Güncelleme Tarihi:
Mikroplastikler, beş milimetreden daha kısa, yani bir kalem silgisinden daha küçük plastik parçalar.
Kansere, DNA hasarına, hücre hasarına ve diğer sağlık sorunlarına yol açma potansiyeline sahipler. Plastik kaplarda saklanan yiyecek ve içeceklerin çoğu minik parçacıklar içerse de bazı ürünlerde mikroplastik oranı daha yüksek.
Plastik üzerine çalışmalarla bilinen Beatrice the Anti-Plastic Lady ise Daily Mail'e mikroplastik açısından zengin yaygın yiyecek ve içeceği paylaştı. Bunların yerine daha güvenli ve sağlıklı alternatifleri önerdi.
Deniz ürünlerinin mikroplastik taşıdığı uzun zamandır bilinse de bu konuda endişeleri artıran yeni veriler mevcut. Beatrice, okyanuslardaki mikroplastik miktarının her altı yılda iki katına çıktığını ve bunun deniz ürünlerine yansıdığını belirtiyor.
Özellikle midye, istiridye, yengeç ve hemen hemen her tür balığın yüksek miktarda mikroplastik içerdiği araştırmalarla kanıtlanmış durumda.
Yapılan bir çalışmaya göre, büyük miktarda kabuklu deniz ürünü tüketen bireylerin her yıl yaklaşık 11 bin mikroplastik parçacığı yuttuğu tahmin ediliyor. Bu noktada, deniz ürünleri tüketiminin azaltılması öneriliyor.
Beatrice, işlenmemiş deniz tuzunun yüksek oranda mikroplastik içerdiğini ifade ediyor. İlginç bir şekilde, yapılan araştırmalar ABD'deki geleneksel sofra tuzunun, Asya ülkelerinde kullanılan işlenmiş tuzlara göre çok daha düşük miktarda mikroplastik içerdiğini ortaya koyuyor.
Bunun nedeni, rafine edilmemiş tuzların hasat edildikleri okyanuslardan gelen plastik kirliliğini içermesi ve işleme süreçlerinin çoğu mikroplastik parçacığını ortadan kaldırma işlevi görmesi.
Pembe Himalaya deniz tuzu ise, çıkarılmasında kullanılan yöntemler nedeniyle mikroplastik açısından özellikle yüksek bir içerik taşıyor. En güvenli alternatif, yüksek oranda işlenmiş Amerikan sofra tuzu olarak öneriliyor.
Beatrice, yiyeceklerin orijinal kaynağından ne kadar uzaktaysa, plastikle o kadar fazla temas ettiğini belirtiyor. Araştırmalar, toz peynir ve normal süt gibi yüksek oranda işlenmiş süt ürünlerinin, minimum düzeyde işlenmiş alternatiflere göre çok daha fazla mikroplastik içerdiğini gösteriyor.
Bu nedenle, yerel kaynaklı organik süt ve çiğ peynir gibi daha az işlenmiş süt ürünleri tercih edilmesi öneriliyor. Ancak, çiğ süt ürünlerinin de bazı sağlık riskleri taşıdığı unutulmamalı…
Paketli atıştırmalıklar, özellikle küçük çocuklar arasında popüler, ancak bu poşetlerdeki püre haline getirilmiş meyve ve sebzeler mikroplastik sızdırıyor. Isı, bu yiyeceklere sızan toksik kimyasalların ve mikroplastiklerin miktarını artırıyor. Beatrice, bu poşetlerin çoğunun pastörize edildiğini ve ısıtıldığını belirtiyor. Tavsiyesi, bu tür paketleri bırakıp çocuklara mümkün olduğunca taze, işlenmemiş meyve ve sebzeler verilmesi.
Beatrice, ton balığı, mercimek veya fasulye gibi yiyeceklerin, bebek maması poşetlerine benzer şekilde, satıldıkları retort folyo poşetlerde pişirildiğini açıklıyor. Bu tür yiyeceklerin mikroplastik içerebileceğine dikkat çeken Beatrice, evde kuru fasulye ve mercimek pişirerek bu ürünlerden uzak durulmasını öneriyor.
Naylon çay poşetleri, sıcak suya atıldığında çayınıza yüksek miktarda mikroplastik bırakıyor. Yapılan bir araştırmaya göre, tek bir naylon poşet çayın 90 derece suda demlenmesi sonucunda bir fincan çaya yaklaşık 11,6 milyar mikroplastik ve 3,1 milyar nanoplastik bırakıldığı tespit edildi.
Nanoplastikler, insan hücrelerine girebilecek kadar küçük olmasından dolayı sağlık açısından endişe verici. Dökme çay yaprakları kullanmak ve tekrar kullanılabilir paslanmaz çelik süzgeçler tercih etmek bu sorunu aşmanın yollarından biri olarak görülüyor.
Araştırmalar, Amerikan marketlerindeki farklı et ürünlerinin mikroplastik içeriğini incelemiş ve aşırı işlenmiş ürünlerin gram başına en fazla mikroplastik içerdiğini buldu. Bu tür ürünler arasında ekmekli karides, tavuk nugget ve bitki bazlı protein nugget gibi seçenekler bulunuyor. Beatrice, minimum düzeyde işlenmiş ürünleri tercih etmenin önemini vurguluyor.
Dünya genelinde yapılan araştırmalar, balın mikroplastik açısından kirlenmiş olduğunu gösteriyor. Bu kirliliğin kaynağı, arıların kirli ortamlarda polen toplarken plastik parçacıklarını toplamaları. Kentsel ortamlarda üretilen balın, kırsal ortamlarda üretilen baldan daha fazla mikroplastik içerdiği bulundu. Beatrice, daha kırsal bir yerden gelen balı tercih etmenizi öneriyor.