Güncelleme Tarihi:
Bağırsak kanseri tüm dünyada son dönemin en fazla tartışılan hastalıklarında ilk sıralarda yer alıyor. Bilim insanları, geçmişte "yaşlı hastalığı" olarak bilinen bağırsak kanserinin son yıllarda 50 yaşın altındakilerde bir salgın gibi yayılmasına bir açıklama getirmek için peş peşe araştırmalar yapıyor. Sonuçları dün duyurulan bir çalışma da akıllardaki soru işaretlerine önemli yanıtlar sunuyor.
Daily Mail'in haberine göre, söz konusu araştırma kapsamında çocukluk, ergenlik ve erken yetişkinlik çağlarında aşırı kilolu olan kişilerin, yetişkinlik yıllarında bağırsak kanserine yakalanma olasılığının daha yüksek olduğu anlaşıldı.
Kişinin doğum kilosunun yüksek olmasının da hastalığa yakalanma ihtimalini artırdığı belirtildi. Bağırsak kanseri çok uzun zamana yayılan bir süreçte ortaya çıktığından, bu tür veriler, hastalığın kökenlerinin daha iyi anlaşılmasında önemli bir rol oynuyor.
Araştırma, Dünya Kanser Araştırmaları Fonu'nun Uluslararası Küresel Kanser Güncelleme Programı tarafından finanse edildi. Hollandalı araştırmacılar, yaşamın erken evrelerindeki vücut ağırlıklarına ile yetişkinlerde kolorektal kanser vakaları arasındaki ilişkilere odaklanan 37 çalışmayı değerlendirdi.
Buna göre, 10-19 yaş grubunda vücut kitle indeksinin (VKİ) yüksek olması, yüzde 5 ila 18'lik bağırsak kanseriyle ilişkilendirilirken, 2-9 yaş arası çocuklarda da yüksek VKİ kolon kanseri riskini artırıyor. Dahası, doğum ağırlığında her 1 kilogramlık artış, yüzde 9'luk bağırsak kanseri riskiyle ilişkilendiriliyor.
Wageningen Üniversitesi'nde beslenme ve kanser alanında dersler veren araştırmacı Dr. Dieuwertje Kok, "Yetişkinlerde vücut ölçüleriyle kolorektal kanser riskini arasındaki ilişki güçlü bir biçimde ortaya konmuş olsa da hayatın daha erken dönemlerindeki vücut ölçülerinin potansiyel etkisi çok fazla anlaşılmış değil" dedi ve ekledi:
"Bu araştırma, aradaki bilgi boşluğunu kapatıyor ve yaşamın erken evrelerindeki faktörlerin, yetişkinlerdeki kolorektal kanser riskini nasıl etkileyebileceğini anlamamızı sağlıyor."
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, bağırsak kanseri vakaları, 50 yaş altındaki kişilerde bir patlama yapmış durumda. Lancet Oncology'de yayımlanan bir araştırmaya göre, 25-49 yaş arasındaki bireylerde vakalar çarpıcı bir biçimde artıyor.
En yüksek artış yıllık yüzde 7,33 ile İzlanda'da. Bu ülkeyi yüzde 3,97 ve 3,96'lık oranlarla Yeni Zelanda ve Şili takip ediyor. Türkiye de yüzde 2,15'lik artışla listenin 15'inci sırasında bulunuyor.
Araştırmacılar, vakaların hızlı artışının sırrını çözmeye çalışırken, kolon kanseriyle ilişkili birçok başka faktör de gündeme geliyor. Örneğin geçtiğimiz ay birçok yiyecekte bulunan bir bakterinin çocukluk yıllarında vücuda girmesi halinde kolon kanserini tetikleyebileceği ortaya çıktı. Söz konusu bakteri, her yıl yüz binlerce kişiyi hasta eden E.coli'ydi.
California Üniversitesi'nden araştırmacılar, genç kolon kanseri hastalarının DNA'larını analiz ettiklerinde, sindirim kanallarında tümör oluşumu riskini artırıyor gibi görünen bazı sıra dışı genetik değişimler buldu. Araştırmacılar ayrıca 40 yaşın altındaki hastaların tümörlerinde belli E.Coli türleri tarafından üretilen ve kansere ilişkilendirilen bir toksin olan kolibaktin de tespit etti.
E.Coli'nin en bilinen kaynağı az pişmiş dana kıyması. Bu ürünün işlenmesi sırasında bakteri yayılımı yaşanabiliyor. Ancak marul ve ıspanak gibi yeşil yapraklı sebzeler de önemli birer bulaş kaynağı. Bakteriler bu sebzelere henüz tarladayken kirli sular yoluyla veya çiftlik hayvanlarına temas sonucu bulaşabiliyor.
Çiğ süt ve diğer pastörize edilmemiş süt ürünleri de risk kaynağı. Ayrıca elma, salatalık, filiz gibi çiğ tüketilen bitkisel besinler de özellikle ılık ve nemli ortamlarda saklandıkları takdirde bakteriler için mükemmel bir gelişme alanı sağlıyor.
E.Coli ürünleri sulamak veya ekipmanları temizlemek için kirli sular kullanılması halinde bulaşabiliyor. Hijyenik olmayan mutfaklar E. Coli'nin tavuk eti gibi diğer ürünlere de bulaşmasına yardımcı oluyor.
California Üniversitesi'ndeki araştırmayı yürüten hücresel ve moleküler tıp uzmanı Ludmil Alexandrov, "Bu mutasyon modelleri genomdaki tarihsel kayıtlar gibiler ve hayatın erken evrelerinde kolibaktine maruz kalmanın hastalığın erken yaşta ortaya çıkmasında itici güç olduğuna işaret ediyorlar" dedi.
Alexandrov, "Bu durum kanser hakkındaki düşüncelerimizi yeniden şekillendiriyor. Mesele sadece yetişkinlikte olanlarla alakalı olmayabilir. Hayatın erken dönemindeki belki de ilk birkaç yıldaki olaylardan etkileniyor olabilirler. Bu tür araştırmaların devam etmesi, kanserin çok geç olmadan önlenmesi ve tedavi edilmesi yönündeki küresel çabada kritik olabilir" ifadelerini kullandı.