Güncelleme Tarihi:
Sadece doğru beslenmeyle ya da gıda takviyeleriyle kanserden kaçınmanın mümkün olmadığını en iyi bilenlerden biri diyetisyen ve kanser araştırmacısı Cynthia Thomson.
Aynı zamanda Arizona Üniversitesi'nde dersler de veren Thomson, Business Insider'a yaptığı açıklamada, "Bana kolorektal kanser teşhisi konduğunda maraton koşan bir diyetisyendim ve 40'lı yaşlarımın başındaydım. Önleyemediğimiz ve neden ortaya çıktığına dair hiçbir fikrimiz olmayan pek çok kanser vakası var" diye konuştu.
Ancak bu hepten umutsuz olduğumuz anlamına gelmiyor. Thomson'ınon binlerce kişi üzerinde araştırmalar sayesinde keşfettiği üzere, kalsiyum ve D vitamini takviyeleri, bazı kanserler de dahil olmak üzere ölümcül hastalıklara yakalanma riskinde çok net bir fark yaratıyor.
Aslına bakılırsa, kişinin besin alımının kanser riskinin yaklaşık yüzde 30'unu belirlediğine dair çalışmalar araştırmalar.
Thomson'ın hafta başında Annals of Internal Medicine'de yayımlanan son çalışması kapsamında, yaklaşık yedi yıl boyunca D vitamini ve kalsiyum veya (bilmeden) plasebo almak üzere rastgele seçilen 36.280'den fazla menopoz sonrası dönemdeki kadın takip edildi.
Zaman içinde bu takviyelerin kanser ölümlerini azaltmada küçük ama ölçülebilir bir etkisi olduğu görüldü. Ne var ki takviyeler belli riskleri de beraberinde getiriyordu.
22 yılın ardından araştırmacılar, takviye alan kadınlarla almayanların durumlarını kıyasladı. Sonuçlar çok çarpıcıydı: D vitamini ve kalsiyum takviyesi alan kadınlarda kansere bağlı ölümlerin sayısı, plasebo grubuna kıyasla yüzde 7 daha düşüktü.
Bu fark invazif meme kanserinde yüzde 19'a, bir zamanlar Thomson'ın da savaştığı kolorektal kanserde ise yüzde 31'e varıyordu.
Ancak bütün haberler iyi değildi. Araştırmaya katılan ve iki takviyeyi birlikte alan kadınların, kalp hastalığı gibi kardiyovasküler hastalıklara yakalanma riskinde yüzde 6'lık mütevazı ama ölçülebilir bir artış vardı.
Thomson ve çalışma arkadaşları, bu artışın sebebini tam olarak bilmiyor ancak farkın, koroner arterlerin daha fazla kireçlenmesine yol açan kalsiyum takviyelerinden kaynaklanmış olabileceği düşünülüyor.
Thomson, "Kardiyologların 'Kimse kalsiyum takviyesi almamalı' ya da onkologların 'Herkes kalsiyum takviyesi almalı' demesini istemem. Herkesi tek tek incelememiz gerekiyor. Sanırım tıbbın gittiği yer burası. Herkese uyacak tek kalıp olmayacak" dedi.
Potansiyel risklerine rağmen Thomson hâlâ her gün D vitamini ve kalsiyum takviyeleri aldığını ancak onun uyguladığı modeli birebir kopyalamanın doğru olmadığını söyledi. Zira uzun ömür için hangi takviyelerin alınacağına, kişinin ihtiyaçlarına göre karar verilmesi gerekiyor.
Thomson, beslenmesine D vitamini ve kalsiyum takviyelerini eklemeden önce şu üç faktörü dikkate aldığını söyledi:
1) Doktorunun yaptığı kan testleri, D vitamini düzeylerinin düşük olduğunu gösterdi. Günde 400 IU D vitamini almaya başlayan Thomson'ın düzeyleri sonraki testlerde normal aralığa çıktı. Yani stratejisi işe yaradı.
2) Thomson, tofu, kuruyemişler ve somon gibi yiyeceklerden bir miktar kalsiyum alan vegan eğilimli "etten kaçınan" bir kişi olarak beslenmesinde kalsiyumunun yetersiz olabileceğinden şüpheleniyordu. (Kan testleri yoluyla kalsiyum düzeylerini doğru bir şekilde ölçmek mümkün değil. Çünkü gıdalardan yeterli miktarda kalsiyum almayan kişilerde vücut bu minerali kaslardan çekerek dengeyi kurmaya çalışıyor.
3) Son olarak, geçmişte geçirdiği kolorektal kanser, Thomson'ı koroner arterlerinin kireçlenmesi riskinden daha fazla endişelendiriyordu. Thomson, ailesinde böbrek taşı öyküsü olsa önceliklerinin farklı olabileceğini belirtti.
Pek çok önde gelen araştırmacı gibi Thomson'ın da dikkat çektiği bir detay var: Kanser gibi kronik hastalıklara yakalanma riskinizi gerçekten düşürmek istiyorsanız, yapmanız gereken ilk şey meyve, sebze, tam tahıl ve sert kabuklu yemişler gibi bitkiler açısından zengin, çeşitli ve sağlıklı bir beslenme modeli benimsemek. Dünyanın dört bir yanından uzun ömürlü insanların hayat tarzlarına bakıldığında bu tür beslendikleri görülebiliyor.
Thomson, "Takviyeler adı üstünde beslenmenizdeki yetersizlikleri takviye etmeyi amaçlayan ürünlerdir" ifadelerini kullandı.
Thomson, takviyelerin bir kişinin kanser riskini tamamen ortadan kaldıramayacağının; olsa olsa yavaş, marjinal ve her hasta için farklı faydalar sağlayabileceğinin altını çizerek, "Sizdeki ve bendeki etkileri bile farklı olabilir. Bence bu hastaya özel bakış açısının önemini gösteriyor" dedi.