BİR SORUDAN FAZLASI | Ayrı eve çıkma yaşı kaç olmalı? ‘Yemek saatleri dışında kendimi odama kapatıyordum’

Güncelleme Tarihi:

BİR SORUDAN FAZLASI | Ayrı eve çıkma yaşı kaç olmalı ‘Yemek saatleri dışında kendimi odama kapatıyordum’
Oluşturulma Tarihi: Mart 08, 2025 08:59

Türkiye'de çocukların belli bir yaştan sonra ayrı eve çıkması, kendi hayatını kurması hala çok sık gördüğümüz bir durum değil. Bazı aileler çocuklarını ayrı eve çıkma konusunda desteklerken, bazıları ise bu duruma karşı çıkıyor, bunu bir vefasızlık ya da reddedilme olarak algılayabiliyor. Peki aile evinde yaşamak konforlu mu yoksa sağlıklı olan bireyin belli bir yaştan sonra ayrı eve çıkması mı? Ayrı eve çıkma yaşı kaç olmalı? Ailesiyle beraber olanlar ve ayrı evde yaşayanlar kendi hikayelerini anlattı…

Haberin Devamı

YEMEK SAATLERİ DIŞINDA KENDİMİ ODAMA KAPATIYORDUM’
Burcu B. (42)

Oldukça geç bir yaşa kadar ailemle yaşadım ve sonrasında eve çıktım. Her ne kadar aile ile yaşamak ciddi bir konfor alanı yaratsa da özellikle belli bir yaştan sonra psikolojik olarak yıpratıcı bir hale de gelebiliyor. Maddi olarak ayrı eve çıkmam çok mantıklı olmasa da aramızda yaşanan sorunların artması ayrı eve çıkmamdaki en büyük etken oldu. Normalde problem olmayacak konular problem olmaya başlamıştı. Minik detaylarla ilgili ailemi kırıyordum. Evdeki düzenle ilgili katılmadığım noktalar oluyordu ve benim istediğim yapılmayınca geriliyordum.

Diğer bir etken ise kişisel alana ihtiyaç duymamdı. Ortak yemek saatleri dışında kendimi odama kapatıyordum ve evdeki bütün hayatım odamda geçiyordu. Bu durum, uyku ve beslenme düzenimi de bozmuştu. Yatak odası ile yaşam alanları birbirine karışmıştı. Odamda ayrıca bir koltuk olmadığı için yatak üstünde bir şeyler yediğim oluyordu. Evden çalıştığım günler de çoğu zaman yatağın içinde çalışıyordum ve verimsiz bir çalışma zamanı yaşıyordum.

Haberin Devamı

Çok önemli gibi gözükmese de bir diğer etken de arkadaşlarımı ağırlama isteğimdi. Ailem bu konuda oldukça destekçiydi, istediğim zaman arkadaşlarımı çağırmamı söylüyorlardı ama bir plan yapacaksam önceden haber vermem gerekiyordu. Onların düzenini bozmamak için de çoğu zaman arkadaşlarımı davet etmek istesem de etmiyordum.

Bu etkenler sebebiyle karşıma da ekonomik olarak uygun bir opsiyon çıkınca kendi evime çıktım. Şu anda ailemle de çok daha iyi zaman geçiriyorum. Aynı şehirde yaşıyoruz, sık sık onlara gidiyorum ve gittiğimde de birlikte keyifli zaman geçiriyoruz. Aile evindeki odamı toplamaktan kaçarken şu anda kendi evimin düzeniyle, temizliğiyle uğraşıyorum. Keşke daha önce evime çıksaymışım diyorum.

Ebeveyn-çocuk ilişkisinde aynı evde yaşamak hem yakınlık hem de çatışma unsurlarını barındıran hassas bir dengedir. Aileyle birlikte yaşamak, bireyin maddi ve duygusal açıdan desteklenmesini sağlarken, aynı zamanda bağımsızlık sürecini geciktirebilir. Çocuklukta güven ve bakım temelinde gelişen bu ilişki, bireyin yetişkinliğe geçişiyle birlikte farklı bir boyuta evrilmelidir. Ancak Türkiye gibi kolektivist kültürlerde ebeveynler, yetişkin çocuklarını hala kontrol etme eğiliminde olabilir, bu da bireyin özerklik duygusunu zedeleyebilir. Aynı çatı altında yaşamak sürdükçe, tarafların rolleri bulanıklaşabilir ve yetişkin çocuk, kendi kararlarını almakta zorlanabilir. Dolayısıyla sağlıklı bir ebeveyn-çocuk ilişkisi için, birlikte yaşansa bile bireysel sınırların korunması, karşılıklı saygı ve anlayışın sürdürülmesi kritik öneme sahiptir.

