Her şey 1960'larda başladı! Türkiye listede 9'uncu sırada... Kolon kanseri bilmecesi çözülebilecek mi? Bu beş faktör çok önemli

Güncelleme Tarihi:

Her şey 1960larda başladı Türkiye listede 9uncu sırada... Kolon kanseri bilmecesi çözülebilecek mi Bu beş faktör çok önemli
Oluşturulma Tarihi: Ocak 21, 2025 10:58

Gençlerde kolon kanseri vakaları artışta. Bu artışın sebepleri söz konusu olduğunda akla ilk olarak beslenme ve aşırı kilo geliyor. Ancak sağlıklı beslenen, spor yapan, zinde gençlerde de kanser görülmesi, bulmacada henüz yerine koyamadığımız parçalar olduğu anlamına geliyor. Peki hangi faktörler etkili?

Haberin Devamı

Chris Lopez 30 yaşındaydı ve kendini harika hissediyordu. ABD'nin Texas eyaletinin Dallas şehrinde bulunan bir mutfak sanatları okulunda öğrenciydi. Sağlıklı besleniyor, düzenli olarak spor salonuna gidiyordu. Diplomasını alıp hayatını yoluna sokmak istiyordu.

Semptomları başlangıçta kolayca göz ardı edilebilir şeylerdi. Lopez, "Yaklaşık 1 ay boyunca çok kötü bir karın ağrısıyla uğraşmıştım. 'Belki sushi'dendir ya da iyi pişmemiş balık veya öyle bir şey yemişimdir' diye düşünmüştüm" diye anlattı o günlerde yaşadıklarını.

Ne var ki gıda zehirlenmesinin bu kadar uzun sürmesi mümkün değildi. Dahası Lopez'in dışkısında kan da vardı. Üstelik hep aynı miktarda yediği halde, hızla kilo kaybediyordu. Yaz başında 80 kiloyken yaz sonunda 68 kiloya gerileyen Lopez, "İskeletim çıkmıştı" diye konuştu.

Haberin Devamı

Nihayet doktoruna gitti Lopez. Yapılan kolonoskopide kalın bağırsağında "greyfurt büyüklüğünde" bir tümör bulundu. Lopez tarama sonuçlarını gördüğünde gözlerine inanamamıştı. Genç, sağlıklı ve zindeydi. Nasıl kolon kanseri olabilirdi?

Her şey 1960larda başladı Türkiye listede 9uncu sırada... Kolon kanseri bilmecesi çözülebilecek mi Bu beş faktör çok önemli

Lopez'inkine benzeyen hikâyelerin sayısı günden güne artıyor. 20'lerinde, 30'larında, 40'larında olan atletik gençler arasında kolon kanseri oranları yükselişte, hayatta kalma oranları ise hızla düşüyor.

Chris Rodriguez de iyi bir örnek. 37 yaşında olan oyuncu Rodriguez, haftada birkaç kez CrossFit antrenmanları yapmasına; lif ve protein oranı yüksek, sebzeden zengin bir beslenme modeli benimsemesine rağmen, 35 yaşındayken üçüncü evre rektal kanser teşhisi aldı.

Rodriguez, Business Insider'a yaptığı açıklamada, "İnsan 'Ben daha ne yapayım?' diye düşünüyor. Böyle teşhisler gerçekten çok talihsiz. Semptomlar karşısında gözünüzü açık tutmak dışında yapabileceğiniz çok fazla şey yok" ifadelerini kullandı.

Gençlerde kolon kanserinin artışının sebepleri söz konusu olduğunda akla ilk olarak beslenme ve aşırı kilo geliyor. Beslenmenin kolorektal kanser riskini etkileyebildiği ve insanların beslenme yoluyla bunu bir nebze olsun kontrol altına alabildiği doğru. Üstelik beslenme alışkanlıklarımızın değiştiği de doğru. Artık eskiye kıyasla daha fazla şeker, daha fazla aşırı işlenmiş gıda, daha fazla sıvı ve katı yağ tüketiyor, daha az hareket ediyoruz.

