Paylaş
10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü’nü geride bıraktık. Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu’nun girişimi ile 1992 yılından bu yana her yıl 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü olarak anılıyor. Bu yılki tema “Eşitsiz Bir Dünyada Ruh Sağlığı” olarak açıklanırken; Dünya Sağlık Örgütü ise bu yılın temasını “Herkes için ruh sağlığı bakımı: Hadi bunu gerçeğe dönüştürelim” olarak belirlendi. Eşitsizliklerin olduğu bir dünyada mutluluk mümkün mü?
Bu özel günde belirlenen tema çok anlamlı: “Eşitsiz Bir Dünyada Ruh Sağlığı”
Covid pandemisinden sonra eşitsizlikler çok daha fazla ortaya çıktı. Dünyadaki eşitsizliğe soğuk savaşın ardından sosyalizm, komünizm, kapitalizm düalizmi zıtlaşması sebep oldu. Günümüzde dünyada kapitalizmin tek süper güç olması nedeniyle gelir eşitsizliği ciddi anlamda arttı. Covid pandemisi de bunu hızlandırdı. Özellikle gelişmiş ülkelerin bencil, açgözlü, empati yoksunu tavırları dünyanın geri kalanının aşıya ulaşmasını zorlaştırdı. Hatta bırakın aşıyı, Afrika’da 2 milyar kişi temiz suya ulaşamıyor.
Dünyada böylesine bir gelir eşitsizliği, hak ve fırsat eşitsizliği varken insanların mutlu olması beklenebilir mi? Elbette çok zor, hatta imkansız.
Krize giderken önleyici tedbir almak şart
Tüm bu eşitsizlikler ve etkenler dünya genelinde ruh sağlığını bozdu. Bu etkenlerin çoğalmasıyla beraber toplumsal olaylar ortaya çıkıyor. Eğer tetikleyenler ve provoke edenler varsa bu olaylar daha erken ortaya çıkıyor. Bunu şuna benzetiyoruz… Bir insanın orta kulağında iltihap varsa ve cerrah kendi kendine geçmeyeceğini anlarsa orta kulağına ufacık bir kesik atar oradaki iltihabı boşaltır ve çabuk iyileşir. Bu önleyici tedbirdir çünkü kendi haline bıraksa daha şiddetli bir şekilde hasar bırakacak. Daha az hasarla bu şekilde hafif bir iz bırakarak bunu temizliyor. Burada da dünya bu yönden krize doğru gidiyor. O nedenle ruh sağlığı konusunda tehditlere karşı önlem alınması gerekiyor. Ne olacaksa olsun diyerek bir kenara çekilip beklersek kontrol dışı olaylar gelişir. O nedenle kontrol altında müdahale etmek ve yanlış giden bir şey varsa patlamadan düzeltmek gerekiyor.
Dünya yalnızlıkla mücadele için savaş veriyor
Bütün dünyada pandemiden sonra intiharların arttı. Japonya’da geçtiğimiz Mart ayında Yalnızlık Bakanlığı kuruldu. İleri yaşta intiharların arttığı bu ülkede yalnızlıkla mücadele için robotlar geliştiriyorlar. Japonya’da sohbet odaları var. İnsanların yalnızlığını gidermesi için devlet sohbet odaları açmış. Hiç tanışmayan kişiler sohbet ediyorlar.
Maddi refah artışına karşın mutluluk düzeyi artmadı
İnsanın mutlu olmadığı bir toplumda maddi refahın yükselmesinin hiçbir yararı ve anlamı da olmuyor. ABD’de yapılan bir çalışmada elde edilen istatistiki verilere göre 1950 ile 2000 arasında gayrisafi millî hâsıla kişi başı 20 bin dolardan 35 bin dolara çıkmış. Aynı şekilde psikolojik refah düzeyi de ölçülmüş. Kendini çok mutlu hissedenlerin oranı hep yüzde 30 civarında kalmış. Maddi refah artmış ama psikolojik refah aynı paralellikte artmamış. Manevi refah aynı paralellikte artmamış. Bu tespitler üzerine bilim çevreleri bununla ilgili projeler yürüterek çözümler üretilmeye çalışıyor. Bu nedenle Dünya Ruh Sağlığı Günü’nde tema olarak eşitsizliklere dikkat çekiliyor.