Psikolog Elif Doğru

‘ARTIK RUH SAĞLIĞIMIN BOZULDUĞUNU HİSSEDİYORUM’
Özlem Ç. (32)

Ben de 30 yaşını aşmasına rağmen ailesiyle beraber yaşayanlardan biriyim. Annem, babam ve kız kardeşimle yaşıyorum. Evimizde fazladan bir oda olmadığı için 17 yaşındaki kız kardeşimle aynı odayı paylaşıyoruz. Bu zaten başlı başına ciddi bir sorun. Kardeşimin kendi yaşı gereği, benim de kendi yaşım gereği ilgi alanlarımız, vakit geçirme şeklimiz ve elbette düzen anlayışımız çok farklı. Mesela ben yatağımı toplamadan evden çıkmam ama o yatağını asla toplamaz. Kıyafetlerini etrafta bırakır ben ise düzen severim. Kız kardeşime bunu bir türlü anlatamıyorum çünkü “Orası benim de odam. İstediğim gibi kullanma hakkım var” diyerek işin içinden sıyrılıyor. Bir diğer sorun ise eve giriş çıkış saatlerimin hala küçük bir çocukmuşçasına denetleniyor olması. Akşam 11 oldu mu annem aramaya başlar, “Nerede kaldın” diye sorar. Birkaç gün üst üste plan yapsam suratı asılır, “Yine mi evde olmayacaksın?” diye sitem eder. Ev işlerinde kardeşim elini hiçbir şeye sürmez, yediği tabağı bile kaldırmaz ve bu da ‘ergen’ olduğu için çok fazla mesele haline gelmez. Ama benim bütün işlere yardım etmem, bazı günler yemekleri yapmam, kahvaltıyı hazırlamam, çamaşırları yıkamam beklenir. Bunları yapmazsam da evde mutlaka bir gerginlik çıkar, özellikle annem tavır yapar ve terslenir. Kendimi sıkışmış hissediyorum. Aynı zamanda çok mesaili bir işim var. Haftanın en az iki günü akşam 10’lara kadar çalışıyorum. Bazen annem mesaide bile arayıp “Hala çıkmadın mı?” diye soruyor. Anlayacağınız işte de rahat vermiyor. Bu zamana kadar maddi olarak gereksiz gördüğüm için ayrı ev fikrine uzaktım ama artık ruh sağlığımın bozulduğunu hissediyorum. Kendi evime istediğim saatte girip çıkabilmek, istediğim zaman temizlemek canım istemediğim zaman pis bırakmak, odamda tek uyumak istiyorum. Şimdi ise kendime ev arayışı içindeyim. Tabii henüz aileme söylemedim. Önce evi bulup kendimi de maddi olarak ayarlayacağım, sonra konuşacağım. Biliyorum kıyamet kopacak ama çok kararlıyım.

Haberin Devamı

Ebeveynlerle aynı evde yaşama konusunda kesin bir yaş sınırı vermek zor, çünkü her bireyin yaşam koşulları ve bağımsızlaşma süreci farklı ilerler. Ancak psikolojik gelişim açısından 20’li yaşların ortalarından itibaren bireyin kendi hayat alanını oluşturması, öz güven ve öz yeterlilik kazanması açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Bu yaşlarda hala aile evinde yaşamak, eğer birey kendi finansal ve kişisel sorumluluklarını alabiliyor ve bağımsız kararlar verebiliyorsa büyük bir sorun yaratmayabilir. Ancak, ebeveynlerin hala bireyin hayatına fazlasıyla müdahil olması veya bireyin sürekli onların onayına ihtiyaç duyması gibi durumlar, psikolojik olarak bireyselleşme sürecini geciktirebilir. Uzun süre aile evinde yaşamak, karar verme becerilerini geliştirme, özel alan oluşturma ve kendine güven kazanma gibi konularda bireyi sınırlayabilir.

Psikolog Elif Doğru

‘ÜNİVERSİTE İLE BAŞLADIM, 10 YILDIR YALNIZ YAŞIYORUM’
Arzu Y. (29)

Kontrolcü, otoriter bir anne babaya sahibim. Ergenlik dönemim bu kontrol baskısı yüzünden çok zor geçti. Arkadaşlarımla buluşmak için günlerce yalvarmam gerekiyordu. Plan yaptıysam sırf annem mutlu olsun diye tüm evi temizlemem gerekiyordu. Eğer evi temizlersem planıma surat asmadan tamam deniyordu. Ancak aksi durumda “Gidemezsin” deniyordu ve ben ne kadar bağırıp çağırsam da ağlasam da gidemiyordum. Babam gittiğim her yerin adresini alıyor, iki saat sınır koyuyordu. Bazen yol bir saate yakın sürüyordu ve ben arkadaşlarımla doğru düzgün oturamadan kalkmak zorunda kalıyordum. Sırf eve geç kalmamak için… Lise yıllarım böyle geçtikten sonra karar verdim; üniversiteyi şehir dışında okuyacaktım. Ailem buna çok karşı çıktı. Ben de iyi bir üniversitede iyi bir bölüm kazanma şartıyla şehir dışı hayalimi onlara kabul ettirdim. Bence “nasılsa kazanamaz” diye düşündükleri için tamam dediler. Ama hiç de öyle olmadı. Çok çalıştım ve fakülte kazandım. Üstelik gerçekten de iyi bir bölümdü. Tabii başta zorluk çıkardılar ama kararlıydım. Elbette hemen ev tutmama izin vermediler. Ben de yurda yazıldım.

