Paylaş
Yumurta toplama, komplikasyon riski düşük olan bir işlemdir fakat her tıbbi müdahalede olduğu gibi nadir olarak karşılaşılan birtakım riskler de taşımaktadır. Hastalar işlem sonrasında genellikle aynı gün taburcu edilir ve günlük hayatlarına dönebilir. Yumurta toplama işleminin ardından bol sıvı tüketilmesi, ağır fiziksel aktivitelerden kaçınılması ve doktorun önerilerine uyulması iyileşme sürecini hızlandırmaktadır.
TEKNOLOJİNİN GELİŞİMİYLE BİRLİKTE YUMURTA TOPLAMA İŞLEMİNDE BÜYÜK BİR DÖNÜŞÜM YAŞANDI
Tüp bebek tedavisi ilk defa 1978 yılında başarılı bir şekilde uygulanarak Louise Brown’ın dünyaya gelmesini sağlamış ve üreme tıbbında devrim yaratmıştır ancak o dönemlerde kullanılan yöntemler bugünkü kadar kolay ve konforlu değildi. İlk yıllarda yumurtalar, laparoskopik cerrahi yöntemle toplanıyordu. Laparoskopi, küçük bir cerrahi girişim gerektiriyordu ve genel anestezi altında yapılması zorunluydu. Bu yöntem hasta konforunu azaltıp komplikasyon riskini artırıyordu. 1980’lerin başında ultrason teknolojisinin yaygınlaşmasıyla birlikte yumurta toplama işlemi büyük bir dönüşüm yaşadı. Vajinal ultrason eşliğinde yapılan transvajinal yumurta toplama daha güvenli, hızlı ve hasta açısından çok daha kolay bir yöntem haline geldi. Bu yenilik, tüp bebek tedavisinin daha geniş bir kitleye ulaşmasını sağladı. Günümüzde yumurta toplama işlemi çoğunlukla vajinal ultrason eşliğinde yapılmaktadır ancak her hasta için standart bir yöntem uygulanamayabilir.
Vajinal yolla yumurtalara ulaşmanın mümkün olmadığı durumlar da vardır. Örneğin, yumurtalıkların pelviste alışılmadık bir şekilde yüksek konumda olduğu anatomik durumlarda veya pelvik cerrahi geçirmiş hastalarda vajinal yöntem yeterli olmayabilir. Bu gibi durumlarda transabdominal yumurta toplama yöntemi devreye girer. Abdominal yolla yapılan yumurta toplama, karın duvarından ince bir iğneyle girilerek ultrason rehberliğinde gerçekleştirilir. Vajinal yöntemle ulaşılması mümkün olmayan foliküller bu sayede güvenle aspire edilebilir. Abdominal yolla yumurta toplama, yalnızca anatomik nedenlerle değil, aynı zamanda bazı klinik durumlarda da tercih edilebilir. Örneğin, şiddetli vajinal stenozu olan veya pelvik enfeksiyon öyküsü bulunan hastalarda vajinal yol kullanılamaz. Ayrıca, endometriozis gibi rahatsızlıkların neden olduğu pelvik yapışıklıklar, yumurtalıklara vajinal yolla ulaşmayı zorlaştırabilir. Radyoterapi sonrası pelvik organların yer değiştirdiği durumlarda veya maligniteye bağlı cerrahi müdahaleler geçirmiş hastalarda da bu yöntem kurtarıcı bir alternatif sunar. Her iki yöntemin de avantajları ve riskleri vardır; bu nedenle işlem öncesinde kapsamlı bir değerlendirme yapılarak hangi yaklaşımın daha uygun olduğuna karar verilmelidir.
