Güncelleme Tarihi:
Yakın tarihte yapılan pek çok çalışmada, kırmızı etin özellikle de işlenmiş et ürünlerinin sağlığa zararları sık sık gündeme geldi. Araştırmalar, kırmızı et ve işlenmiş et ürünlerinin tüketimiyle kalp krizi, inme, kolon, kanseri ve demans gibi ölümcül hastalıklar arasında bağlantılar olduğunu ortaya koydu. Bu ürünlerdeki doymuş yağların ve sodyumun da kolesterolü artırıp damarları tıkadığı gösterildi.
Ancak son dönemde kırmızı etin bu kötü ününü hak etmediği, sağlık risklerinin abartıldığı yönünde çalışmalar da yayımlandı. İngiliz Daily Mail gazetesinin sağlık editörü Emily Joshu Sterne, bu araştırmaları test etmek amacıyla kendi deneyini gerçekleştirdi.
Normal koşullarda çok fazla kırmızı et yemediğini, hayvansal proteinini çocukluğundan beri tavuk ve balıktan aldığını belirten Sterne, kırmızı et ve et ürünlerini beslenmesine dahil etmesinin etkilerini gazetenin okurlarıyla da paylaştı.
Şubat ayı boyunca protein olarak biftek, jambon, kuzu eti, sosis, kıyma gibi kırmızı et ve işlenmiş et ürünleri tükettiğini belirten Sterne, "Bazı araştırmalar sadece kırmızı et ve süt ürünlerinden oluşan bir beslenmenin kolesterolü artırdığını gösterdiği için abartmamak adına her öğünü tam tahıllarla, meyvelerle ve sebzelerle destekledim" dedi.
Sterne deneye başlamadan önce yaptırdığı kan testlerinde kötü kolesterol olarak bilinen LDL kolesterol ve trigliserit adı verilen yağ değerlerinin neredeyse "çok yüksek" olduğunu vurguladı ve "İlk kez böyle sonuçlarla karşılaşmadım. Değerlerim eskiden beri dalgalanma eğiliminde" ifadelerini kullandı.
Öte yandan düşük D vitamini seviyelerini de yeterince güneş görmemesine bağlayan Sterne, "Tavuk ve balık odaklı beslenmeyi bırakmadan önce kendimi yorgun ve enerjisiz hissediyordum ama bunu kış depresyonuyla açıklıyordum" dedi.
Araştırmalara göre, etin işlenme oranının karsinojen madde miktarını değiştirdiğini bu nedenle işlenmiş ve işlenmemiş et ürünleri arasında dengeyi kurmaya çalıştığını ve akşam yemeğinde köfte yediyse ertesi sabah kahvaltıda sosis tükettiğini belirten Sterne, "Bu süreçte ayrıca porsiyonları kontrol edebilmek için çoğu yemeğimi evde yedim. Dışarıda yemek yediğimde de kırmızı et menüsü geniş olan mekanları tercih ettim" ifadelerini kullandı.
Sterne, beyaz et yerine kırmızı et tüketmeye başladığında, kendisini yorgun ve halsiz hissedeceğini düşünüyordu ancak neredeyse hiç fark yaşamadı. Özellikle yağlı etler yediğinde hazımsızlık ve şişkinlik hissetmenin haricinde herhangi bir değişiklik gözlemlemediğini de ifade eden Sterne, "Ancak bazı ufak avantajlar ve dezavantajlar oldu" dedi.
Sterne şöyle devam etti:
"Birincisi, kış depresyonu olduğunu düşündüğüm şey bir ay et yedikten sonra azaldı. Bu durum kırmızı ve işlenmiş et tüketimiyle bilişsel gerileme aralarında bağlantı olduğunu gösteren araştırmalarla çelişiyordu. Örneğin Harvard Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmada, 40 yıl boyunca günde 1 porsiyon işlenmiş et tüketmeyle, demans riskinin yüzde 13 artması arasında bir ilişki tespit edildi."
"Ben kendimi daha iyi hissediyordum ancak sadece kırmızı etle beslenmemin mevsimsel depresyonumu iyileştirmiş olması çok olası değil. Bunun sebebi deneyim sırasında öğünlerime eklediğim yeşil yapraklı sebzeler ve tam tahıllar da olabilir. Zira bu besinlerin beyindeki inflamasyonu azalttığı ve zihinsel netliği artırdığı gösterildi."
"Öte yandan kendimi tavuk yediğim zamandaki kadar tok hissetmediğimi de fark ettim. Ancak bunun sebebi tükettiğim protein türünden ziyade miktarı olabilir. Zira sağlık otoriteleri 85 gramlık bir porsiyon tavukta 31 gram aynı miktar kıymada ise 26 gram protein bulunduğunu vurguluyor.
Deneyim sırasında konfor alanımdan çıkıp bugüne kadar hiç denemediğim et ürünlerini de denedim ancak yine de ayın sonunda kırmızı etten biraz bıkmıştım."
"Ayın sonunda ikinci bir kan testi daha yaptırdığını belirten Sterne, "Zaten sınırda olan yüksek kolesterolümün ve trigliserit seviyemin uçuşa geçmesini bekliyordum. Ancal LDL kolesterolüm yüzde 8 azalırken trigliseritim üçte bir oranında düşmüştü. İyi yani HDL kolesterolüm iki testte de aynı seviyede kalmıştı. Hem etkilendim hem de şaşırdım" ifadelerini kullandı."
Bir aylık deneyinde kötüleşen tek değerinin karaciğerde ve safra kanallarında bulunan bir enzim olan alkalin fosfataz olduğunu vurgulayan Sterne, şöyle devam etti:
"Bu maddenin kanda aşırı yüksek seviyede olması yağlı karaciğer hastalığıyla ilişkilendirilirken düşüklüğü de çinko ya da B12 vitamini eksikliğinin işareti olabiliyor. Hem çinko hem de B12 vitamini kümes hayvanlarında ve somonda bol miktarda bulunuyor ve ben bir ay boyunca bu besinleri hiç tüketmedim."
"Sonuç olarak, bütün beslenmemi değiştirip favori proteinlerimi bir kenara bırakacak değilim. Ancak kırmızı et ve işlenmiş etlerin, yıllardır yazdığımız gibi öcü olmamaları da mümkün. Yine de ben çok sevdiğim balık ve tavuğu tamamen bırakmak yerine, kırmızı et ve et ürünlerini beslenmeme yavaş yavaş ekleme yolunu seçeceğim."