Haberin Devamı

Yine de doktorlar yaşanan trendin genetik ya da yaşam tarzı gibi net kategorilere oturtulmasının mümkün olmadığını ve kafa karıştırıcı olduğunu belirtiyor. Sindirim sistemimize musallat olan başka faktörler de olduğu açık ancak bunların ne olduğunu tespit etmek kolay değil. Çağımızın gerçekleri olan kirlilik, mikroplastikler ve yapay ışık gibi faktörler üzerine çalışma yapmak da oldukça zor.

Yakın zamandaki araştırmalar sayesinde, gençlerdeki kolon kanseri vakalarının neden arttığına dair daha net bir tablo ortaya çıkmaya başladı. Uzmanlar, bu hastalığı önlemek ve tedavi etmek için daha iyi yollar bulmamızı sağlayacak büyük sonuçların eşiğinde olduğumuzu belirtiyor.

Haberin Devamı

HER ŞEY 1960'LARDA BAŞLADI

Aslına bakılırsa bu trendi anlamak için 1960'lı yıllara dönmek gerekiyor. Zira araştırmalar 1960'tan sonra doğan herkesin kolon kanseri riskinin önceki nesillerden daha yüksek olduğunu gösteriyor. Bu olgu bilim çevrelerinde "doğum kohortu etkisi" olarak adlandırılıyor.

Kolon kanseri araştırmacısı Dr. Marios Giannakis, Business Insider'a yaptığı açıklamada, "Gözlemlediğimiz artış sadece kalıtsal farklılıklarla açıklanamaz" dedi. ABD Ulusal Kanser Enstitüsü'nün verilerine göre, ülkede 1990'ların başından bu yana her yıl kolon kanseri oranlarında yüzde 3'lük bir artış yaşanıyor.

Amerikan Kanser Vakfı'nın yakın zamanda gazeteciler için düzenlediği brifingde konuşan Dr. William Dahut ise "Genlerde bir değişim olmadığı için kanserlerde çevre etkisinin gittikçe arttığına inanıyoruz. Ancak tam olarak ne yaşandığını görmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var" dedi.

Haberin Devamı

ABD'de büyük kanser klinikleri, bu trendi araştırmak için yeni birimler açıyor. Örneğin New York'ta bulunan Memorial Sloan Kettering'de 2018 yılında genç yaştaki hastalarda görülen kolorektal kanserler için özel bir klinik hayata geçirildi. Bu ilkin ardından Boston'da bulunan Dana Farber kliniği, Massachussetts General Hastanesi ve MD Anderson Kanser Merkezi ile Columbia Üniversitesi Irving Tıp Merkezi'nde de genç kolon kanseri hastaları için özel programlar devreye alındı.

Vakaların daha erken teşhis ve tedavi edilebilmesi amacıyla Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri'nin 2021 tarihli kararıyla, kolon kanseri izlemesi için tavsiye edilen yaş sınırı 50'den 45'e indirildi.

Haberin Devamı

Üstelik bu sadece ABD'ye özgü bir durum değil. Özellikle gelir seviyesi yüksek ülkelerde bir trend gözlemleniyor. Gençlerde kolon kanseri artışının dikkat çektiği 27 ülke arasında Yeni Zelanda, Şili, İngiltere ve Norveç'in yanı sıra 9'uncu sırada Türkiye öne çıkıyor.

Her şey 1960larda başladı Türkiye listede 9uncu sırada... Kolon kanseri bilmecesi çözülebilecek mi Bu beş faktör çok önemli

Grafik: Harun Elibol

BESLENMENİN ÖNEMİ YADSINAMAZ AMA...

Beslenmenin bu artıştaki rolünü göz ardı etmek mümkün değil. 100 yıl önce yaşamış atalarımıza kıyasla çok kötü beslendiğimize şüphe yok.