Haberin Devamı

İlk sene yurtta kaldım ama kesinlikle kendi evimde tek başıma yaşamak istiyordum. Okuldan kalan zamanlarda çalışabileceğim bir iş buldum. Para biriktirmeye başladım. Yıl sonunda da yurtta rahat edemediğimi söyledim ve maddi destek beklemeden eve çıkacağımı haber verdim. İzin almadan haber vermem işe yaramıştı, hayır demediler. Böyle tek başıma küçücük kutu gibi ama benim için saray olan evime taşındım. Okulum bitene kadar hem çalıştım hem okudum. Evimin masraflarını kendim karşıladım. Okul bitince eve döndüm ve yine aynı sorunlar başladı. Şansım yaver gitti ve kısa sürede iş buldum. İş yerine yakın da bir ev buldum ve aileme tek yaşamak istediğimi söyledim. Sen bizi sevmiyorsunlar, senelerdir uzaktasın neden ayrı eve çıkıyorsunlar havada uçuştu. Çok üzüldüm ama yine de o eve çıktım. Şimdi diyorum ki verdiğim en doğru karar şehir dışında okuyarak tek başıma yaşayabileceğimi kendime kanıtlamak oldu. Kendi evimde o kadar mutluydum ki ailemle ilişkim düzeldi. 10 yıl oldu tek başıma yaşıyorum. Ailemle yaşasaydım aramızın iyice bozulacağından, ebeveyn çocuk ilişkimizin hoş olmayan bir yere evrileceğinden eminim.

Haberin Devamı

Yetişkin bir birey belirli bir yaştan sonra kendi evinde yaşamaya başladığında, bunun hem kendisi hem ilişkileri üzerinde önemli etkileri oluyor. Psikolojik açıdan, ayrı eve çıkmak bireye özgürlük alanı sunar. Kendi kararlarını alıp uygulayabilme, ev idaresini tek başına yürütebilme gibi deneyimler, bireyin özgüvenini ve becerilerini geliştirmesine yardımcı olur. Kendi evinde tek başına yaşayan biri, günlük sorumluluklarını üstlenerek ‘kendi kendinin ebeveyni’ olmayı öğrenir. Ayrı yaşamın ilişkisel etkilerine baktığımızda, öncelikle ebeveynlerle ilişkide bir olumlu dönüşüm görülebilir. Yapılan araştırmalara bakıldığında bireyler ebeveyn evinden ayrıldığında günlük yaşam tarzı tercihleri yüzünden yapılan tartışmaların sona ermesinden kaynaklı ebeveyn-çocuk ilişkilerinin iyileşmeye başladığı görülmüştür.

Psikolog Elif Doğru

‘YA OKULDA OLMAMI YA DA ÇALIŞMAMI İSTİYOR, SOSYALLEŞMEMİ İSTEMİYOR’
Mert H. (21)

Evde baskının genelde kız çocuklarına yapıldığı düşünülür ancak ben bir erkek olarak bu durumu yaşayanlardan biriyim. Babam beni kendi gençliğine benzetmek için elinden geleni yapıyor. Daha 21 yaşındayım, üniversitede zor bir bölümdeyim, günün en az 6 saati okuldayım. Öte yandan sosyalleşmeyi de seven biriyim ama bu nedense babamı rahatsız ediyor. Ya okulda olayım ya çalışayım istiyor. Eğer okulda değilsem ya da çalışmıyorsam evde olmam gerekiyor. Elbette buna karşı çıkıyorum ve arkadaşlarımla, kuzenlerimle, kız arkadaşımla görüşüyorum. Okul dışında kalan zamanlarda günlük işler buluyorum. Ancak babam neden daha fazla çalışmadığım konusunda sürekli benimle tartışıyor. Okulun yoğun olduğunu söylediğimde ise “Gezmeye bolca vakit buluyorsun ama” diyor. Maddi olarak aileme bağlı olduğum için şu an tek yapabildiğim iş buldukça gidip çalışmak, okula gitmek ve sürekli azar işitmeyi göze alarak sosyal hayatıma devam etmeye çalışmak. Ama okulum biter bitmez ve iş bulur bulmaz ilk yapacağım şey ayrı eve çıkmak olacak. Yoksa babamla ilişkim tamir edilemez noktaya gelecek.

