Güncelleme Tarihi:
İskandinavya’da ortaya çıkan bir eğitim projesi anaokulundaki çocukların çok küçük yaştan itibaren ormanlık alanlarda eğitim almasını amaçlıyor.
Doğal ortamlarda öğrenme ilhamını aşılamayı amaçlayan 'orman okulları', yaş grubu fark etmeksizin her çocuğun gelişimini ve öğrenmesini desteklerken, doğada hastalıklara karşı bağışıklık kazanmalarını ve duygusal gelişimlerinin hızlanmasını hedefliyor.
Uzmanlar tarafından tasarlanan bu eğitim modeli, "çocuklara ormanlık bir ortamda uygulamalı öğrenme yoluyla kendilerini geliştirmeleri için düzenli fırsatlar sunan bir yaklaşım" olarak tanımlanıyor. Açık havada öğrenme, çocukları doğayla buluşturmanın önemli bir yolu olarak görülüyor.
Doğada geçirilen vakit, çocukların bağışıklık sistemlerinin güçlenmesine ve sağlıklı gelişim göstermelerine de destek oluyor. Çok sayıda araştırma, doğal alanlarda vakit geçirmenin çocuklarda obezite riskini azalttığını, dayanıklılığı artırdığını ve bilişsel gelişimi hızlandırdığını gösteriyor. Bu verilerin ışığında İskandinav tarzı orman okulları ve kreşlerin sayısı dünyanın dört bir yanında artıyor.
Peki ebeveynler neden çocukları için orman okullarını tercih ediyor? Bu okullarda çocukların günleri nasıl geçiyor? Yurt içindeki ve yurt dışındaki okulların velileri, öğretmenleri ve uzmanlar ne diyor?
Çocuğunu bu okulların Türkiye'deki örneklerinden birine gönderen veli Rıfat D. bu kararın gerekçesini şöyle anlattı: "Orman okulu kavramı Avrupa'da çok yaygın olsa da ülkemizde henüz yeterli düzeyde değil. Ben de iki yıl önce çalıştığım şirketi temsilen gittiğim Almanya'da düzenlenen çevresel sürdürülebilirlik çalıştayında bu kavramla tanıştım. Ekipte yer alan Alman bir arkadaş, çocuğunu böyle bir okula kaydettirmek istiyordu. Eşi de okulların broşürünü almış, karar vermeye çalışıyorlardı. Merak edip sohbetlerine dahil oldum. Buldukları okulların hepsi çocukların doğayla iç içe olmalarını sağlayan, en önemlisi de ilham verici bir açık havada öğrenme yöntemi sunuyordu. Bu gerçekten de muazzam bir şey. Çocukların ekolojik bakış açısıyla doğaya bakmayı öğrenmeleri, ilerleyen yaşlarda farkındalığı yüksek birer birey olmaları için güzel bir adım… Japon bilim insanlarının doğa-insan-sağlık üzerine her yıl yayınladığı çalışmaları baz aldığımızda doğayla bütünleşmenin insan sağlığına da iyi geldiği de bilinen bir gerçek. Bunun üzerine ben de bu eğitim modelini düşünmeye başladım. Türkiye'ye döndüğümde ben de oğlumu böyle bir okula yazdırmak istiyordum. Sordum soruşturdum, birkaç seçenek olduğunu öğrendim. Ailem İzmir'de yaşadığı için orada bir okul bulabildim. Sürekli eğitim sistemini değiştirmek yerine çocukları daha doğru yönlendirerek, doğayla barışık bireyler olarak yetiştirmek bizim coğrafyamız için bir zorunluluk. Bu okulların sayısı artırmamız gerekiyor."
‘OĞLUM SABAH ERKENDEN KALKIP OKULA GİTMEK İÇİN CAN ATIYOR’
Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de yaşayan Juho Pietarila, oğlu Kauko’nun Hopealaakso kreşinin orman grubuna kaydolduktan sonra gözle görülür oranda değiştiğini söyledi.
Pietarila, BBC'ye yaptığı açıklamada, “Sabahları okula gitme süreci oldukça kolaylaştı. Evden çıkma vakti geldiğinde oğlum çantasını hazırlamış, kıyafetlerini giymiş şekilde karşıma geçip ‘Tamam, hadi gidelim’ diyor” derken, Kauko'nun orman grubuna katılmadan önce düzenli olarak öfke nöbetleri geçirdiğini belirtti.