KOMPLİKASYON RİSKİ DÜŞÜK BİR İŞLEM OLSA DA NADİR OLARAK ENFEKSİYON VEYA KANAMA GÖRÜLEBİLİR
Yumurta toplama işlemi, genel olarak minimal invaziv bir prosedürdür ve komplikasyon riski düşüktür fakat her tıbbi müdahalede olduğu gibi belirli riskler de taşır. Vajinal yolla yapılan işlemlerde en sık karşılaşılan durum, giriş noktasında hafif kanama ve çok nadir olarak enfeksiyon gelişimidir. Bu tür komplikasyonlar, steril teknikler ve uygun antibiyotik kullanımıyla büyük ölçüde önlenebilir. Abdominal yolla yapılan işlemlerde ise karın duvarından girilmesi nedeniyle hafif ağrı ve nadiren de olsa çevre organlara zarar riski mevcuttur. Ancak bu komplikasyonların görülme sıklığı oldukça düşüktür. İşlem sırasında kullanılan iğnelerin ince yapısı ve ultrason rehberliğinde hassas bir şekilde uygulanması, güvenliği artırmaktadır.
Vajinal veya abdominal yolla yapılan yumurta toplama işlemlerinde en önemli komplikasyonlardan biri kanamadır. Yumurtalıklardan kaynaklanan bu kanamalar genellikle hafif düzeydedir ve çoğu zaman kendi kendine sınırlanır. Ancak nadiren de olsa kanama karın boşluğuna ciddi düzeyde olabilir ve dikkatli bir şekilde takip edilmesi gerekir. Bu tür bir kanama genellikle yumurtalığın iğneyle delinmesi sırasında ortaya çıkar. Hasta işlem sonrasında yakın gözlem altında tutulur ve kan basıncı, nabız gibi hemodinamik parametreler düzenli olarak kontrol edilir. Eğer kanama miktarı artar ve hastanın hemodinamik durumu bozulursa acil müdahale gerekebilir. Bu tür durumlarda ilk tercih genellikle laparoskopik cerrahi olur. Laparoskopi, hem kanamanın kaynağını tespit etmek hem de durumu kontrol altına almak için güvenli ve etkili bir yöntemdir. Yumurtalık yüzeyindeki kanamalar genellikle basit bir cerrahi dikişle kontrol edilebilir. Eğer büyük damar yaralanması gibi daha ciddi bir durum söz konusuysa, daha kapsamlı bir cerrahi müdahale gerekebilir.
İŞLEM SONRASI BOL SIVI TÜKETİLMESİ, AĞIR FİZİKSEL AKTİVİTELERDEN KAÇINILMASI VE DOKTORUN ÖNERİLERİNE UYULMASI GEREKİR
Yumurta toplama işleminin ardından hastaların büyük çoğunluğu aynı gün taburcu edilir ve normal hayatlarına dönebilirler. Bununla birlikte işlem sonrası hafif kramplar, karın şişliği ve rahatsızlık hissi yaşanabilir. Bu belirtiler genellikle birkaç gün içinde kendiliğinden geçer. İşlem sonrası dönemde bol sıvı tüketilmesi, ağır fiziksel aktivitelerden kaçınılması ve doktorun önerilerine uyulması iyileşme sürecini hızlandırır. Bazı durumlarda işlem sonrası dönemde dikkatli bir izlem gerekebilir. Özellikle yumurtalıkların aşırı uyarıldığı hastalarda, over hiperstimülasyon sendromu (OHSS) riski artar.
OHSS yumurtalıkların aşırı büyümesiyle karakterize bir durumdur ve şiddetli vakalarda karın ağrısı, nefes darlığı ve sıvı birikimi gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Bu durum genellikle hafif seyreder ve destekleyici tedaviyle kontrol altına alınabilir. Ancak şiddetli vakalarda hastanede izlem gerekebilir. Sonuç olarak laparoskopik yöntemlerden ultrason rehberliğinde yapılan transvajinal ve transabdominal yöntemlere kadar geçen süreç, yumurta toplama işlemini hasta konforu açısından çok daha iyi bir noktaya taşımıştır. Hem vajinal hem de abdominal yolun avantajları ve riskleri hasta ile detaylı bir şekilde paylaşılmalı, bilinçli bir karar verilmelidir.
Paylaş