Güncelleme Tarihi:
Hanau’da yaşanan ve dördü Türkiye kökenli dokuz göçmen gencin yaşamını yitirdiği katliamın beşinci yıldönümü dolayısıyla resmi devlet töreni düzenlendi. Hanau Kongre Salonu’nda gerçekleştirilen ve öldürülen gençlerin anne ve babalarının, kardeşlerinin, yakınlarının ve toplumun çeşitli kesimlerinden 400'e yakın kişinin katıldığı tören, devlet önceki yıllarda olduğu gibi Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier'in bizzat katılımıyla en üst düzeyde temsil edildi. Steinmeier’in yanı sıra Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser, Hessen Başbakanı Boris Rhein, Başbakan Yardımcısı Kaweh Mansoori, Hanau Büyükşehir Belediye Başkanı Claus Kaminsky, ırkçı parti AfD (Almanya için Alternatif) hariç çeşitli partilerden politikacıların da katıldığı törende Türkiye de Frankfurt Başkonsolosu İlknur Akdevelioğlu tarafından temsil edildi. Kısa bir süre önce Hanau Savcılığı’na belediye ve polis aleyhine suç duyurusunda bulunan bir aile ise törene katılmadı.
‘SİYASİ BİR ARAÇ OLARAK KULLANILIYOR’
Hessen eyalet hükümeti ve Hanau Büyükşehir Belediyesi’nin “gelecek ve birliktelik için orta anma” başlığı altında düzenlediği etkinliğin ilk konuşmacısı Başbakan Rhein, nefretin tüm ülke için bir tehlike olduğunu ve günümüzde bir siyasi araç olarak kullanıldığını vurguladı. Nefretle mücadelenin devletin görevi olduğunu belirten Rhein, ancak bunun yanı sıra demokratik devletin vatandaşları olarak, insan olarak bireylerin de nefretle mücadele sorumluluğu olduğunu kaydetti ve “birlikte mücadele” çağrısında bulundu.
'IRKÇI NEFRETİN HEDEFİ GÖÇMENLERDİ'
Steinmeier, konuşmasına, ırkçı terör saldırısında yaşamını yitirenlerin isimlerini tek tek okuyarak başladı. Saldırıda hayatını kaybedenlerin ailelerine, dostlarına, Hanau halkına ve tüm ülkeye yaşanan bu üzücü olaydan dolayı başsağlığı dileyen Steinmeier, “Tam 5 yıl önce bugün, o korkunç gecede, burada kendi şehirlerinde 9 kişi vahşice öldürüldüler. Bir aşırı sağcının kurşunları onları hayatlarından kopardı. Fail onları kafede, büfede, sokakta vurdu. Kurbanlar hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Irkçı nefretin hedefi göçmenlik geçmişi olan insanlardı. Onun gözünde Almanya’ya ait olmayan insanlardı” dedi.
‘HÂLÂ CEVAPLANAMAYAN SORULAR VAR’
Steinmeier, kurban yakınlarına hitaben, devletin yakınlarını koruyamamış olmasından büyük üzüntü duyduğunu belirterek, “Ayrıca olaydan sonra zaman zaman terk edilmiş veya saygısızlığa uğramış hissetmeniz de beni üzüyor, bunu bana birkaç kez bizzat anlattınız. Devletimiz adına bugün şunu söylüyorum: Bu tür şiddet eylemlerinin mağdurlarının ihtiyaç duydukları sempatiyi görmelerini sağlamak bizim sorumluluğumuzdur” diye konuştu. Bugün bile hâlâ kesin olarak cevaplanamayan sorular olduğunu söyleyen Steinmeier, şunları kaydetti: “Bunun size büyük sıkıntı verdiğini anlayabiliyorum ancak bütün yüreğimle sizden rica ediyorum: Öfke ve kin sizi ele geçirmesin. Lütfen ayrıca şehirdeki, eyaletteki ve federal hükümetteki iyi niyeti de görün, lütfen her yerde uzanan elleri de görün. Yaşananları geri almak mümkün değil. Ancak siyasetçilerin ve güvenlik güçlerinin saldırıdan ders çıkarması gerekiyor. Demokratik anayasal devletimiz uyanık ve dikkatli olmalı ve daha fazlasını yapmalı, nereden geldiklerine, neye inandıklarına veya kimi sevdiklerine bakmaksızın burada yaşayan tüm insanları korumak için elinden gelen her şeyi yapmalıdır. Hanau’dan alınacak bir ders de budur.”
‘DIŞLANMAYI DERİNLEŞTİRMEYİ AMAÇLAYAN NEFRET...’
Steinmeier, Hanau cinayetlerinin birdenbire gerçekleşmediğine işaret ederek, “Failin işlediği suç, tarih öncesinden bu yana Müslümanlara, Yahudilere, Sinti ve Romanlara karşı duyulan nefreti içermektedir. Aynı zamanda internet ve sosyal medyada yayılan, toplumsal iklimimizi zehirlemeyi ve göçmen kökenli insanların izolasyonunu ve dışlanmasını derinleştirmeyi amaçlayan nefret de yer alıyor” ifadelerini kullandı. Birlikte yaşamanın önemini vurgulayarak birlik ve beraberlik mesajı veren Steinmeier, “İnsanlar kökenlerine, dinlerine, ten renklerine indirgendiğinde itiraz edelim. Aşağılanan, hakaret edilen, tehdit edilenlerin yanında olalım. Saygı dilini tartışma alanlarımızın ortak dili haline getirelim” diye konuştu.