Pietarila, Kauko’nun kreşin "Samoojat" grubunda olduğunu söyledi. “Samoojat” Fincede ormanda yiyecek arayan insanlar için kullanılan bir kelime. Oğlunun kreşte neredeyse hiç vakit geçirmediğini, bütün gün ormanda olduğunu da belirten Pietarila ekledi:
"Bu çocuklar her zaman dışarıda. Kış mevsiminde dahi doğayı keşfediyorlar. Yağmur ya da kar yağması onlar için hiç fark etmiyor. Oğlum 'Samoojat'lar için havanın her zaman iyi olduğunu söylüyor.”
ÇEVREYE DUYDUKLARI SAYGI ÜST SEVİYEDE
Finlandiya’da kış mevsimi sert geçiyor. Gündüz sıcaklık ortalaması -2 dereceyi buluyor. Ancak en az iki ay süren yoğun kar yağışı altında dahi çocuklar doğada öğrenmeyi aksatmıyor.
Yıl boyunca Pazartesi, Salı ve Çarşamba sabahları, yaşları üç ila beş arasında değişen 21 çocuktan oluşan Samoojat grubu, ana kamplarına ulaşmak için ormanda 40 dakika kadar yürüyor.
Genellikle dondurucu soğukta beş ila altı saat dışarıda vakit geçiriyorlar. Açık havada uzun saatler geçiren çocuklar, öğle yemeklerini açık bir barınakta yiyor ve 40 dakikalık kreş yolu öncesi küçük bir barakada birkaç saatlik öğle uykusuna dalıyor.
İlk başta oldukça çetin görünen bu eğitim modeli üzerine yapılan çok sayıda araştırma, doğal alanlarda vakit geçirmenin çocuklarda obezite riskini en aza indirdiği, zihinsel gelişimi en üst seviyeye çıkardığı, sorunlar karşısında dayanıklılığı giderek artırdığı ve duygusal gelişimi hızlandırdığı yönünde sonuçlar içeriyor.
Ayrıca küçük yaştan itibaren doğa ile iç içe yaşamanın doğaya saygıyı beraberinde getirdiğini söyleyen uzmanlar, çocukların kendi çevrelerini de bu duyarlı davranışı geliştirmeye teşvik ettiğini ifade ediyor. Açık alanda eğitime katılan çocukların en dikkate değer özelliği de yaşadıkları ortamlara karşı sorumluluk duygularının giderek gelişmesi...
Helsinki Üniversitesi'nde “erken çocukluk dönemi” üzerine çalışmalar yürüten Dr. Annina Kuusisto, BBC'ye, "Bu çocuklar geri dönüşümün önemini ve çöp atmanın zararlarını çok erken yaşta anlamaya başlayacaklar” dedi ve ekledi:
"Bu küçük bir adım olsa da çevreye duyacakları saygının gelişmesine yardımcı olduğu için oldukça önemli. Gelecekte bu çocukların doğayı korumak ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek için harekete geçme olasılıkları daha yüksek olacaktır."
Veli Özlem E. de çocuğu için orman okulu seçenlerden. Özlem E. nedenlerini şu sözlerle anlattı: "Günümüzde eğitim tamamen bir yarışa dönmüş durumda. Çocuğumun dört duvar arasına kapanıp, sadece sınavlara çalışacağı, bilgiyi öğrenmek yerine, ezberleyeceği bir eğitim almasını istemedim. Adı üzerinde, o hâlâ bir çocuk ve ben çocuğumun öğrenirken oyunlar oynamasını, mutlu olmasını istiyorum. Okulda tam olarak bunu yapıyorlar. Sabah okula gittiği zaman önce sınıf arkadaşları ile 'çember' için bir araya geliyorlar. Kendilerini nasıl hissettiklerini (ki belirtmeliyim 'iyi' bir duygu durumu değil) 'mutlu', 'öfkeli', 'üzgün', 'neşeli' gibi hislerini dile getiriyorlar. Ardından tabii ki ders saati. Ancak öğle arası geldiğinde, okulun bulunduğu kampüsün içerisinde isteyen öğrenciler, öğretmen gözetiminde bisiklet turuna çıkıyor. Okulla, sınıfla, derslerle ilgili bir karar verilmesi gerektiğinde, öğrencilerin tamamının katılımı ile karar veriliyor, eğer bir durumdan mutlu değilse, onun ile ilgili çözümünü üretip, önererek değişmesi talebinde bulunmayı öğreniyor. Belki de her şeyden önemlisi, haftada bir günlerini ormanda geçiriyorlar ve doğayla iç içe yaşamayı, ağaçlara, hayvanlara, canlılara saygı duymayı öğrenip, kendi yaş gruplarından arkadaşları ile ağaç dallarından, kütüklerden yaptıkları 'barınak'larda vakit geçiriyorlar. Burada kazandığı hayat deneyimlerinin, yaşı itibarıyla neredeyse her okulda alabileceği akademik bilgilerin ötesinde işine yarayacağına inanıyorum."
