Güncelleme Tarihi:
Ünlülerin spor ve beslenme danışmanı Thomas DeLauer, zorlanmadan zayıf kalmayı başaranları araştırdı. Vücutlarındaki yağ oranı yüzde 12'nin altında olan 200'den fazla kişiyi inceleyen DeLauer, işin sırrının sadece spor yapmak ve düşük kalorili beslenmekten ibaret olmadığını ortaya koydu.
Birçoğumuz dümdüz karınların ve baklava kasların ardında, spor salonunda harcanan saatler ve çok bir dikkatli beslenme düzeni yattığına inanıyoruz. Ancak DeLauer, gerçekte o kadar katı kuralların gerçek olmadığını söyledi.
Doğal olarak zayıf olan kişilerin çoğunun vücutlarını hiçbir şekilde kafaya takmadığını belirten DeLauer, "Sadece yemek yemeyi unutuyorlar" dedi. DeLauer, bu gruptaki kişilerin ortak alışkanlıklarından birinin kasten olmasa da kahvaltıyı atlamak olduğunu ifade etti.
DeLauer, "Bu şekilde kazara aralıklı oruç uygulamak insülin seviyelerinin düşmesini ve glukagonun artmasını sağlayabiliyor. Glukagon da yağ yakımının verimliliğini artırmaya yardımcı oluyor" diye konuştu.
Zayıf kişilerde gözlemlediği bir diğer ortak noktanın aç karna hareket etmeyi tercih etmeleri olduğunu söyleyen DeLauer, "Bu kişiler aç karna antrenman yapmayı tercih ettiklerini ve karınları tok olmadığında daha net düşünebildiklerini söylüyorlar" diye konuştu.
DeLauer'ın görüştüğü kişilerin bir diğer ortak noktası da günün en büyük öğününü öğle yemeğinde yemeleriydi.
Bu gözlemlerini popüler YouTube kanalı için çektiği bir videoda anlatan DeLauer, "Gerçekten yıllardır insanlara zindeliklerini korumak ya da doğal olarak zayıf kalmak için ne yaptıklarını soruyorum. Bazıları 'Ben hep böyleydim' diyor ama alışkanlıklarına daha yakından bakmaya başladığınızda bu ortak paydalar dikkat çekiyor" dedi.
DeLauer'i şoke eden ortak noktalardan biri de zayıf kişilerin çok büyük bir kısmının çikolatayı sevmesi oldu. Çikolata çoğu zaman yüksek kalorisi ve yağlı olması nedeniyle kilo alımıyla ilişkilendiriliyor. Ancak DeLauer, küçük miktarlarda tüketildiği takdirde çikolatanın ani geçen atıştırma isteklerini savuşturmaya yardımcı olabileceğini söyledi.
DeLauer, "Zayıf olduğunu bildiğim kişilerin yüzde 60-70'inin epey bir miktar çikolata, özellikle de bitter çikolata tükettiğini fark ettim. Ben de bitter çikolatayı çok seviyorum. İştahımı kesiyor, bana enerji patlaması yaşatıyor ve bu sayede kendimi iyi hissettiriyor" dedi.
Ara sıra küçük miktarlarda çikolata yiyen zayıf insanların "başka zaman kaçamak yapma ihtiyacı hissetmediğini" vurgulayan DeLauer, çikolatanın tatlı isteğini abartmadan bastırmanın bir yolu olduğunu söyledi.
Araştırmalar, bitter çikolatanın sağlığa birçok faydası olduğunu gösteriyor. Bilim insanları kakao çekirdeklerinde bulunan ve hem sütlü hem de bitter çikolatanın içeriğinde yer alan teobromin maddesinin kıymeti bilinmeyen doğal bir iksir olduğuna, Alzheimer hastalığının tedavisinde kullanılabilecek antiinflamatuar özellikler taşıdığına inanıyor.
Teobromin maddesi ayrıca vücudun yağları parçalama kapasitesini artırdığı için kilo yönetimine de yardımcı oluyor. DeLauer, zayıf kişilerin çoğunlukla bitter çikolata tercih ettiğini söyledi.
Doğal zayıfların yemek tercihlerine de değinen DeLauer, "Bu kişiler daha az yağlı yemekleri tercih ediyor. Hamburger yerine salata, bol sulu bir biftek yerine derisiz tavuk gibi daha yağsız alternatifleri seçiyorlar" diye konuştu.
DeLauer, "Gerçek şu ki görüştüğüm zayıf kişilerin çoğu daha yağlı etleri ve sıvı yağları tercih etmiyor. Bu şekilde beslenmek onların doğal eğilimi. Genel olarak konuşmak gerekirse bazıları yağda yumurta yerken bazıları yumurta beyazından yapılmış yağsız omletleri yemek istiyor" ifadelerini kullandı.
