alıyor.
Zehirlenme vakaları çoğu zaman Rusya'yla ilişkilendirilse de ABD'nin de zehir silahlarından oluşan geniş bir cephaneliği bulunuyor. Hatta ABD'nin Küba'nın merhum lideri Fidel Castro'yu zehirli purolarla öldürmeye çalıştığı da kayıtlarda yer alıyor.
Ancak noviçok ya da polonyum gibi ölümcül ve karmaşık maddelere ulaşıp bazıları uluslararası boyuttaki böyle saldırılar düzenlemek ancak devlet kurumlarının gücünün yetebileceği bir şey.
Tüm bu detaylar alt alta geldiğinde 3 Mart'ta Kiev'de yaşananların da uzun bir zincirin son halkası olduğu sonucu çıkıyor. Peki gerçekten öyle mi? Bunu asla bilemeyebiliriz...
Wall Street Journal'ın "Roman Abramovich and Ukrainian Peace Negotiators Suffer Suspected Poisoning", Guardian'ın "A familiar plot but truth may never be known about latest ‘Russian poisoning’", ABC News'ün "Before Navalny, a long history of Russian poisonings" ve Rolling Stone'un "Did Putin Try to Poison a Peace Delegation in Ukraine? It Wouldn’t Be the First Time Russia Turned to Toxins" başlıklı haberlerinden derlenmiştir.