Güncelleme Tarihi:
Alfredo Ovalle ve Paula Susarte'nin yolları ilk kesiştiğinde ağızlarından bir kelime bile çıkmadı. Ama ikisi de çok önemli bir an yaşadıklarının ve hayatlarının bir daha asla eskisi gibi olmayacağının farkındaydı.
CNN Travel'a konuşan Alfredo, "Konuşmadan anlaştık. Aramızda sessiz bir bağ kurulmuştu" derken Paula da "Çok özel bir andı" dedi.
Bu çok özel an 1986 yılında Şili'ye bağlı Guaitecas Takımadaları'nda bulunan Ascension Adası'nın köylerinden Melinka'da yaşandı.
Aslında ada tablolardan çıkmışçasına güzel ve sakin bir yerdi. Ancak kısa süre önce Santiago'dan Melinka'ya taşınmış olan Alfredo ada hayatından pek memnun değildi.
"Çok ıssız, kimsenin uğramadığı bir yerdi. Üstelik Şili'nin o bölgesinde hava normalde hep çok kötüdür. Ama o kruvaziyer gemisinin adaya geldiği o gün, çok güzel bir gündü" ifadelerini kullanan Alfredo, Paula'yı hayatında ilk kez Melinka'ya getiren o gemiyi ilk gördüğü anı asla unutmadığını sözlerine ekledi.
ADAYA FOTOĞRAF ÇEKMEK İÇİN GELMİŞTİ
Gemi, Melinka'da 1 saat kadar kalacaktı ve o 1 saat, her ikisinin de hayatlarını değiştirecekti.
O yıllarda cep telefonları ya da sosyal medya yoktu. Melinka geminin rotası üzerinde, ankesörlü telefon bulunan tek limandı. Zaten buraya yanaşma sebepleri de oydu. İsteyenler limana inip sevdiklerine telefon edecek, ardından gemi yoluna devam edecekti.
Gemiden inen yolcular arasında Paula Susarte de vardı. Santiago'da yaşayan 20 yaşındaki Paula, fotoğrafçılık yapıyordu. Bir dergi kendisini bu gemi yolculuğunu ve ülkenin güneyindeki muhteşem fiyortları fotoğraflaması için görevlendirmişti.
Paula ve derginin muhabirlerinden biri, gemiye birkaç gün önce binmişlerdi. Daha önce Şili'nin güneyine gitmedikleri için ikisi de çok heyecanlıydı. Özellikle Laguna San Rafael Buzulu'nu görmek için sabırsızlanıyorlardı. Paula, "Hayatımın çok özgür olduğum bir evresindeydim. Sonra Alfredo'yu gördüm" diye anlattı o günleri CNN Travel'a.
BİRBİRLERİNİ GÖRÜR GÖRMEZ ETKİLENMİŞLERDİ
Paula gemiden iner inmez Alfredo'yu gördü ve bir anda bu genç adama karşı beklenmedik bir çekim hissetti. O sırada yolcular, ankesörlü telefonun içinde olduğu küçük kulübenin önünde sıra olmaya başlamıştı. Paula, meslektaşını dürtüp Alfredo'yu göstererek, "Herkesten farklı görünüyor" dedi ancak bunun ne anlama geldiğini kendisi de bilmiyordu.
Alfredo da Paula'yı görür görmez fark etmişti. O dönemde Alfredo, deniz mahsulleri işleyen küçük bir fabrikada yöneticilik yapıyor ve Melinka'nın kuzeyinde bulunan Chiloe Adası'nda yaşıyor ancak sık sık Ascension'da vakit geçiriyordu. O gün de işçilerini kontrol etme bahanesiyle güneye inip limana gelmişti ancak asıl amacı, kruvaziyer gemisini görmekti.
"Geminin o küçük balıkçı köyüne gelmesi bir olay olurdu. İnsanlar ortalıkta koşuşturup 'Gemi geldi, gemi geldi' diye bağırırdı" diyen Alfredo, yolcular gemiden iner inmez Paula'yı fark ettiğini belirterek, "Onu gördüm ve gözlerimi üzerinden alamadım" ifadelerini kullandı.
İkisi de birbirinin bakışlarının farkındaydı. Alfredo, "Sürekli göz göze geliyorduk" dedi.
