Güncelleme Tarihi:
İnsanın ömrünü uzatmayı hedefleyen çalışmalar, son dönemde bilim dünyasının gündeminden düşmüyor. Araştırmacılar özellikle "asırlık insanlar" dediğimiz 100 yaşını aşmış kişileri mercek altına alarak neleri doğru yaptıklarını anlamaya çalışıyor.
Boston Üniversitesi Chobanian & Avedisian Tıp Okulu'nda davranışsal nörobilim uzmanı olarak görev yapan Stacy Andersen da o araştırmacılardan biri. 20 yılı aşkındır asırlık insanlar üzerine çalışmalar yürüten Andersen, bu konuda en kapsamlı inceleme olan New England Asırlık İnsanlar Araştırması'nın direktörlerinden biri.
New England Asırlık İnsanlar Araştırması, 100 yaşını aşmış sağlıklı kişilerin hayatlarını mercek altına alıyor. Bu bağlamda Andersen da ABD'nin dört bir yanındaki asırlık insanları evlerinde ziyaret etti, aileleriyle tanıştı, onlarla birlikte kahvaltı masasına oturup nasıl bu kadar uzun yaşayabildiklerini anlamaya çalıştı.
Geçtiğimiz günlerde Business Insider'a konuşan Andersen, "Amacımız herkesin 100 yaşına kadar yaşamasını sağlamak değil. Amacımız herkesin bir asırlık insanmış gibi yaşamasını sağlamak. Bir başka deyişle sağlıklı olduğumuz süreyi uzatmak" dedi.
Andersen, "Kişinin yaş hanesinde üç basamaklı sayıları görmesinin aşağı yukarı yüzde 70'i genleriyle alakalıdır" derken 80'lerimizin sonlarını 90'larımızın başlarını görmede ise en önemli faktörün sağlıklı yaşama alışkanlıkları olduğunu belirtti.
"Uzun ömrün bir reçetesi yok" diyen Andersen, sağlığa faydalı olduğunu bildiğimiz, araştırmalarla desteklenmiş iyi davranışları benimsemenin sağlıklı yaşlanmaya dair en doğru yaklaşım olduğunu da sözlerine ekledi.
Andersen, yüzlerce asırlık insanla görüşüp araştırmalar yaptıktan sonra kendi hayatında da benimsediği alışkanlıkları şöyle sıraladı:
Andersen, tükettiği besin çeşitliliğini artırmak için her gün beş farklı renkte sebze ve meyve yemeye çalıştığını söyledi ve ekledi: "Çok daha geniş bir çeşitlilikte beslenmiş oluyorsunuz. Üstelik o kutulara her gün bir çentik atmak da insana kendini iyi hissettiriyor."
Beslenmede meyvelere, sebzelere, baklagillere, kuru yemişlere ve yağsız etlere öncelik vermenin sağlıklı yaşlanma için kritik olduğunu vurgulayan Andersen Akdeniz diyetini örnek gösterdi. Türkiye'de, İtalya'da, Yunanistan'da ve diğer bölge ülkelerinde yaşayan insanların beslenme alışkanlıklarından yola çıkan Akdeniz diyeti, US News & World Report tarafından sekiz yıl üst üste en sağlıklı beslenme şekli seçildi.
2023 yılında yapılan geniş çaplı bir araştırmada, 40'lı yaşlarındayken sağlıksız beslenmeyi bırakıp Akdeniz diyeti gibi işlenmemiş gıdalar açısından zengin bir beslenme modeline geçiş yapan kişilerin, beklenen ömür sürelerini 10 yıl uzatabilecekleri tespit edildi.
Andersen her gün hareket etmeye çalıştığını söyledi. Burada da çeşitliliğe özen gösterdiğini vurgulayan Andersen, bazı günler köpeğiyle uzun doğa yürüyüşleri yaptığını bazen de yürüme bandında koştuğunu belirtti.
Andersen, asırlık insanların ortak özelliklerinden birinin hareketlilik olduğunun altını çizerek, "Çoğu 90'lı yaşlarına kadar kendi kendilerine yaşıyorlar. Çoğu akranlarına kıyasla 10 yıl daha uzun süre araç kullanıyor ve 5 yıl daha uzun süre çalışıyor" ifadelerini kullandı.
Andersen'ın araştırmaları kapsamında tanıştığı asırlık insanlar arasında en yaygın egzersizler yürüyüş ya da esneme hareketleri. Ancak ev işleri ya da bahçe işleriyle uğraşarak hareketliliğini koruyanlar da var.
Uzun ömür ile hareketli bir yaşam arasındaki bağlantı pek çok araştırmayla kanıtlandı. Son olarak 2023'te Cambridge Üniversitesi'nden araştırmacılar, günde 11 dakika egzersiz yapmakla, kalp hastalığı ve kanser gibi kronik hastalıklardan ölme riskinin azalması arasında bir bağlantı olduğunu ortaya koydu.
Andersen, her gece sekiz saat kaliteli uyku uyumanın önceliklerinden biri olduğunu belirtti. Günümüzde geçerli olan uyku trendleri 7 ila 9 saat uyumak gerektiğine vurgu yapıyor. Ancak güncel araştırmalar, süreden ziyade tutarlı bir düzen oluşturmanın önemli olduğuna dikkat çekiyor.
Herkesin ihtiyacının farklı olduğuna ve uyandığınızda kendinizi dinlenmiş hissetmenizin kaç saat uyuduğunuzdan daha önemli olduğuna vurgu yapan Andersen, "Önemli olan kendinizi güne hazır hissederek uyanmanız" dedi.
Uykuyu, "beynimiz için derinlemesine temizlik" olarak nitelendiren Andersen, uyumanın Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalıklara katkıda bulunan proteinleri ortadan kaldırmaya yardımcı olduğunu söyledi.
Andersen hem fiziksel hem de bilişsel anlamda zorlayıcı bir aktivite olarak yelkene başladığını belirterek, "Herkese, 'Yeni olarak ne yapmak istediğiniz ne varsa gidip onu yapın!' diyorum" dedi. Andersen tanıştığı asırlık insanların birçoğunun ileri yaşta resim yapmaya başlamasını örnek gösterdi.
Beyni ve dikkati çalıştıran bir eylemle uğraşmanın nöron yollarını güçlendirip yenilerini oluşturduğunu, bunun da beyin sağlığı için yapabileceğimiz 1 numaralı şey olduğunu vurgulayan Andersen, "Sadece aklınızdaki bilgileri hatırlamaya çalıştığınız bulmacalar çözmek, o kadar faydalı olamayabilir" diye konuştu.
Edinburgh Üniversitesi'nde yapılan ve 2021 yılında bilim dergisi PLoS One'da yayımlanan bir araştırma bu konuda oldukça ilginç veriler içeriyordu. Araştırma kapsamında yaşları 18 ile 78 arasında değişen 33 katılımcı, yeni bir dil öğrenmeye çalıştı. Araştırmacılar bir haftalık yoğun kursun ardından, katılımcıların odaklanma ve farklı görevler arasında gidip gelme becerilerinin arttığını tespit etti.
Araştırmanın kontrol grubundaki 34 katılımcı da dil öğrenimi içermeyen yoğun kurslara katıldı. Sonuçta bu gruptakilerin de çeşitli bilişsel faydalar elde ettiği ancak kaydedilen değişimin ilk gruptakiler kadar önemli olmadığı görüldü.