BİR GÜNLERİ NASIL GEÇİYOR?
Peki Juho Pietarila'nın oğlu Kauko ve arkadaşları bir gün boyunca neler yapıyor, nasıl bir eğitim görüyor?
Günün belli bir kısmında rutin bir eğitim alan çocuklar, zamanlarının yarısından fazlasını ormanda veya deniz kenarında serbestçe oyun oynayarak ve dolaşarak geçiriyor. Ağaç dallarından evler ve köprüler inşa eden çocuklar, çilek topluyor, ağaçlara tırmanıyor ve deniz yaşamını gözlemliyor.
Üç öğretmenin eşlik ettiği anaokulu öğrencileri, gün boyunca her an öğretmenleri tarafından tek tek denetleniyor. Öğrenciler de öğretmenlerinin görüş alanından çıkmamaları gerektiğini biliyor.
Perşembe günleri Helsinki kentindeki tarihi merkezlere geziler düzenleyen öğrenciler sadece cuma günleri kapalı alanda etüt dersleri görüyor.
Programla ilgili açıklamalarda bulunan kreş öğretmeni Samuli Rabinowitsch, “Çocuklar kreşte oldukları tek günde bile çoğu zaman bahçede vakit geçiriyor. Okul gününe gerçekten ihtiyacımız oluyor. Biz de eğitimciler olarak o günlerde idari işlerimizle ilgilenme fırsatı buluyoruz” ifadesini kullandı.
DOĞADAKİ DOST BAKTERİLER SAYESİNDE BAĞIŞIKLIKLARI ARTIYOR
Uzmanlar özellikle açık alanda yapılan eğitimin çocukların bağışıklığını artırması üzerinde önemle duruyor. Orman alanlarının bakteri çeşitliliği açısından son derece zengin olduğunu belirten uzmanlar, “dost” bakterilerle temas etmenin hem çocuklar hem de şehirdeki arkadaşları için faydalı olduğu görüşünde.
Nitekim Finlandiya'da yapılan bir çalışmada da, dört kreşin bahçesine ekilen çimen ve orman çalılıkları arasında oynayan 3 ila 5 yaşındaki çocukların bağışıklık sistemlerinin 28 gün içinde güçlendiği ortaya çıktı.
Bilim insanları, yeşillikler arasında oynayan çocukların vücutlarında ve özellikle bağırsaklarında mikrobiyal çeşitliliğin arttığını, bunun da daha sağlıklı bir bağışıklık sistemine yol açtığını tespit etti. Aynı araştırmada, çocukların bağışıklık tepkilerinde önemli bir rol oynayan T hücrelerinin ve kan plazmasındaki anti-enflamatuar moleküllerin sayısının da arttığı ortaya çıktı.
Çalışmayı yöneten Finlandiya Doğal Kaynaklar Enstitüsü araştırmacısı Aki Sinkkonen'e göre, doğayla temas, otoimmün hastalıklar ve alerjiler gibi bağışıklık sistemi sorunlarını önlüyor.
Sınıf öğretmeni Rabinowitsch de bilim insanlarının bulgularını birinci elden gözlemliyor. Çocuklarla ilgilenirken yaşadıklarını anlatan Rabinowitsch, “Gruptaki çocukların ağız çevrelerinin sürekli kirli olduğunu görürüz. Bazen toprağı bazen de dalları ağızlarına götürürler. Fakat bu onların mikroplara karşı daha dirençli olmalarını sağlıyor. Soğuk algınlığına yakalanmaları bile çok nadir...” ifadesini kullandı.