GEMİ UZAKLAŞIRKEN KIYIDA BİR TEK O VARDI
Paula ve diğer yolcular gemiye dönmeden önce, Alfredo çok kısa süreliğine Paula'nın iş arkadaşıyla konuştu ancak Paula'ya hiçbir şey söylemedi. Paula da ona bir şey söylemedi, ikisi birbirlerine gülümsemekle yetindi.
Alfredo, "Neden ona bir şey demediğimi ben de bilmiyorum. Sanırım o sihirli anı bölmek istemedim. Belki o yaşlarda utangaçtım da... O kadar güçlü bir durum yaşanırken kendi kendime 'Bu sihirli anı bozma' demiştim" diye konuştu.
Paula ise bir şey diyemeyecek kadar duygulanmıştı. Utangaç değildi, sadece ne hissettiğini anlayamadığı için kelimelere dökemiyordu.
Paula ve iş arkadaşı gemiye dönmeye hazırlanırken, Alfredo cebinden çıkardığı kartviziti Paula'nın iş arkadaşına uzattı. Paula'yı yeniden görebilmek için bir adım atmak istemişti ve dolaylı bir yol olarak bunu bulmuştu.
Gemiye döndüklerinde Paula hemen üst güverteye çıkarak, Melinka'yı izlemek istedi. Akşam olmuştu, çok güzel bir gün batımı vardı.
Paula köyün tepelerini izlerken bir anda Alfredo'yu fark etti; suyun kenarında dikiliyor ve gülümsüyordu. Paula, "Denizin kıyısında bir tek o vardı, suya bakıyordu. Ben de güverteden ayrılmadım. Ona el salladım, o da bana el salladı. Çok özel bir andı" ifadelerin kullandı.
"TEPEYE DANS EDEREK TIRMANMIŞTIM"
Alfredo, gemi denizde ilerleyip gözden kaybolana dek Paula'yı izledi. Hatta gemi görünmez olduktan sonra bile bir süre denize bakmayı sürdürdü.
Ne yaşadığını anlamlandırmaya çalışıyor, bir fırsat kaçırdığını hissediyordu. Bu his, Alfredo'nun bir enerji patlaması yaşamasına neden oldu. Daha yüksek bir tepeye çıkarsa gemiyi görebileceğini düşündü, bu nedenle koşarak adanın diğer tarafına doğru uzanan tepeye tırmanmaya başladı.
Koşarken Walkman'inin oynatma tuşuna basan Alfredo'nun kulaklıklarında Phil Collins'in sesi yankılandı. Genesis'in 1986 tarihli "Invisible Touch" (Görünmez Temas) albümüne ismini veren şarkısı çalıyordu.
Koşarak tepeye tırmanırken mutluluktan içi içine sığmayan Alfredo, "Bir bakıma tepeye dans ederek tırmanmıştım" dedi.
Tepeye çıkan Alfredo tam da beklediği manzarayla karşılaştı. Gemi gün batımına doğru uzaklaşıyor arka planda volkanlar, dağlar ve adalar muhteşem bir manzara oluşturuyordu. Ancak bir süre sonra gemi tamamen gözden kayboldu, gökyüzündeki altın renkli bulutlar tamamen karanlığa gömüldü ve Alfredo gerçeklerle yüzleşmek zorunda kaldı: "Sanırım onu bir daha asla göremeyeceğim."
DERGİDE PAULA'NIN ADINI GÖRDÜ
Haftalar, hatta aylar geçti. Alfredo, Paula'nın bir şekilde kendisiyle temasa geçeceğini umuyordu. Sonuçta iş arkadaşına kartvizitini vermişti. Ama bunun düşük bir ihtimal olduğunun da farkındaydı.
1986 sonlarına doğru, Alfredo'nun eline Paula'nın çalıştığı dergi geçti. Alfredo, sayfaları karıştırırken fiyortları dolaşan kruvaziyer gemisiyle ilgili habere denk geldi. Haberde Paula'nın çektiği fotoğrafların altında ismi de yazıyordu.
Derginin arkasında bir iletişim adresi bulan Alfredo, Paula'ya bir mektup yazmaya karar verdi. Başta kendini aptal gibi hissettiğini söyleyen Alfredo, "Ama yazmaya devam ettim. 'Bak, ben o Melinka'daki adamım. Orada özel bir şey yaşandı' diye yazdım. Tam olarak hangi kelimeleri kullandığımı hatırlamıyorum fakat 'Seninle tanışma ve kendimi doğru düzgün tanıtma fırsatı bulmak beni çok mutlu eder' demiştim" ifadelerini kullandı.
