Güncelleme Tarihi:
Paul Smith'in hikayesi 39 yaşındayken yaşadığı sindirim sorunlarıyla ve tuvalette kan görmesiyle başladı.
Paul o dönemde bir maratona hazırlanıyordu ve çok yoğun antrenman yapıyordu. Dolayısıyla söz konusu belirtilerin antrenman rejiminden kaynaklandığını düşünmüş ve pek de üzerine düşmemişti. Zaten yaşadığı kanlı ishal olayları birkaç gün sürüyor, devamında her şey normale dönüyordu.
Sözün kısası Paul turp gibi sağlıklıydı ve endişelenmesi gereken bir şey olmadığına inanıyordu.
Ancak Temmuz 2023'te yani bir yıl sonra Paul'ün belirtileri ağırlaşmaya ve sıklaşmaya başladı. Bunun üzerine Paul durumu eşi Jess'le paylaştı.
Endişelenen Jess, Paul'e derhal bir doktora gitmesi gerektiğini söyledi. Muayenenin sonuçları Paul'ün katılacağı Trans Gran Canaria yarışından hemen önce belli oldu. Paul'e bir tür bağırsak kanseri olan rektal kanser teşhisi koyuldu.
"TURP GİBİ SAĞLIKLIYDIM"
Daily Mail'e yaptığı açıklamada o anları anlatan Paul, "Hayatım bitti diye düşündüm. O sırada kızım henüz sadece 3 yaşındaydı ve büyüdüğünü görüp göremeyeceğimi merak etmiştim. Büyük bir şok içindeydim çünkü turp gibi sağlıklıydım ve kendimi çok iyi hissediyordum" diye konuştu.
Paul, şimdilerde herkesi kendisinin göz ardı ettiği o önemli semptom konusunda uyarmak istediğini de sözlerine ekledi.
Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, günde 1 adet sosis büyüklüğünde işlenmiş et ürünü tüketmek, kolorektal kanser riskini yüzde 18 artırıyor.
Neyse ki doktora gitmekte gecikmesine karşın, Paul'e kanseri yayılmadan önce teşhis koyulabilmişti.
Doktorlar başta Paul'e en iyi tedavi seçeneğinin ameliyat olduğunu söyledi. Ancak ameliyat olması halinde hayatının geri kalanını bir kolostomi torbasıyla geçirmek zorunda kalacaktı.
Neyse ki o dönemde Paul'ün karşısına büyük bir fırsat çıktı. Paul'e İngiltere'nin en önemli kanser araştırma kuruluşlarından Cancer Research UK'in desteklediği ve kolorektal kanser hastalarına yönelik yeni bir tedavinin mercek altına alındığı bir klinik deneye katılma daveti geldi.
Manchester'da bulunan Christie NHS Vakfı Kanser Tedavi Merkezi tarafından yürütülen araştırma kapsamında, rektal kanser hastalarına ameliyat yerine her gün yüksek dozda radyoterapi ve günde iki kez tablet formunda kemoterapi veriliyor.
Uzmanlar beş hafta süren bu tedavinin çok etkili olduğu ve önümüzdeki yılın sonu itibariyle İngiltere Ulusal Sağlık Hizmetleri (NHS) bünyesindeki hastanelerin genelinde kullanabileceği görüşünde.
"BELİRTİLERİMİ O KADAR ZAMAN GÖRMEZDEN GELMEMELİYDİM"
Bir mühendis olan Paul, tedavisinin günlük yaşamını hiç etkilemediğini, çalışmaya ve sosyal hayatına olduğu gibi devam ettiğini belirterek, "Kendimi çok şanslı hissediyorum. Bu tedavi sayesinde aktif kalabildim. Teşhis koyulduğunda böyle bir şey yapabileceğimi hiç düşünmüyordum. Şansıma kanseri yayılmadan önce yakalamayı başarmıştım. Ama doğrusu ya belirtilerimi o kadar zaman görmezden gelmemeliydim" dedi.
Paul nisan ayı sonunda Manchester Maratonu'nda, önümüzdeki yıl da bir ultra maratonda tedavi gördüğü merkeze bağış toplamak için koşacak.
Paul tedavinin yan etkilerinin kendisi için oldukça sınırlı olduğunu belirterek, "Sonraki 1 ay boyunca bağırsaklarımda yanma hissettim ama o zamandan bu yana her şey normale döndü" dedi.
Söz konusu tedaviyi alabilmek için hastalığın erken evrede yakalanmış olması gerekiyor. Uzmanlar özellikle 50 yaşın üzerindeki kişilere düzenli testlerle bağırsak kanseri riskini takip etmelerini tavsiye ediyor. Ancak son yıllarda Paul gibi genç yaşta bağırsak kanseri teşhisi alanların sayısı günden güne artıyor.
Örneğin İngiltere'de her yıl 44 binden fazla kişiye kolorektal kanser teşhisi konuyor. Bu vakaların yaklaşık 2600'ünü 25-49 yaş grubundakiler oluşturuyor. Araştırmalar 1990 yılında doğanların bağırsak kanserine yakalanma ihtimalinin 1950'de doğanların 2,5 katı olduğunu gösteriyor.
"TEŞHİS ALAN GENÇLERDE ÇOK CİDDİ BİR ARTIŞ GÖRÜYORUZ"
Christie NHS Vakfı Kanser Tedavi Merkezi'nden onkolog Dr. Claire Arthur, kanamanın yanı sıra tuvalete çıkma alışkanlıklarındaki daha sık ve sıvı dışkılama gibi değişimlerin de gözden kaçırılmaması gerektiğini vurguladı.
Arthur, "İnsanların çoğu zaman dışkıdaki kanı tamamen göz ardı ettiklerini görüyoruz. Bu çoğu zaman endişe edilecek bir şey değildir. Ama kanama çoğu zaman bağırsak kanserinin ilk belirtilerindendir ve her zaman bir doktor tarafından kontrol edilmelidir" ifadelerini kullandı.
Bununla birlikte dışkıdaki kanın çıplak gözle her zaman görülemediğini sözlerine ekleyen Arthur, "Kanlı dışkı geniş bir yelpazeye yayılır. Yüzeyde de görülebilir, dışkıya karışarak renk değişimine de neden olabilir. Kanama özellikle bağırsağın üst kısımlarından geliyorsa tespit etmek kolay olmayabilir" ifadelerini kullandı.
Arthur, "Eğer bazı semptomlar yaşıyorsanız test yaptırmanız çok önemli. Özellikle de 50 yaşın altındaysanız… Çünkü teşhis alan gençlerde çok ciddi bir artış görüyoruz. Buna rağmen birçok kişi bu hastalığı hâlâ ileri yaşla ilişkilendiriyor" dedi.
Arthur, günümüzde erken teşhis alan rektal kanser hastalarının üçte birinin 5 haftalık radyoterapi seansı aldığını, geri kalanın ameliyatla tedavi olduğunu ve kolostomi torbasıyla yaşadığını belirtti.
"Paul gibi hastalar, kolostomi torbasından mümkün olduğunca kaçınmaya çalışıyor" ifadelerini kullanan Arthur, birçok kişinin bu torbayla aktif bir yaşam sürebildiğini ancak yine de bireyin hayat kalitesinin düştüğünü bu nedenle yukarıda bahsedilen türdeki yeni tedavilerin önemli olduğunu vurguladı.
Arthur, "Bağırsak kanserinin tedavisinde heyecan verici yeni gelişmeler yaşanıyor. Önümüzdeki bir iki yıl içinde radyoterapiyle tedavi edilen hastaların sayısının ameliat olanları geçmesi olası" diye konuştu.