Veli Nur S. de orman okullarını seçme nedenlerine ilişkin şu ifadeleri kullandı: "Bu okullarla ilk kez YouTube'da karşı karşıya geldim. Kızımı anaokuluna vermeden önce çok fazla eğitim içeriğini izledim. O esnada yabancı bir içerik üreticisinin ayrıntılarıyla bu okulları anlattığı bir videoyla karşılaştım. İlk başta oldukça ilginç geldi, daha sonra doğada eğitim almanın bir çocuğun gelişimi için oldukça önemli olduğunu anladım. Aslına bakılırsa bu eğitim modelinin çok basit bir mantığı var. Çocuklar kapalı ortamların dışında çevrelerini keşfedecek ve üretimin önemini anlayacak.Düşünün biz bu çocukları kapalı bir ortama sokuyoruz, ilköğretime hazırlamak için hızlıca okuma-yazmayı öğrenmeleri ve yabancı dile erken yaşta alışmaları için dil dersleri aldırıyoruz. Spor yapmaları için hafta sonlarında da daha nefes alamadan kurslara götürüyoruz. Doğadan izole bir hayatın içinde adeta bir yarışa sokuyoruz çocukları. Bunları düşününce sistemin baştan aşağı saçma olduğunu anladım. Kızımın bu şekilde eğitim görmesini istemiyorum. Kendi potansiyelini deneyerek ve yanılarak bulmasını, tecrübeler edinmesini, takım ruhunu çok erken yaşta keşfetmesini, doğaya ve insanlara saygılı bir birey olarak yetişmesini istiyorum. Bunu ne kadar aile içinde öğretmeye çalışsak da, doğada karşılaşacağı zorluklar sonrasında kendisinin anlamasını istiyorum. Bunun için hızlıca internetten aramalar yaptım ve bu okulların eğitim programlarını incelemeye başladım. Bu eğitim modelinin ülkemizde de yaygınlaştığını görmek beni şaşırttı. Beyaz yakalı bir ailenin kolay kolay altından kalmasının kolay olmayacağı fiyatlarla karşılaştık ama kızım için en doğrusunu yapmak istediğimiz için elimizden geleni yaptık. Kızım bu yıl anaokuluna başladı. Eğitim programına göre çocuklar haftanın üç gününü sınıfta, iki gününü de yarım saat mesafedeki ormanlık alanda geçiriyor. Kreşte geçirdikleri üç günde de okulun dışında bulunan serada sebze dikmeyi öğreniyor, dışarıda oyunlar oynuyorlar. Kış mevsimi yaklaştığı için öğretmenleri sıcak tutacak tulumlar almamızı istedi. Kış mevsiminde de dışarıda eğitim göreceklermiş. Kızımın okuldan keyif aldığını gördüğümde gerçekten doğru bir karar aldığımızı düşünüyorum. Arkadaşlarıyla çok iyi anlaşıyor. Bütün sınıf sık sık birbirleriyle yardımlaşıyormuş. Küçük yaşta bunları yapıyor olması mutluluk verici."
POTANSİYELLERİNİ ERKEN YAŞTA KEŞFEDEBİLİYORLAR
Dahası bu okullar, pek çok çocuğun yıllar sonra kazandığı deneyimleri öğrencilerine daha anaokulundayken kazandırıyor.
Örneğin Kauko'nun sınıfındaki çocuklar her gün sırayla gruba liderlik ediyor. Bunun çok ciddi bir sorumluluk olduğunun farkında olan çocuklar, ana kampa giderken ve dönerken hangi yollardan geçeceklerine kendileri karar veriyor. Bu serbesti, çocukların kendi potansiyellerini de çok erken yaşta keşfetmelerine olanak sağlıyor.
Mesela sınıftaki çocuklardan Ronja, grup liderliğinin kendisinde olduğu bir gün arkadaşlarını kayalık araziden geçirmek için bir rota belirledi. Yolun zorluğu bir tarafa, küçük Ronja arkadaşlarının bir arada kalabilmesi için azami çaba sarf etti.
Yol boyunca arkadaşlarını sayan Ronja kimsenin eksik olmadığından emin olduğunda grubu bir araya getirerek, şarkı ve tekerleme seansı düzenledi. Bunun ardından bir de bilgi yarışması düzenleyen küçük kız, arkadaşlarına yılın hangi zamanında olduklarını, güneşin nereden doğup nereden battığını sordu.