"ADI ALFREDO"
Yüzlerce kilometre ötede Santiago'da Paula da son birkaç ayını adadaki yabancıyla yaşadığı anı hayal ederek ve "Acaba hislerimin bir karşılığı var mı?" diye düşünerek geçirmişti. Sonra bir gün ofiste iş arkadaşlarından biri Paula'ya Chiloe Adası'na gideceğini söyledi. İş arkadaşının babasının bir arkadaşının 20'li yaşlarındaki oğlu orada yaşıyor ve Melinka'da çalışıyordu. Santiago doğumlu bu genç ada sakini, başka bir Santiagolunun adaya yerleşmesine yardım edecekti.
İş arkadaşının anlattıkları Paula'ya söz konusu gencin Melinka'da bakıştığı o adam olduğunu düşündürmüştü. Ardından iş arkadaşı, "Adı Alfredo" deyince Paula'nın bu şüphesi teyit edilmiş oldu.
Aradan geçen zamanda Paula birkaç kez Alfredo'ya nasıl ulaşacağını düşünmüştü. İş arkadaşındaki adamın kartviziti olduğunu biliyordu ancak arasa ne diyeceğini bilemiyordu. Şimdi önüne bir bağlantı fırsatı çıkmıştı.
Paula, "Bunun üzerine muhabir arkadaşımın yanına koşup 'Melinka'daki adamın sana verdiği kartviziti versene bana' dedim. Karttaki isim Alfredo'ydu" dedi.
İKİ MEKTUP AYNI ANDA POSTADAYDI
Bu bir tesadüf ya da şans ya da kader olabilirdi. Paula da ne olduğundan emin değildi ancak mektup yazmak için aradığı ilhamı bulmuştu. Bir mektup yazdı ve derginin bir kopyasıyla birlikte Alfredo'ya gönderdi. Kaderin bir cilvesi olarak ikisi de mektuplarını aynı günlerde postaya vermişti.
Dolayısıyla Paula'nın mektubunu aldığında Alfredo, genç kadının kendi mektubuna bir cevap yazdığını düşündü ve kendi kendine, "Vay canına, onu hemen aramam lazım" dedi. Paula mektupta ofis telefon numarasını da yazmıştı. Alfredo hemen telefonun başına koştu.
Aylarca romantik hayaller kuran ikilinin telefondaki ilk konuşması biraz gergindi. Paula, "Telefonu açtığımda muhabirler ve fotoğrafçılarla dolu kocaman bir odadaydım. Mahremiyetim yoktu" dedi. Alfredo ise Paula'nın bu rahatsızlığını hissetmiş ve "Acaba yanlış mı anladım" diye düşünmeye başlamıştı. Ancak Paula Alfredo'ya ev telefonunu da verip akşama aramasını isteyince Alfredo rahat bir nefes aldı.
Akşam konuşurlarken Paula ve Alfredo birbirlerine aynı anda mektup gönderdiklerini ve Melinka'da karşılaştıklarında aynı güçlü bağı hissettiklerini anladı. Alfredo'nun, "Ben bir daha Santiago'ya geldiğimde görüşebilir miyiz?" sorusuna Paula'nın olumlu yanıt vermesiyle önemli bir adım daha atılmış oldu. Birkaç hafta sonra, Alfredo Paula'yı görebilmek için Melinka'dan Santiago'ya doğru 12 saatlik bir yolculuk yaptı.
ÜÇ AY SONRA EVLENDİLER
Bu ikinci görüşme tam olarak umdukları gibi geçti. Alfredo, "Aramızdaki bağ inkâr edilebilir gibi değildi" derken Paula da "Onunla olmak istediğimden çok emindim" diye konuştu.
Aradaki uzak mesafeye karşın bir ilişkiye başladılar. Ancak ikisinin de hiçbir şekilde birbirinden ya da hislerinden şüphesi yoktu. Paula, "Her şey çok dürüst ve çok kolaydı. İkimiz de oyun oynamıyorduk" derken Alfredo da "Bu kalpten kalbe uzanan derin bir bağlantıydı. Kendiniz olmak gibi bir şeydi" ifadelerini kullandı.
