Güncelleme Tarihi:
Şikayetleri artınca Becky önce aile hekimine başvurdu. Aile hekimi bu belirtilerin perimenopozdan kaynaklandığını düşürmüş, cilt kuruluğuna karşı nemlendirici ve hormon replasman terapisi reçete etmişti. Becky, "Hormon ilaçları enerji seviyelerimi bir süreliğine yükseltti ancak kaşıntılar bir türlü geçmedi" dedi.
Becky, Daily Mail'e yaptığı açıklamada "İlerleyen yıllarda yorgunluğum arttıkça arttı. Akşam 8 buçukta koltukta uyuyakalıyordum. Bu çok tuhaf bir durumdu çünkü normalde çok enerjik bir insandım. Ayrıca parmaklarım da şişmişti. Yüzüklerimi takamaz olmuştum. Bu da tuhaftı çünkü kilolu değildim. Ancak bunları doktoruma anlatmamıştım çünkü canımı yakan şeyler değildi" diye konuştu.
Ardından Nisan 2024'te aniden Becky'nin eli ve bileği ağrımaya başladı. O dönemde satış yöneticisi olarak çalışan Becky, "İş yerinde klavyede yazı yazmakta, spor salonunda da ekipmanları elimde tutmakta çok zorlanıyordum" ifadelerini kullandı.
Bu nedenle Becky, daha fazla test yaptırmak için yeniden aile hekiminin kapısını çaldı. Ardından uzmanlarla görüşmeye başlayan Becky önce bir ortopedik cerrahtan daha sonra da bir romatoloji uzmanından randevular aldı.
Başlangıçta Becky'e bir otoimmün bozukluk olan psoriatik artrit teşhisi kondu ve steroid reçete edildi. Bu ilaçlar fayda etmeyince bir başka doktora giden Becky, aslında böyle bir hastalığı olmadığını öğrendi.
"Kafam çok karışmıştı" diyen Becky, "Ancak doktorum durumumu başka alanlardaki uzmanlardan oluşan bir heyetle paylaşacağına ve doğru teşhisi koymaya çalışacağına söz verdi" diye konuştu.
Ancak bu heyet toplantısı dört hafta sonra yapılacaktı. O esnada Becky'nin durumunda dramatik bir kötüleşme yaşandı. Durmadan kusmaya başladığını söyleyen Becky, "Daha sonra vücudum şişti. Göz altlarımdan başladı, yüzümün geri kalanına yayıldı. Korku filmlerinden fırlamış gibi görünüyordum. Bir arkadaşım ziyaretime gelmişti. Halimi görünce beni derhal acil servise götürdü" ifadelerini kullandı.
Acil serviste yapılan kan testlerinin ardından doktorlar Becky'i eve gönderip vaka takibini aile hekimiyle yapmasını söyledi. Becky, "Dayanamayıp aile hekimime e-posta gönderdim çünkü çok endişelenmiştim. E-postayı alır almaz beni aradı ve hemen kendisini görmemi istedi" dedi.
Bu kez Becky'e nefrotik sendrom teşhisi kondu. Becky, "Yani böbreklerim iflas etmişti ve kan testlerine bakılırsa kanıma büyük miktarda protein karışıyordu. Bu da vücudumda ödeme ve şişkinliğe yol açıyordu. Kulaklarıma inanamamıştım" ifadelerini kullandı.
Ne var ki uzmanlar, böbrek hastalığının çok fazla hastada çok geç teşhis edildiğini, bu nedenle hasarın geri çevrilemez hale geldiğini söylüyor. Halbuki basit kan ve idrar testleriyle teşhis edilebilen böbrek hastalığı erken evrede kolayca tedavi edilebiliyor.
Böbreklerin kandaki toksinleri ve atık maddeleri filtreleyip suyu boşaltamadığı durumlar böbrek iflası olarak nitelendiriliyor.
Böbrekler iflas edince atık maddeler vücutta birikiyor. Toksinler ciltte kaşıntıya ve yorgunluğa, vücuttaki aşırı tuz ise sıvı tutulumuna, ayak bileği ve yüzde şişmeye ve nefes darlığına yol açıyor.
Diğer semptomlar arasında kas krampları, kilo ve iştah kaybı, sık sık tuvalete çıkma ihtiyacı, mide bulantısı, baş ağrısı ve erkeklerde iktidarsızlık öne çıkıyor.
Kronik böbrek hastalığı çoğu zaman yüksek tansiyon, diyabet veya böbreklerde enfeksiyon ya da otoimmün hastalıklardan kaynaklanan inflamasyon nedeniyle ortaya çıkan ve ağır ilerleyen bir hastalık.