DeLauer'ın anlattığına göre, vücudundaki yağ oranı düşük kişilerin bir diğer ortak özelliği de çok sıkı bir porsiyon kontrolü uygulamalarıydı. Araştırmalar akşam yemeğinde az, öğle yemeğinde çok yemenin kilo vermenin anahtarlarından biri olabileceğine işaret ediyor. DeLauer, gözlemlediği zayıf kişilerden birçoğunun bu metodolojiyi izlediğini vurguladı.
Öğünler ve porsiyon kontrolü konusunu ayrıntılarıyla açıklayan DeLauer, "Zayıf kişiler için büyük öğün öğle yemeği gibi görünüyor. Hafif bir kahvaltı ediyor ya da kahvaltıyı tamamen atlıyorlar. Ardından büyük bir öğle yemeği ve sonrasında akşam yemeğinde hafif ve basit bir şeyler. Zayıf arkadaşlarınızın 'Aç değilim öğlen çok yedim' dediğini duymuşsunuzdur. Bu kişiler üç öğün yemek zorunda olmadıklarının farkındalar" dedi.
Öğle yemeğini çok yemenin çok büyük bir metabolik faydası olduğunu da ifade eden DeLauer, "Bu Akdeniz çevresinde çok yaygın bir alışkanlık" diye konuştu.
Zayıf kişilere dair gözlemlerinden birinin de kendini iyi hissetmek için yeme alışkanlığını tersine çevirmiş olmaları olduğunu söyleyen DeLauer, "Genel olarak zayıf insanların duygularını açlıkla terbiye ettiğini gözlemledim. Bir başka deyişle duygusal yeme davranışı sergileyen veya stres nedeniyle yiyenlerin aksine stresli, kaygılı ya da öfkeli olduklarında yememe eğiliminde oluyorlar" dedi.
Bu sözlerinin, zayıf insanların hiçbir şekilde stresli olduklarında iyi hissetmek için yemek yemedikleri şeklinde anlaşılmaması gerektiğini ifade eden DeLauer, "Bunlar sadece 10 yılı aşkın zamandır yaptığım gözlemlerin ardından elde ettiğim ortak paydalar" dedi.
Vücudundaki yağ oranı düşük kişilerin içerik tercihlerine de değinen DeLauer, limon detayına dikkat çekti. DeLauer, bunun "alışkanlıktan mı yoksa tadını sevdikleri için" olabileceğini ancak her şekilde limonun zayıf kalma bağlamında birçok faydası olduğunu vurguladı.
2021 yılında Almanya'da yapılan bir araştırmada, limonda bulunan çözünebilir pektin liflerinin midede şişerek daha uzun süre tok kalmaya yardımcı olabildiği görüldü. DeLauer, vücudundaki yağ oranı düşük kişilerin içine çeşitli takviyeler ilave edilmiş 'shake'leri de bolca tükettiğini belirterek, "Genelde kahvaltıda bu tür shake'ler içiyorlar. Bu kişiler vücudun çok az miktarda ihtiyaç duyduğu vitaminler ve mineraller konusunda daha bilinçliler" dedi.
Zayıf kişilerin egzersiz alışkanlıkları üzerine de konuşan DeLauer, "Tanıştığım zayıf kişilerin çoğu çaba sarf etmeden hareketli olan insanlar. Bu kişilerin ortak karakter özelliklerinden biri sürekli kıpır kıpır olmaları, yerlerinde duramamaları ve gergin olmaları. Bunlar hareketli insanlar, çok fazla hareket etme eğiliminde hatta bazen sinirli oluyorlar. Bu onlara dair bir gözlemim. Evin içinde sürekli hareket halindeler, sürekli meşguller" ifadelerini kullandı.
DeLauer, zayıf kişilerin doğayla iç içe olma sürelerinin ortalamaya kıyasla daha yüksek olduğunu da belirterek, "Dışarıda vakit geçirmekten hareketli olmaktan keyif alıyorlar. Bir yere gidecekleri zaman arabayı bırakıp yürüyerek gidiyorlar" ifadelerini kullandı. DeLauer, bu kişilerin doğal olarak hareketli olmalarının bir sonucu olarak spor salonunda daha az vakit geçirdiklerini de vurguladı.
DeLauer sözlerini şöyle noktaladı: "Son gözlemim doğal olarak zayıf kişilerin spor salonunda çok fazla vakit geçirmiyor olması. Kısa egzersizler yapıyorlar. Yarım saat içinde işlerini halledip çıkıyorlar."