Santiago'daki buluşmadan üç ay sonra Paula ve Alfredo evlendi. "Herkes, 'Fazla hızlı gitmiyor musunuz? Daha tanışalı üç ay oldu, sen aklını mı kaçırdın?' diye soruyordu" diyen Alfredo, kafası karışmış olan ailesine ve arkadaşlarına Paula'nın geçici bir heves olmadığını hatta "ilk görüşte aşk" bile olmadığını söylüyor, "Bizimki bundan çok daha fazlası, sanki iki ruhun birçok hayattan sonra yeniden buluşması" diye anlatıyordu.
Alfredo ve Paula'nın düğünleri Chiloe Adası'nın Chonchi kasabasında küçük bir pansiyonda yapıldı. Alfredo, "Her şey çok güzeldi. Açık havadaydık ve olduğumuz yerden fiyortları görebiliyordunuz" dedi.
İKİ KIZ ÇOCUK DÜNYAYA GETİRDİLER
Paula sonraki birkaç yılın uzun bir balayı gibi geçtiğini belirterek, "İki üç yıl adada yaşadık ve büyülü zamanlardı. Orası çok kalabalık bir yer değil. Bu sayede yalnız kalabiliyorduk, harikaydı" diye konuştu.
Ancak bir süre sonra işleri nedeniyle adalardan ayrılmak zorunda kalan Paula ve Alfredo bir süre Kanada'nın British Columbia eyaletinde yaşadı ardından yeniden Şili'ye dönüp Santiago'nun kuzeyindeki Puerto Varas şehrine yerleşti.
Kızları Josefa'nın 1992'de, Luz'un ise 1996'da dünyaya geldiğini söyleyen Paula, "Onlar da hayatımızın güzelliğine güzellik kattı" ifadelerin kullandı.
Josefa ve Luz henüz oldukça küçükken, Alfredo'nun işi gereği ABD'nin Georgia eyaletine taşındılar. Bu dönemde Paula kızlarıyla ilgilenmek için fotoğrafçılık kariyerine ara verdi. Ancak kızların liseye başladığı dönemde yeniden fotoğraf çekmeye başlayan Paula, bugün fotoğrafçılık ve dekoratörlük yapıyor.
ADAYA BU KEZ AİLECE GİTMEK İSTİYORLAR
Çift halen Georgia'da yaşıyor. Kızlarını henüz Melinka'ya götürmediklerini ancak bunun yapılacaklar listesinde olduğunu belirten Alfredo, "Hayalimiz bir zamanlar Paula'yı adaya getiren o kruvaziyer turuyla bu kez ailece Melinka'ya gitmek ve onlara 'Bakın, her şeyin başladığı yer burası' demek" diye konuştu.
Luz ise anne babasının hikâyelerini ilk kez duyduğunda, "Bu nasıl filme çekilmemiş olabilir?" diye düşündüğünü belirterek, "Onların inanılmaz aşkı benim aşk hayatım için de çıtayı yükseltti. Ne zaman annem bana bir ilişkide ağırdan almamı söylese bir kaşımı kaldırıp 'Senin konuşmaya hakkın hiç yok, üç ay içinde evlenmişsin sen' diyordum" ifadelerini kullandı. Bugün Luz evli, Josefa ise kızıyla yaşayan bekâr bir anne.
Alfredo ailelerinin sevgisiyle çevrelenmiş oldukları için şanslı olduklarını söyledi. Aradan neredeyse 40 yıl geçmiş olmasına karşın halen Melinka'da ilk karşılaştıkları o anı hatırlamaktan büyük keyif aldıklarını ifade eden Alfredo, "Bana bizi kaderin dalgaları oraya attı gibi geliyor" dedi.
Ancak aşk hikâyelerini mühürleyen şeyin birbirlerine yazdıkları o iki mektup olduğunu vurgulayan Alfredo, "İkimiz de o karşılaşmanın devamını getirdiğimiz için minnettarız" diye konuştu.
Paula, "O anı boşa harcamadığımız için çok mutluyum. Özel ve benzersiz bir şey yaşandığının farkındaydık ve birlikte o hisse gömüldük" derken Alfredo da sözlerini, "Gerçekten de hayatımın kalanını onunla geçirmek istediğimi biliyordum. Bizim aşkımız beklenmedik karşılaşmaların sihrinin bir kanıtı. Çünkü bazen aşk sizi en sıra dışı yerlerde buluyor" diye noktaladı.