Güncelleme Tarihi:
Bilim insanları yaklaşık 10 yıldır Papua Yeni Gine'de yaşayan insanların beslenme alışkanlıklarını inceliyor. Bu incelemeler sonucunda "endüstriyel olmayan mikrobiyom onarımı" anlamına gelen "non-industrialised microbiome restore" ifadesinin kısaltması olan NiMe diyeti ortaya çıktı.
Cork Üniversite Koleji'nde çevre, besin ve mikrobiyom dersleri veren Prof. Dr. Jens Walter, The Telegraph'a yaptığı açıklamada, Papua Yeni Gine'de insanların çoğunlukla kendi bahçelerinde yetiştirip pazarlardan aldıkları işlenmemiş, yapısı bozulmamış besinler tükettiğini belirtti.
Adada yaşayanların dışkı örneklerini inceleyen Walter, bu kişilerin bağırsak mikrobiyomlarının çok çeşitli, diyabet ve artrit gibi kronik hastalık seviyelerinin ise çok daha düşük olduğunu tespit etti.
Bunun üzerine Walter ve çalışma arkadaşları, Papua Yeni Ginelilerin beslenme alışkanlıkları üzerinden NiMe diyetini geliştirdi. Söz konusu beslenme modelinin etkileri Kanada'da çok sayıda gönüllünün katıldığı bir deneyle ölçüldü.
NiMe diyetinde örnek bir günlük menü, bir yem bitkisi olan akdarı lapasıyla başlıyor. Öğle yemeğinde sarı bezelye çorbası ve somon, akşam yemeğinde ise Bürksel lahanası ve tatlı patates tüketiliyor.
Walter, bu şekilde beslenen katılımcılarda "dikkate değer" sonuçlar elde ettiklerini belirtti. Araştırma kapsamında katılımcıların vücutlarında sadece 3 hafta içinde yağ oranı azaldı, kalp ve bağırsak sağlıkları düzeldi ve vücutlarındaki inflamasyon azaldı.
Peki NiMe diyeti nasıl uygulanıyor?
Sebzeler, meyveler, baklagiller, kuruyemişler ve tohumlar, bu beslenme modelinin temelini oluşturuyor. NiMe diyetinde günde 45 gram lif tüketiliyor. Bu da her öğün tabağın yarısının (mümkünse nişasta içermeyen) sebzeler ve meyvelerle doldurulması anlamına geliyor. Uzmanlar yeşil yapraklı sebzeler, biber çeşitleri, kereviz sapı, portakal ve armudun iyi birer lif kaynağı olduğunu vurguluyor.
Aşırı işlenmiş gıdalar, süt ürünleri, kırmızı et ve buğday, Papua Yeni Gine'nin geleneksel beslenmesinde olmadığı için NiMe diyetinde de tüketilmiyor ya da çok az tüketiliyor.
Onun yerine her yemekte kinoa, arpa, akdarı gibi tam tahıllar ile bezelye, mercimek, tofu gibi bitkisel proteinler yeniyor. Günde küçük bir porsiyon balık, kümes hayvanı ve yumurtaya, haftada bir porsiyon da yağsız kırmızı ete izin var.
NiMe diyetinde en önemli içecek su. İsteyenler çay ya da kahve de tüketebiliyor. Ancak şekerle tatlandırılmış meşrubatlardan ve meyve sularından kaçınılması gerekiyor.
Bilim dergisi Cell'de yayımlanan araştırmaya göre, NiMe diyetini uygulayan katılımcılar, üç hafta içinde vücut ağırlıklarının yüzde 1,4'ünü kaybetti.
Üstelik katılımcılar tükettikleri kalori miktarını değiştirmedi; erkekler 2.500, kadınlar 2.000 kalori almaya devam etti. Walter, "Bu durumun, işlenmemiş gıdalardaki kalorilerin sindirim enzimlerimiz tarafından çok kolay erişilebilir olmamasıyla açıklanması mümkün" ifadelerini kullandı.
Kan testleri ayrıca, kötü kolesterol olarak bilinen düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL) kolesterol seviyelerinin de üç hafta NiMe diyeti uygulandıktan sonra yüzde 17 azaldığını gösterdi.
Walter, inflamasyon ve kalp hastalığının vücuttaki işaretçilerinden olan C-reaktif proteinde (CRP) de yüzde 14'lük azalma kaydedildiğini vurguladı.
Dahası NiMe diyetini uygulayanlarda, kan şekeri yüzde 6 oranında azaldı. Kan testleri ayrıca Tip 2 diyabete ve sinir hasarına karşı koruyucu etkisiyle bilinen bir metabolit olan 3-indolpropiyonik asit seviyesinde bir artış olduğunu gösterdi.
NiMe diyeti uygulayanların bağırsak sağlığı da iyileşti. Walter, "Lif açısından fakir olan Batı tarzı diyette, bağırsak mikrobiyomu bağırsakların iç yüzeyini kaplayan mukusu aşındırarak inflamasyona yol açar" dedi.
Öte yandan yüksek lif içeriğine sahip NiMe diyetinin bu bariyeri korumaya yardımcı olduğunu belirten Walter, "Bunun sonucunda da inflamasyonu azaltıyor" ifadelerini kullandı.
Ek olarak araştırma kapsamında NiMe diyetini uygulayanların bağırsaklarındaki kısa zincirli yağ asitlerinde de bir artış görüldü. Bu asitler sindirime ve bağışıklık sisteminin işleyişine yardımcı olması açısından önemli.
Son olarak lif açısından fakir beslenen kişilerin bağırsaklarında yeterince lif olmadığından bağırsak mikropları proteinleri fermente etmeye başlıyor. Walter, "Bu durum kolon kanseri riskini artırabilen zararlı maddelerin açığa çıkmasına yol açıyor" dedi.
Buna karşın araştırmada, NiMe diyetinin bağırsaklardaki karbonhidrat fermantasyonunu artırırken protein fermantasyonunu azalttığı görüldü. Bunun sonucunda kanserle ilişkilendirilen ikincil safra asitleri ve 8-hidroksiguanin gibi metabolitlerin seviyeleri düştü.
Her şey harika görünüyor. Peki NiMe diyetinin hiç mi riski yok? Walter, "NiMe diyeti lif açısından çok zengin olduğu için şişkinlik ve gaz gibi gastrointestinal semptomlara yol açabilir. Bu semptomlar kişiden kişiye değişir. Dolayısıyla NiMe diyeti, life toleransı düşük kişiler için doğru tercih olmayabilir" ifadelerini kullandı.
Kendisinin de bu şekilde beslendiğini sözlerine ekleyen Walter, "En çok zorlandığım şey peyniri ve et ürünlerini bırakmak oldu ancak aşırı işlenmiş ürünleri bırakmakta zorlanmadım. Ancak çok meşgul bir insan olduğum için öğlenleri sık sık sandviç yiyorum, bu da NiMe diyetine uymuyor" diye konuştu.
Walter, "Veriler NiMe diyetinin Tip 2 diyabet, kalp hastalığı ve kanser gibi önemli kronik hastalıkların riski işaretçilerini azalttığını gösteriyor. Dolayısıyla sağlıklı olmak isteyen herkes bu diyetin faydasını görebilir" dedi.
Daha uzun ömür ve daha sağlıklı bir yaşamın NiMe yaklaşımıyla uyumlu olan beslenme modelleriyle ilişkilendirildiğini de hatırlatan Walters, bu diyetin de ömür uzatıp uzatmadığı üzerine çalışmayı planladığını söyledi.