Ronja'nın yarışmasına eksiksiz katılan minik öğrenciler, sorulara cevap vermek için hevesle ellerini kaldırarak sıranın kendilerine gelmesini bekledi.
‘SORUN OLDUĞUNDA ÇÖZÜMLER ÜRETİYOR, BİRBİRLERİNE YARDIM EDİYORLAR’
Bu süreç sadece çocukları değil, eğitimcileri de sınıyor. Zira böyle bir tempoya ayak uydurmak hiç de kolay değil.
Araştırmacılar, açık havada öğrenmenin bazı temel faydaları olduğunu belirtiyor. Özellikle davranışlarda, sosyal becerilerde, özdenetimde, artan esneklikte ve girişkenlikte iyileşmeler gözlemleniyor.
"Bu çocuklar her şeyi yapabiliyor. Bir sorun olduğunda çözümler üretiyor, birbirlerine yardım ediyor, düştükten sonra hemen ayağa kalkıyorlar. Yorulsalar bile bu onların kendilerini zorlamasına engel olmuyor” diyen Rabinowitsch, yaz ayında yaptıkları eğitimin kış mevsiminde de aksamadan devam ettiğini sözlerine ekledi.
Rabinowitsch, çocukların üşüyüp üşümediği yönündeki tartışmaları da "Kötü hava diye bir şey yoktur, iyi giyinmemiş insan vardır. Bu eğitimi buradan ele alan kişilere söylediğim tek şey bu” sözleriyle yanıtladı.
ÇOK SOĞUK HAVALARDA VÜCUT ISILARINI NASIL KORUYORLAR?
Çocuklar sert hava koşullarıyla başa çıkabilmek için sıcak tutan ceketler, su geçirmez montlar ve kar tulumları gibi kat kat termal kıyafetler giyiyor.
Ancak Finlandiya’da kış mevsimini sadece sıkı giyinerek atlatmak mümkün değil. Sulu kar ve esen soğuk rüzgarlar altında çocukların sıcak kalmak için sürekli hareket etmeye ihtiyaçları var. Özellikle soğuk kış aylarında çocukların açık alan faaliyetlerinden bahseden Rabinowitsch şunları söyledi:
"Kartopu savaşı yapıyoruz, kayak yapıyoruz, buz pateni yapıyoruz ve kızakla kayıyoruz. Sürekli hareket etmeleri gerektiğini öğretiyoruz. Ve tabii ki, bunu yaparken ekipmanlarını her zaman kontrol etmeleri konusunda uyarıyoruz; bizler de sürekli bunu kontrol ediyoruz."
Soğuğa karşı yetişkinlerden daha hassas oldukları için çocukların uygun korumaya sahip olmalarını sağlamak çok önemli.
Tromso'daki Norveç Arktik Üniversitesi'nde toplum sağlığı bölümünde profesör olan Dr. Tiina Ikäheimo, "Çocuklar daha az deri altı yağ dokusuna ve daha düşük miktarda kas kütlesine sahip. Bu da çocukların titreyerek ısınma konusunda yetişkinlere kıyasla daha fazla zorlanmalarına neden oluyor” dedi.
Peki, çocukların soğuktan etkilenmesi nasıl önlenebilir? Ikäheimo, çocukların uygun şekilde giydirilmesi ve her zaman gözetim altında tutulması gerektiğini vurgulayarak, "Ciltte uyuşma, ağrı veya soluk lekeler varsa, bunlar çocuğun soğuk yaralanması riskinin arttığına dair işaretlerdir. Bu noktada içeriye alınmaları gerekir" ifadesini kullandı.
Çocukların genellikle oyuna daldıklarını ve ciddi şekilde üşüdüklerini fark etmediklerini söyleyen Ikäheimo,"Çocuklar kendi vücut sıcaklıklarının kontrolünü sağlayamazlar. Bu öğretmenlerin üstlenmesi gereken bir iş” diye konuştu.
Vücudun en hassas bölgesi olan el ve ayakların çocuklar için özellikle önemli olduğunu belirten Ikäheimo, "Islak giysiler, eldivenler ve botlar derhal değiştirilmeli. Yeterli beslenme ve sıcak sıvılar içmek de önemli. Bunların hepsi soğuktan korunmalarına yardımcı olur” açıklamasını yaptı.