Sadece beden sağlığını gözetmek yeterli değil
Daha önceleri sadece beden sağlığı üzerinde durulmasına karşın artık ruh ve zihin sağlığının da önemi anlaşıldı. Artık ruh ve zihin sağlığı öne çıkarılıyor. Dünyada yeni bir değişim yaşanıyor. Bu değişimde ne var? Ruh sağlığını inkar eden sadece maddeci indirgemeci, insanı yalnızca biyolojik bir varlık olarak gören yaklaşım değişiyor. Ruh konusu tamamen ilahiyatçılara bırakılıyordu. O da şimdi bilimin ilgi alanına girdi.
Ruh, zihin ve beden üzerinde multidisipliner bir alan oluşturuldu. Yale Üniversitesi’nde şu anda kuantumcular, sinir bilimciler, felsefeciler ve ilahiyatçılar beraber çalışıyorlar. Mesela şu anda bir kitap var ‘What the Bleep Do We Know!?’ Türkiye’de de tercüme edildi. Bir fizik profesörü kuantumcu, bir ilahiyatçı ve bir psikiyatrist bilinç konusunu tartışıyorlar. Yani bütün bilgiler yeniden yazılıyor.
Zihin bedeni yönetmeli
Ruh sağlığı beden sağlığını çok yakından ilgilendiriyor ve doğrudan etkiliyor. Mesela zihnimizde bir düşünce var, bir şeye takılmış. Moraliniz bozuk spor yapmanız gerekiyor fakat hiç canınız istemiyor. Uykusuz değilsiniz, vücudunuzun herhangi bir yeri de ağrımıyor. Peki neden yapamıyorsunuz? Zihin bedenine bunu yapma izni vermiyor. Zihin bedene izin vermiyor çünkü beynimizin üzerinde bir zihin vardır. Zihnimizin üzerinde de bir ruh vardır. Böyle bir entegrasyon var. Böyle bir ilişkisel çalışma var.
"Böyle bir durumda kişi bu ayrımı yaparsa ruh sağlığını koruyabilir. "
Fizik tedaviye giden bir hanımefendi var. Fizyoterapisti ona terapi yapıyor. Omzunu, boynunu çekiyor kasıyor normalde ağrıması lazım. ‘Teyze senin bu hareketlerden sonra canının acıması of pof demen lazım, neden demiyorsun? Ağrı hissetmiyor musun?’ diye soruyor. Hanımefendi, ‘Hissetmez miyim, çok hissediyorum ama bu tedaviden sonra onun nasıl geçeceğini düşünüyorum. Ondan sonraki rahatlığı düşünüyorum ve dayanıyorum’ diyor. Yani bu durumda zihin bedeni yönetmiş oluyor.
Olumlu uyanıklık psikolojik sağlamlık sağlıyor
Akıl muhakeme denilen zihin kısmı, beynimizin ön bölgesine komut veriyor. Böylece bedenimiz ya tembelliğe ya da enerjiye yöneliyor. Kişi hayatta yardım ederek ve küçük başarılar elde ederek mutlu oluyor. Hayatı anlamlı yaşamak ruh sağlığı için çok önemli. Ayrıca hareketli olmak da psikolojik sağlamlık üzerinde olumlu katkılar sağlıyor. 90-100 yaşında kişiler vardır. Vücutları yaşlandığı halde enerjik ve aktiflerdir.