'DEMOKRASİMİZİ GÜÇLENDİRİN'
Yaklaşan seçimlere de işaret eden Steinmeier, “Seçime katılarak, demokrasimizi güçlendirin. Oylarınızla insanlık düşmanlarına karşı durun” çağrısında bulundu. Steinmeier, kent içinde yapılması kararlaştırılan ancak bazı ailelerin karşı çıktığı anıtın yeri konusunda da ortak bir çözüm bulunmasını istedi.
‘ÖZÜRLERİ KABUL ETMİYORUM!
Törende katliamda yaşamını yitiren gençlerin ailelerini temsilen Sedat Gürbüz’ün annesi Emiş Gürbüz, Ferhat Unvar’ın annesi Serpil Temiz Unvar, Gökhan Gültekin’in ağabeyi Çetin Gültekin ve Said Neshar Hashemi’nin ağabeyi Said Etris Hashemi konuştu. Konuşmasında şimdiye kadar yapılan tüm özürlerin hiçbirini kabul etmediğini belirten Emiş Gürbüz, özellikle Hanau Belediyesi’ne ağır eleştirilerde bulundu. Katilin sosyal medya ortamında yayımladığı mektupların Hanau Belediyesi’nce bilindiği, saldırının yaşandığı lokaldeki acil çıkış kapısının kapalı tutulduğundan haberi olduğu gibi hususları hatırlatan Gürbüz, “Bu dokuz çocuğun ölümünden Hanau Belediyesi de sorumludur, bundan dolayı suçludur” dedi. Yapılması kararlaştırılan anıt yeri konusunda da Büyükşehir Belediye Başkanı Kaminsky’i ağır bir dille eleştiren Gürbüz, “Başkan bu konunun konuşulduğu toplantıda Hanau’nun çoğunluğunun bu anıtın Marktplatz’da yapılmasına karşı olduğunu söyledi. Peki ölenler kimdi? Hani onlar da Hanauluydu. Eğer Hanau halkına sorulsaydı, onların da bu anıtın yerini kabul edeceklerine eminim. Ben bu anıt üzerinde oğlumun isminin olmasını istemiyorum” diye konuştu.
‘BU MÜCADELEDE BİZİ YALNIZ BIRAKMAYIN’
Katliamın ardından oğlu Fehrat Unvar adına bir ‘eğitim insiyatifi’ kuran Serpil Temiz Unvar da konuşmasında “Ben kendi oğlumun yaşamını koruyamadım, başaramadım. Ama şimdi tüm gençleri nefretten korumak için çaba gösteriyorum. Başarılı olabilir miyim bilmiyorum. Ancak ben hep ileriye bakıyorum. Ayrım gözetmeden tüm insanlık için mücadele ediyoruz. Bu mücadelede bizi yalnız bırakmayın” dedi.
MÜSLÜMANLARI HEDEF ALDI
Katliamda kardeşini kaybeden, kendisi de ağır yaralanan Said Nesar Hashemi de konuşmasında bu saldırının aynı zamanda “Müslümanları hedef aldığı”nı hatırlattı. Yaşanan seçim sürecinde göçmenlerin malzeme olarak kullanıldığına işaret eden Hashemi, “Politikacılar bu konuyu insani boyutlarıyla tartışmak yerine, işi ‘kim ne kadar hızla sığınmacıları sınırdışı edecek?’ yarışına soktular” diye konuştu. Son günlerde Almanya’nın dört bir yerinde demokrasi için, insanlık için sokaklara dökülen insanlara dikkat çeken Hashemi, “Onların sesine kulak verin! çağrısında bulundu.
‘HEP ACI VERECEK BİR İZ BIRAKTI’
Toplantının son konuşmacı Hanau Büyükşehir Belediye Başkanı Kaminsky ise kendisine ve belediyeye yönelik tüm eleştirilere rağmen hoşgörü, dayanışma ve birliktelik çağrısında bulundu. Hanau’nun uzun yıllardır 100’den fazla ulustan insanın barış içinde yaşadığı bir kent olduğunu hatırlatan Kaminsky, “Bu saldırı şehrimizin yüzünde hiçbir zaman kaybolmayacak, hep acı verecek bir yara izi bıraktı” dedi. Anıt konusunda alınan kararı savunan Kaminsky, bunun ailelerin çoğunluğunca desteklendiğini belirterek bundan dolaya “müteşekkir” olduğunu kaydetti. Hanau’da ve Almanya’nın çeşitli kentlerinde geçen hafta sonunda başlayan anma etkinlikleri gün boyunca devam etti.
IRKÇI TERÖR SALDIRISI
Hanau kentinde 19 Şubat 2020’de, Tobias Rathjen tarafından şehir merkezindeki iki kafeye yönelik ırkçı terör saldırısında, aralarında 4 Türk’ün de bulunduğu 9 kişi hayatını kaybetmişti. Özel harekat timinin saldırının ardında yaptığı operasyonda, 43 yaşındaki Rathjen ve 72 yaşındaki annesi evlerinde ölü bulunmuştu. Saldırgan Rathjen’in avcılık belgesi olduğu ve ardında bir mektupla video bıraktığı kaydedilmişti. Dönemin Başbakanı Angela Merkel saldırıyla ilgili “Irkçılık zehirdir, nefret de zehirdir ve bu zehir toplumumuzda vardır” ifadelerini kullanmıştı. Federal Savcılık tarafından Aralık 2021’de yapılan açıklamada, saldırıyla ilgili soruşturma kapsamında başka kişilerin suç ortağı, azmettirici veya yardımcı olduğuna ya da failin bir sırdaşı bulunduğuna dair yeterli delil bulunamadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği bildirilmişti.