KENTTEKİ VE ORMANDAKİ AÇIK HAVA EĞİTİMİ FARKLI MI?
İngiltere'deki Portsmouth Üniversitesi'nde uygulamalı fizyoloji profesörü olan Dr. Mike Tipton, soğuk ortamlardaki riskleri anlamanın çok önemli olduğunu söyledi.
Düzenli olarak soğuk havada vakit geçiren çocukların vücutlarının zamanla iklime ayak uydurmaya başlayacağını belirten uzmanlar, çocukları soğuğa alışmaya zorlamanın, vücut ısısını düzenleme yeteneğini geliştirdiği görüşünde. "Evrimsel süreç içerisinde türümüz termostatik dediğimiz şeyi geliştirdi. Vücut sıcaklığımızı kontrol edebiliyoruz. Kısacası yaşadığınız bölgeye göre vücut sıcaklığınızı ayarlamanız mümkün ya da aynı şekilde onu kaybetmeniz de…” diyen Tipton, orman okullarında eğitim almanın büyük bir fark yarattığını söyledi ve devam etti:
"Bu çocuklar sadece soğuk bir ortama girmiyorlar. Arkadaşlarıyla birlikte çetin bir yerde maceraya atılıp eğleniyorlar. Başka bir deyişle bu eğlence onları soğuğa karşı dirençli kılıyor."
Peki kentte açık havada eğitim almakla ormanda eğitim almak arasında bir fark var mı?
Dünya Bankası verilerine göre, dünya nüfusunun yüzde 56'sı artık yoğun kentsel alanlarda yaşıyor. Uzmanlar, şehirlerde büyüyen çocukların açık hava eğitiminden mutlaka faydalanmaları gerektiğinin altını çiziyor. Bir şehirdeki biyolojik çeşitlilik hiçbir zaman ormandaki kadar zengin olmuyor.
"Evcil hayvanları beslemek ve bitkileri sulamak çocukların çevreye olan saygısını geliştirmeleri için oldukça faydalı. Bu eylemler, bitki ve hayvanların yaşamak ve büyümek için bakıma ihtiyaç duyduklarını çocukların çok küçük yaşta anlamalarına olanak sağlıyor” diyen Kuusisto, iklim kaygısı olan çok küçük çocuklarla karşılaştığını söyledi ve ekledi:
"Doğayla şefkatli bir ilişki kurduklarında, yapabilecekleri şeyler olduğunu görecekler. Bunu teşvik etmek, direnç oluşturmalarına yardımcı olmak için yapabileceğimiz en iyi şey."
‘OYUN PARKLARI ARTIK ONLARA SIKICI GELİYOR’
Orman okullarındaki eğitimciler, oyun oynayarak öğrenen çocuklara teknolojiyi kullanarak hazırlayacakları ödevler de veriyor.
Örneğin Hopealaakso kreşindeki 45 çocuğa bir hafta boyunca günlerinin nasıl geçtiğini anlattıkları bir proje hazırlamaları için tablet dağıtan eğitimciler, sonuçların etkileyici olduğunu belirtti.
Bir haftanın fotoğraflarını çeken, video kayıt alan ve resimler yapan çocuklar, en çok doğada gördükleri nesneleri ve bir arada yaptıkları faaliyetleri çalışmalarına yansıttı.
Kreşin öğretmeni Rabinowitsch, bazı çocukların temel motor becerilerinin ve genel zindeliğinin ortalamadan çok daha iyi geliştiğini gören velilerin, çevrelerine de bu okullardan bahsettiğini, bu nedenle okula katılımın her geçen gün arttığını söyledi.
Rabinowitsch, "Veliler bana bu çocuklarla ne yaptığımızı soruyor. Çocukların doğayla kurduğu kaya gibi sağlam bağlar gelişimlerini de etkiliyor” dedi ve ekledi:
“Sabahları ana kampımıza doğru yola çıktığımızda gözleri parlıyor. Öğleden sonra eve döndüklerinde, evlerinin yanındaki oyun parklarına gitmek onlara sıkıcı geliyor. Ebeveynlerinin kendilerini oyun parkı yerine ormana götürmesini istiyorlar. Onlar artık ormanın çocukları."