Lif örneğine bakalım... Baklagiller gibi işlenmemiş bitkisel ürünlerde bol miktarda bulunan lifin kanser riskini azalttığına dair birçok çalışma mevcut. Ancak günümüzde marketlerde bulunan paketli besinlerin birçoğu yeterince lif içermediği gibi lezzetini artırmak adına ekstra tuz, şeker ve yağlarla doldurulmuş durumda.

Kronik hastalıkların önlenmesi ve beslenme alanındaki çalışmalarıyla tanınan Dr. David Katz, besinlerin bu şekilde işlenmesinin İkinci Dünya Savaşı'nda başlayan bir uygulama olduğunu, savaş zamanı askerlere sunulan yiyeceklere tatbik edilen koruma ve lezzetlendirme işlemlerinin, savaş sonrası tüm besinlere yayıldığını belirtti.

Katz, "Gün boyunca yiyebileceğiniz kalori miktarı sınırlıdır. Bu kalorilerin yüksek yüzdesini hamburgerler ve paketli bisküviler oluşturursa doğal olarak mercimeğe ve diğer sağlıklı şeylerin yüzdesi düşer" ifadelerini kullandı.

Tükettiğimiz besin maddelerinin dengesinin bozulması, bağırsaklarımızı da etkiliyor. Örneğin kararında tüketildiğinde zararlı olmayan omega-6 zengini tohum yağları, beslenmemizin çok büyük bir kısmını oluşturduğunda inflamasyona, enfeksiyona ve diyabet, kalp hastalığı ve kolon kanseri gibi hastalıklara yol açabiliyor.

Ancak mikrobiyomumuzu belirleyen tek şey yediklerimiz değil. Doğum şeklimizden çalışma düzenimize kadar sayısız faktör mikrobiyomumuzu etkileyebiliyor.

Business Insider'a konuşan doktorlar ve araştırmacılar, milenyum neslindeki kolon kanseri vakalarında görülen artışın sadece bir unsurla açıklanamayacağını vurguluyor.

Harvard Tıp Okulu'nda epidemiyoloji profesörü olan Shuji Ogino, dünyanın dört bir yanındaki genç kolon kanseri vakalarını araştırıyor. Ogino, Nature dergisinde yayımlanan makalesinde hayatın erken evrelerindeki beslenme, yaşam tarzı, çevresel koşullar ve maruziyetlerde dramatik değişimler yaşandığını bunun da kansere zemin hazırladığını ortaya koydu.

Sonuçlarının ne olacağını bilmeden çevremize yeni etkenler dahil ettik ve şimdi bunun uzun vadeli etkilerini görüyoruz. Örneğin yapay ışık gibi basit bir şey bile rol oynuyor olabilir. "Bundan 200 yıl önce insan yapay ışık diye bir şey bilmiyordu" diyen Ogino, bu sayede günün her saati çalışıp sosyalleşebildiğimizi, dolayısıyla vücut saatlerimizin hormonlarımızı ve metabolizmamızı düzenleme şeklinin etkilendiğini vurguladı.

Southern California Üniversitesi Gastrointestinal Kanser Programı'nın yöneticisi Dr. Heinz-Josef Lenz de çevresel değişimlerin, DNA'mızda yarattığı ve henüz etkisini tam anlayamadığımız hasarları araştırıyor.

Lenz'in şu ana kadar topladığı veriler, gençlerde kolon kanserinin artışının sebebinin genetik olmadığına ancak genlerimizin işlenmiş gıdalar, antibiyotikler ve hava kirliliği gibi faktörlere maruz kaldığımızda verdiğimiz tepkiyi belirlediğine işaret ediyor.

Lenz, "16 yaşındaysanız ya da 20 yaşındaysanız hastalığınızın suçunu beslenmeye, egzersize ya da obeziteye atamazsınız. Çünkü süre çok kısa. Şu an ebeveynlerin etkisini daha iyi anlamak için gelişmeler kaydediyoruz. Özellikle de genç hastalarda... Onların maruziyeti hastalığın bir parçası mı değil mi?" ifadelerini kullandı.