Hastalığın belirtilerin idare edilemez bir hale geldiği noktada teşhisi hasarı geri döndürülemez hale getiriyor. Dehidrasyon ya da idrar yollarında tıkanma gibi sebeplerden kaynaklanan akut vakalarda ise zamanında tedaviyle hasar tersine çevrilebiliyor.
Birmingham Üniversite Hastanesi'nden nefroloji uzmanı Dr. Graham Lipkin, Daily Mail'e yaptığı açıklamada, vakaların geç teşhis edilmesinin sebeplerinden birinin hastalığın "semptomlarının çok genel olması" ve testlerin ihmal edilmesi söyledi.
Dr. Lipkin, idrardaki protein seviyelerini ve kandaki kreatinin düzeylerini ölçecek iki basit testle hastalığın teşhis edilebileceğini vurguladı.
İngiltere'de böbrek sağlığıyla ilgili bir vakfın politikalar direktörü olan Fiona Loud ise "İnsanlara bazen risk altında oldukları en baştan söylenmiyor. Araştırmalar geçen yıl ülkemizdeki yüksek tansiyon hastalarının sadece yüzde 29'una böbrek fonksiyonlarını ölçmek için idrar testi uygulandığını gösteriyor" dedi.
Becky'nin hikayesine dönersek... Vücudundaki ve yüzündeki şişlikler nedeniyle aile hekiminin tavsiyesi üzerine hastaneye giden Becky'e vücudundaki suyun en azından bir kısmını atması için diüretik ilaç reçete edildi. Ancak buna rağmen korkunç bir biçimde şişmeye devam eden Becky, iki günde 52 kilodan 69 kiloya yükseldi.
Becky'e 6-8 hafta içinde böbrek biyopsisi yapılacağı bildirildi. Ancak eve döndükten sonraki yarım saat içinde durdurulamaz bir biçimde kusmaya başlayan Becky, ambulansla yeniden hastaneye getirildi. Becky, "Hayatımın en korkunç gecesiydi. Gerçekten öleceğimi düşünmüştüm" ifadelerini kullandı.
Birkaç gün sonra, Becky'nin böbreklerinin tamamen iflas ettiği testlerle teyit edildi. Vücudundaki kreatinin seviyeleri ortalamanın 8 katıydı ve kanındaki toksinleri ve sıvıyı arındırmak için acilen diyaliz makinesine bağlanması gerekiyordu.
Dr. Lipkin, pek çok kişinin bu senaryoyla karşılaştığını belirterek, "Çoğu zaman insanlar geç bir evrede teşhis ediliyor. Asıl üzücü olan şu: Yeterince erken aşamada teşhis edilen kronik böbrek hastalığını tedavi edebilecek yeni ilaçlar mevcut" diye konuştu.
Örneğin 2022'de Lancet'te yayımlanan bir makaleye göre, Tip 2 diyabet tedavisinde kullanılan ve "zayıflama iğnesi" olarak bilinen ilaçlar böbrek yetmezliği riskini de üçte bir oranında azaltabiliyor. Diyabet ilaçlarının bunu neden yaptığı tam anlaşılamasa da kan damarları üzerindeki etkisinden kaynaklandığı düşünülüyor.
Becky, yaşadıklarının ardından 23 gün boyunca hastanede kaldı. Ardından da beş ay boyunca haftada üç kez dört saatlik diyaliz seanslarına girdi. Uzmanlar Becky'nin durumunun, nadir bir böbrek hastalığı olduğunu ve böbreklerin filtrasyon fonksiyonuna hasar verdiğini düşünüyor.
Becky artık diyalize ihtiyaç duymuyor ancak günde 16 ilaç içiyor. Bağışıklık baskılayıcı, kan sulandırıcı, lipit düşürücü ve diüretik ilaçlar alan Becky muhtemelen hayatının sonuna kadar bu tedaviyi sürdürmek zorunda kalacak.
Böbrek hastalığının bağışıklık baskılayıcılarla remisyona girdiğini ama muhtemelen asla tamamen düzelmeyeceğini belirten Becky sözlerini, "Bugünden geriye baktığımda böbreklerimdeki sorunların birçok işareti olduğunu görüyorum. Diyalize bağlanmak zorunda kaldım ve bence semptomlarım 5 yıl önce başladığında teşhis alsaydım bunlar önlenebilirdi. Hâlâ merak ediyorum: Aile hekimine gittiğimde neden o basit idrar testini istemedi?" diye noktaladı.