Güncelleme Tarihi:
Zayıflama hedefiyle her gün fincan fincan içilen Japon matcha çayı, Z kuşağının favorisi haline geldi. Instagram, TikTok ve YouTube’da “yağ yakıcı mucize” olarak pazarlanan bu yeşil toz çay, şimdi sağlık uzmanlarının radarında.
Uzman Diyetisyen Elif Melek Avcı Dursun, özellikle gençler arasında hızla yayılan bu alışkanlığın sanıldığı kadar masum olmadığını vurguluyor.
“Kalp çarpıntısı, karaciğer zorlanması, mide sorunları ve hatta bağımlılık riski göz ardı ediliyor” diyen Dursun, matcha ve benzeri çayların bilinçsiz kullanımının sağlığı tehdit ettiğine dikkat çekiyor.
Matcha çayı; yeşil çay yapraklarının toz haliyle elde ediliyor ve yoğun kafein içeriyor. Melek Avcı Dursun’un vurguladığı riskler arasında:
Kalp çarpıntısı, anksiyete, uykusuzluk
Karaciğer enzimlerinde yükselme, toksik yük artışı
Boş mideye tüketimde karaciğer stresinin artması
Kafein hassasiyeti olanlar için yüksek tansiyon ve sinir sistemi bozuklukları yer alıyor.
Türkçesiyle Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’ne (European Food Safety Authority / EFSA) göre, günlük 400 mg’dan fazla kafein tüketimi yetişkinler için risk teşkil ediyor. Popüler çayların bazıları ise bu sınırı kolayca aşabiliyor.
Mate çayı da bir diğer popüler ürün. Yağ yakımını hızlandırdığı iddia edilse de aşırı sıcak içildiğinde yemek borusu kanseri riskini artırabileceği Dünya Sağlık Örgütü verileriyle ortaya konmuş durumda. Ayrıca: Kalp ritmini olumsuz etkileyebilir, bağımlılık yapabilir, kan basıncını yükseltebilir.
Uzman Diyetisyen Elif Melek Avcı Dursun göre, çaylar sadece destekleyici olabilir; kalıcı kilo kaybı, ancak yaşam tarzı değişikliğiyle sağlanabilir.
Dursun, “Zayıflamak bir çayın, bir karışımın işi değil; sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarının sonucudur. Çaylar destek olabilir ama asla tedavi edici değildir" ifadelerini kullandı.
Matcha ve mate yerine; rezene, melisa, ıhlamur, zencefil gibi daha hafif içerikli bitki çayları öneriliyor. Bu tür çaylar sindirimi desteklerken, haftada 1-2 kez ölçülü yeşil veya beyaz çay tüketimi daha güvenli olabilir.