Güncel araştırmalar özellikle odaklanılması gereken 5 faktörü de gözler önüne serdi.

1) UYKU DÖNGÜSÜ

Bağırsak sağlığımızı biyolojik saatimizden ayırmamız mümkün değil. Bağırsak bakterileri uykuyu düzenliyor, uyku da kanser riskini azaltıyor.

Fareler üzerinde yapılan araştırmalar ve insanlardan toplanan veriler, sirkadiyen ritmin aksamasının bağırsakta sorunlar yarattığını ve kolon kanserine katkıda bulunabildiğini gösteriyor. Geç saatlerde yapılan aktivitelerin yanı sıra evlerimizdeki yapay ışık kaynakları ve telefonlarımız, uyku düzenimizi bozuyor. Bu da artan kolon kanser vakaları adına önemli bir faktör.

Her şey 1960larda başladı Türkiye listede 9uncu sırada... Kolon kanseri bilmecesi çözülebilecek mi Bu beş faktör çok önemli

2) HAVADAKİ VE SUDAKİ MİKROPLASTİKLER

Son dönemde yapılan araştırmalar, mikroplastiklerin doğurganlığı olumsuz etkilediğine dair deliller içeriyor. Dahası mikroplastikler inflamasyonu tetikleyerek kanser ve obezite, gibi hastalıklara yol açıyor, akciğerlere zarar veriyor ve muhtemelen kanserin vücutta yerleşmesine yardımcı oluyor.

California Üniversitesi'nden araştırmacıların yakın zamanda yaptığı bir değerlendirmede, bu konuda geçmişte yapılmış 22 araştırma analiz edildi. Sonuçta mikroplastiklerin hem farelerde hem de insanlarda belli düzeylerde hasara yol açarak sağlık sorunlarına neden olduğu görüldü.

Araştırmanın yazarlarından Dr. Nicholas Chartres, Business Insider'a yaptığı açıklamada, "Özetle şunu gördük: Mikroplastiklere maruziyetiniz arttıkça, bir başka deyişle bulunduğumuz ortamdaki mikroplastik miktarı çoğaldıkça, yarattığı hasar da büyüyor" dedi.

Mikroplastikleri azaltmak için idari düzeyde adımlar atılması gerektiğini de sözlerine ekleyen Chartres, "Hasar düzeyine dair spesifik bir ölçüme ihtiyacımız yok. Mikroplastiklerin hastalık oluşumuna katkıda bulunduğunu göstermeye yetecek kadar kanıta sahibiz" ifadelerini kullandı.

3) EBEVEYNİNİZİN MARUZ KALDIĞI ŞEYLER

Lenz'in araştırdığı konulardan biri, California'nın güneyinde yaşayan Hispanikler arasında genç yaşta kolon kanseri sıklığının yüksek olmasının sebepleri.

Kanser hastalarının kanlarını, DNA hasarlarını, yaşam tarzlarını ve posta kodlarını mercek altına alan araştırmacılar, maruziyet riskinin kaynağını bulmaya çalışıyor.

Lenz, "Epigenetik bir olay olabilir. Sadece hastanın kendisinden değil, ailesinden, ebeveyninden ve onların maruziyetinden kaynaklanıyor olabilir. Epigenetik, yaşam tarzından ya da kimyasallara maruziyetten veya tepki yaratan başka bir şeyden etkilenebilir" ifadelerini kullandı.

4) ANTİBİYOTİKLER

Antibiyotiklerin bağırsak mikrobiyomunu sekteye uğrattığı ve faydalı bakterilerin bir kısmını öldürdüğü kanıtlandı. Üstelik antibiyotik ilaçlar sadece insanlara reçete edilmiyor.

Yakın zamanda yapılan araştırmalar, dünya genelindeki antibiyotiklerin yüzde 73'ünün, et üretiminde kullanıldığını gösteriyor.