Zihinsel ve bedensel aktivite: Alzheimer’ı önlemede etkili
Alzheimer’ı önleyen en önemli şey budur: Zihinsel ve bedensel aktivite. Bir insan ne kadar hareketliyse, günde 5 bin adımdan az olmamak üzere hareket ediyorsa olumlu bir uyanıklık içerisindedir. Stresli bir uyanıklık içinde değil. Amaca yönelik küçük başarılar elde edecek, işi bitirmenin tatminini yaşayacak, birine yardım etmenin tatminini yaşayacak, birisini sevindirmenin tatminini yaşayacak. Böyle küçük başarılar, kişiye beyinde mutluluk hormonu salgılatıyor.
İyilik hali önemli ve gerekli
Daha önce ruh sağlığı diyorduk, şimdi psikolojik sağlamlık diyoruz. Çünkü ruh sağlığı dediğimiz zaman hastalık olmaması anlaşılıyordu. Ruh sağlığı, hastalıklarının olmamasının dışında, kişinin yeni ruhsal patolojilere, başka hastalıklara karşı da dirençli olabilmesi, iyilik halinde olabilmesi, dirençliliğin olması, esnekliğin olması ile mümkün. Bütün bunları öğrenirse kişi, stres yönetimi yapabiliyor gelecekle ilgili daha anlam peşinde koşabiliyor. Ruh sağlığı için anlam burada çok önemli.
Hayat boyunca stratejik hedefler olmalı
Anlam peşinde koşan bir kimse, limandan çıkan ve nereye gideceğini bilen gemi gibidir. Nereye gideceğini bildiği için rüzgâr ona yardım eder. Bir gemi limandan çıkmış ama nereye gideceğini bilmiyor, rüzgâr onu istediği yere sürükler. İnsan hayat yolculuğuna çıkarken de stratejik hedefleri olacak. Kısa vadede orta-kısa vadeli hedefleri olacak. İnsan bu hedeflerden yoksunsa kendini aşamaz, kendini aşamayan insan anlam peşinde olmaz. İnsanın yemek, içmek, üremek gibi temel ihtiyaçları dışında sevmek, sevilmek, toplum için bir şey yapmak, yüksek değerlere sahip olmak, kendini gerçekleştirmek gibi hedefleri de olmalı. Bu nedenle ruh sağlığı sadece psikolojik olarak hastalığın olmaması değil, kişinin kendini daha mutlu edecek alanlara yatırım yapmasıdır. Buradaki sihirli kelime, insanın ruh sağlığı için olaylara pozitif anlam yüklemek, pozitif yorumlar yapabilmek, pozitif duygu durumunda kendini tutabilmektir. Negatifi de görüp pozitif duygu durumunu da yönetebilmek önemlidir.
Yüksek bir güce bağlanmak, psikolojik bir ihtiyaçtır
Pandemi sürecinde insanlık, ölüm başta olmak üzere pek çok konuda çaresiz kaldı, yaşayarak gördük. Böyle durumlarda, her şeyi bilen, her şeyi kontrol eden yüksek bir güce inanan bir kimse bu inanmanın verdiği huzuru, dinginliği kazanıyor. Ruh dinginliği böyle kazanılır. Zihin sağlığı böyle kazanılır, beden sağlığı böyle kazanılır. Onun için yüksek bir güce inanmak önemlidir. Bağımlılık tedavisinde kullandığımız Minnesota Modeli’nde 12 basamaktan bir tanesi yüksek bir güce inanmaktır. Bu koruyucu melek ya da zihinsel sığınak olabilir.
Kişiye yalnız olmadığını hissettirecek yüksek bir güce bağlanmak, insanın psikolojik bir ihtiyacıdır. Ölümü düşünen bir kimse yani öldükten sonra hayatın olduğunu, yapılan iyiliklerin karşılıksız kalmayacağını, kötülüklerin de bedellerini ödeyeceğini düşünürse insan o anda çözüm buluyor, anlam yakalıyor. Anlam yakalayabilmek için de bu spritüelite çok önemli.
Paylaş