Haberin Devamı

                                                                        * * * * *

Yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı üzere kişi 30’lu yaşlara dahi gelmiş olsa, aile ile yaşanıyorsa bir ‘hesap verme’ durumu doğabiliyor. Üst üste plan yapıldığında “hiç evde değilsin” denebiliyor. Bu ve buna benzer konularda denge nasıl sağlanmalı?

Elif Doğru, “30’lu yaşlara gelmiş bir bireyin hala aile evinde yaşaması hem kendisi hem de ebeveynleri için önemli bir denge sınavı haline gelebilir. Bu yaş grubundaki bireyler kendilerini yetişkin olarak görse de ebeveynler çoğu zaman farkında olmadan onları hala çocuk gibi değerlendirebilir. Bu durum, ‘hesap verme’ dinamiğini doğurur; yani birey, eve giriş-çıkış saatlerinden sosyal hayatına, hatta maddi harcamalarına kadar sürekli ailesine açıklama yapma ihtiyacı hissedebilir. Uzun süre aileyle yaşamanın bir sonucu olarak özel alan ihlali ve karar alma sürecinde bağımsızlık eksikliği yaşanabilir” dedi ve dengenin nasıl sağlanacağını anlattı:

-- Sınırlar açıkça belirlenmeli. Mahremiyet ve özel hayata saygı duyulmalı. Her bireyin kendi kişisel alanının olduğu konusu netleştirilmeli.

-- İletişim kuralları belirlenmeli. “Neredesin? Ne zaman geleceksin?” tarzı sorular kaygıdan doğuyor olabilir. Bunun önüne geçmek için çerçevesi belirlenmiş bir iletişim şekli geliştirilmeli. Her gün kaçta geleceğini bildirmek yerine sadece normal düzenden çok geç kalınacak durumlarda haber verilecek gibi bir anlaşma yapılabilir.

-- Yetişkin bir bireyin evde misafir gibi yaşaması dengeleri bozar. Eşit olması için evin ortak giderlerine katkı sağlanmalıdır, faturalar, temizlik vb. sorumlulukları paylaşmak ilişkiyi eşit bir hale getirebilir.

-- Ev içerisinde bireylerin kendilerine ait özel bir alan oluşturması ilişkilerdeki gerilimi azaltabilir.

-- Ebeveynlerin otorite figürü olarak kalmasına engel olmak adına ebeveynlerle arkadaş gibi değil, yetişkin-yetişkin ilişkisi kurmak önemlidir. Aksi halde evin çocuğu olan bireyler bağımsız karar almakta zorlanabilirler. Ebeveynlerin fikirleri alınsa da kararların bireyin kendisi vermelidir.

-- Geleceğe dair bir yol haritası oluşturulmalı ve bu aile ile paylaşılmalıdır. Süresiz aile evinde yaşayacak olmak belirsizlik yaratabilir. Ebeveynlerinde süreci daha sağlıklı bir şekilde yönetebilmesi için bireyin gelecek planlarını bilmesi durumu kolaylaştırır.

BOŞ YUVA SENDROMU

Bazı anne babalar için çocuklarının evden ayrılmak istemesi olumsuz duyguları tetikleyebilir. Özellikle yıllardır aynı evde yaşayan ailelerde, gençlerin ayrı eve çıkma fikri annede veya babada kırgınlık, reddedilme ya da endişe hislerine yol açabilir. Literatürde 'boş yuva sendromu' olarak bilinen bu durumda, ebeveynler çocukları evden gidince yalnızlık, üzüntü, hatta depresyon ve kaygı yaşayabilir​. Bu duygular son derece doğaldır; sonuçta hayatlarını çocuklarının üzerine kurmuş ebeveynler için büyük bir değişim söz konusudur” diyen Elif doğru ekledi:

Genç bir yetişkinin evden ayrılması, ebeveyne karşı bir terk ediş veya vefasızlık değildir; aksine kendi hayat sorumluluğunu alma arzusudur. Uzmanlar olarak ebeveynlere bu süreçte destekleyici bir tutum sergilemelerini öneriyoruz. Çocuğunuzu kararından dolayı suçlu hissettirmek veya onu kalmaya zorlamak yerine, duygularınızı paylaşarak ama onu anladığınızı göstererek yaklaşın. Kendi üzüntünüzü yönetmek sizin görevinizdir; yetişkin çocuğunuzun görevi ise kendi hayatını kurmak ve sorumluluk almaktır​. Bunu kabul etmek, her iki taraf için de süreci sağlıklı kılar.

BAKMADAN GEÇME!