Kırmızı et üretimi kişinin kolon kanseri riskini artırdığı gibi antibiyotik kullanımı da benzer bir etki yapıyor. Çalışmalar bu iki faktörün birbirinden ayrıştırılamayacağı anlamına geliyor.

Her şey 1960larda başladı Türkiye listede 9uncu sırada... Kolon kanseri bilmecesi çözülebilecek mi Bu beş faktör çok önemli

5) SEZARYEN DOĞUMLAR

Yenidoğanlar, annelerinin doğum kanalından geçerken trilyonlarca mikroba maruz kalıyor. Bu durum bebeğin mikrobiyomunun doğar doğmaz desteklenmesini sağlıyor. Sezaryen yoluyla doğan yani anne karnından doğrudan alınan çocuklar, bu faydaları göremiyor.

İsveç'te yakın zamanda yapılan bir araştırmada, sezaryen yoluyla doğan kız bebeklerde kolon kanseri riskinin vajinal yolla doğan bebeklere kıyasla daha yüksek olduğu görüldü.

2025 VE 2026 YILLARI KOLON KANSERİNDE KEŞİF DÖNEMİ OLACAK

2024 yılında yapılan uluslararası bir çalışmada, araştırmacılar bağırsaklardaki 1,6 milyon hücreyi haritalandırarak bir "bağırsak atlası" oluşturdu.

Parçası olmadığı araştırmayı Business Insider için değerlendiren Cedars-Sinai Tıp Merkezi'nden Ivan Vujkovic-Cvijin, "Tek bir araştırmanın tüm biyolojik iç görüleri ortaya koyması nadirdir. Hastalık sırasında doku fonksiyonunun hangi unsurlarının düzensizleştiğini tanımlayarak, bilim dünyası bu fonksiyonları eski haline getirecek ilaçlar tasarlayabilir" dedi.

Ama hepsi bu değil. Önümüzdeki aylarda yayımlanacak başka büyük araştırmalar da bulunuyor.

RİSKİ AZALTMANIN İKİ YOLU

Ancak o araştırmalar yayımlanana kadar da kolon kanseri riskini azaltmak için yapılabilecek şeyler mevcut.

Birincisi kontrol edilebilir faktörleri kontrol etmek gerekiyor. St. Louis'de bulunan Washington Üniversitesi Tıp Okulu'nda gastroenterolog ve kolon kanseri araştırmacısı olarak görev yapan Dr. Cassandra Fritz, "Değiştirebileceğimiz şeylere odaklanalım" dedi.

Değiştirebileceğimiz şeyler arasında tütün ürünlerini içmemek; düzenli egzersiz yapmak; alkol, aşırı işlenmiş gıda ve işlenmiş et tüketimini sınırlandırmak; şekerli içecekler tüketmemek başı çekiyor. Yapılabilecek bir diğer şey de besinleri mikrodalga fırında ısıtırken plastik yerine cam ya da seramik kaplar tercih etmek.

İkincisi de kolon kanserinin belirtilerini bilip uyanık olmak gerek. Zira özellikle gençlerde vakaların geç teşhisi tedaviyi zorlaştırıyor.

Kolon kanseri teşhisinden 18 ay önce ortaya çıkan dört belirti şöyle:

-- Haftalar süren anormal ishal

-- Kalıcı karın ağrısı

-- Kanlı dışkılama (kırmızı, fuşya ya da siyah)

-- Demir eksikliği anemisi (kan testiyle tespit ediliyor)

Uzmanlar kontrolden geçmekten korkmanın yersiz olduğunu, bu ısrarcı semptomlarını yaşayan herkesin fekal immünokimyasal test (FIT) yaptırması gerektiğini belirtiyor.

Lenz, "Eğer kolon kanseriyle ilişkilendirilebilen semptomlarınız varsa, mutlaka test yaptırın. 'Olası değil' ya da 'hayatımda görmedim' gibi sözleri kabul etmeyin" dedi.

Uzmanlar, erken teşhis edildiği takdirde, kolon kanserinin sağ atlatılması çok olası bir hastalık olduğunun da altını çizdi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!